- 768 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
KOLTUĞA DEĞER KAT
Devlet bir toprak üzerinde bireylerin bir araya gelerek örgütlenmesi ve örgütlenen o
organizasyona egemenlik hakkının verilmesiyle olur, insanlar olmadan devlet olamaz.
Devlet egemenlik gücünü, yönetilme biçimini, kendisini oluşturan bireylerden onay alarak,
işlerini ise kamu gücünden yetki alan çalışanlarla yapar. Devlet adına çalışanlar, devletin
gücünü temsil ettiğinden, devlet ile bireyler arasında oluşacak haksızlıkları adalet terazisi
içinde çözmesi gereken erg olarak karşımıza çıkar. Çalışanlar kamusal gücü kullandığında
devlet ile bireyler arasında oluşan anlaşmazlıklarda hakkı temsil etmeli, böyle davranmakla
tebaanın devletine güven duymasını sağlamış olur. Tebaanın devletine güven duyması,
devletini sevmesi, devleti için kendini feda etmesi duygularının oluşmasında devlet adına
çalışanların sorumlulukları hiç şüphesiz yadsınamaz.
İnsanlar her zaman layık oldukları yönetim tarzıyla yönetilirler, kendileri iyi olurlarsa
yöneticileri de iyi olur, zira yöneticiler halkın içinden çıkarlar ve onların bir parçasıdırlar.
Allah bize akıl sağlığı ve fikir sağlığı vermiş, bu sağlığı insanların aydınlanması ve
sömürülmesini engellemek yönünde kullanmayı sağlamak, bir borç olarak üzerimizde
durmakta. Adaletsizliği gidermek için ya gücünü kullanacaksın ya fikirlerini söyleyeceksin
veya vicdanının sesini dinleyecek, doğruyu iç sesinle haykıracaksın.
Klasik devlet memuru anlayışında yetki erkini kullananlar, insanlar üzerinde tahakkümler
kurmaya çalıştı, sanki devletin gülen yüzü yokmuş hep soğuk ve somurtkan yüzü varmış
gibi sundular. Çağdaş yönetim anlayışında ise devlet memuru keskin kılıç gibidir. Devlet
adına adaleti temsil eder. İnanç değerlerimizde korkaklığın ve cimriliğin olabileceği ama
yalan söylemenin asla hoş görülmediği unutulmadan devletin şefkatli eli insanların
üzerinde olmalı.
Eğitim ve sağlık hizmetlerinin her kademesinde devletin katkısı var. Eğitim hayatının
sağladığı imkânlarla iş hayatına atılanların, devlete ve insanlara karşı ahde vefa
borçlarının olduğu unutulmamalı. Bu borçlardan biri de toplumu aydınlatma görevi
olarak karşımıza çıkmakta. Toplumu aydınlatması gerekenlerin başında eğitim kesimi,
yazarlar ve gazeteciler gelmekte. Aydınlatma sorumluluğu, çıkarlardan önce vicdanların
sesine kulak verilerek doğruyu ve yalnızca doğruyu yazmakla olur.
Cumhuriyet, en faziletli yönetim biçimlerinden biri, Türkiye Cumhuriyeti Devleti öyle
sıradan birilerinin lütuf’uyla kurulmuş bir devlet değil. Bu devlet küllerinden yeniden
doğarken Halime Hatunların, Nene Hatunların ve isimlerini sayamadığımız nice
kadınlarımızın emekleri var. Bu ülkenin varlığı da, yükselmesi de bütün vatandaşların
eşit sorumluluğunda, birilerine peşkeş çekilsin diye kurulmadığı gibi, birilerinin
egolarını yükseltsin diye de kurulmadı, bütün vatandaşlarına eşit olarak hizmet versin
diye kuruldu.
İnsanların geri kalmışlığı kader olarak karşımıza gelmemeli. Mevlana ‘Ya olduğun gibi görün
ya da göründüğün gibi ol.’ Diyerek insanlara riyasız bir felsefi yol çizmiş. Bazı koltuklar
oturanla değer kazanır, bazı insanlar koltukla değer kazanır. Devlet adına çalışanlar
yaptığı göreviyle yücelir; o görev insanları hor görsün, insanları küçük görsün diye
kendisine verilmediğini bilmesi gerekir. Devlet memuruna görev koltuğu, insanlara
hizmet etsin, devletin şefkatli elini insanlara uzatsın diye verilmiş olduğu unutulmamalı.
Özer YILMAZ
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.