3
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1256
Okunma
BATUM GEZİSİ
Geçen yıl Trabzon Yazarlar Birliğinin Batum’a bir gezisi oldu. Sağ olsun Cemal Aksoy kardeşimiz bana da gelir misin? dedi. Zaten gezmeye bayılan birisi olarak sevinçle kabul ettim. Orada beni en çok etkileyen dünyanın bir çok yerinden getirilip dikilmiş ağaçların güzelliği oldu. Adeta beni büyülemişti. Botanik adı verilen bu bahçe deniz kenarında mavi ile yeşilin buluştuğu cennetten bir köşe!
Çok değerli bilge öğretmen profesör Hasan Zeki Kalay Ağabeyime kendi branşı da ormancı ve kimyacı olduğu için buraları ona anlatınca da ilk fırsatta gideriz diye sözleştik.
Geçen Cuma perşembe günü yine Cemal Aksoy kardeşim aradı Batum’a gidelim mi diye sorunca, grip olmama rağmen “tabi” dedim. Zeki Ağabeyi aradım. Çok değerli hocamız Şefik Ülken Ağabeyimizle birlikte on kasım cumartesi sabahtan yola koyulduk. Saat dokuzu beş geçe kılavuzun ikazıyla ulu önder Atatürk’e saygı ve dua ile yola devam ettik.
Çok pahalı olduğu için kafilenin çoğunluğu Botanik bahçesini gitmek istememedi, dolaysıyla bizde gidemedik , günübirlik bir gezi olduğu için diğer yerleri gezdik.
Batum Rıhtımından Acar Dağlarına doğru Kırımı hayal ettim. Rus emperyalizminin yakıp yıktığı soydaşlarımızı yerinden, yurdundan ettiği Kırıma doğru buğulu gözlerle baktım uzun uzun!
“Kırım içimde bir yara!
Kuşlar uçuyor,
Kırımın dağlarına…
Uçun kuşlar uçun,
Benden selam götürün
Cemil Kırımoğlu’na…
Acı bir rüzgar eser,
Girer kınalı parmaklı
Kızların saçlarının arasına.
Çırpınırdın Karadeniz
Bakıp türkün bayrağına!..”
Batum Rus emperyalizminden biraz kurtulmuş ama bu seferde kendini Amerikan emperyalizminin kucağında bulmuş. Kısaca içki, kumar, oteller etrafı sarmış. Tarım, sanayi yok olmuş. Böyle bir ülke nasıl devlet olacak? Çok zor.
İçimiz buruk bir vaziyette Batum’dan ayrıldık. Allah onlara şuur versin ne diyelim!
Yusuf Yılmaz