Anıtkabire gitmek
Bugün 29 Ekim Cumhuriyet bayramı. Dışardan duyulan hafif ses belediye hopörlerinden geliyor.
Ortalıkta başka tık yok. Ama yıllar önce böyle miydi? Sanki başka bir zamandaydık. Evimiz de
tam merkezdeydi. Evin önünden rengarenk giyinmiş köylü, izci ve değişik giysilerle öğrenciler
geçer, en önde kocaman bayraklar taşınır,bando eşliğinde yürürlerdi. Belediye parkına,bayram
yerine gelirlerdi. İlçe halkı parkta çarşı dediğimiz merkezde toplanır, töreni izlerlerdi.Törende
günün önemini anlatan konuşmalar yapılır, öğrenciler tarafından şiirler okunurdu. Burada, yani
Çubuk’ta Askeriye vardı. Askerlerin geçit töreni en büyük alkışı alırdı.Askerler bütün araçlarıyla
başları dik öndeki bandolarının eşliğinde geçerlerdi. Hatta öğrenciler de bu bandonun önünden
geçerdi. Her geçen gurup büyük bir alkış alırdı. Bu coşku görülmeye değerdi.
Şimdi pencereden dışarı baktığımda sessiz bir yer, evler görüyorum. Balkonlarda, pencerelerde
bayrak yok. Sadece karşı apartmanın alt katının mutfak balkonunda üç küçük bayrak asılı. O da
bu güne özel değil. Sürekli orada asılı duruyor. Milli bayramlarda babamın ilk işi balkona çıkıp
bayrağımızı yola karşı asmak olurdu. Artık bayramlarımızı unutturmaya çalışıyorlar. Bu düşünce
içindeyken bayrak asmayı unuttuğumu anımsadım. Hemen içeri odaya koşup bayrakları aldım.
İki yönlü olmak üzere bayrakları balkona astım. Evim yüksek olduğundan buraya bakan her ev
ve yerden görünecekti. Bugün bayram olduğunu hatırlayacaklardı.
Kahvaltımı tv karşısında yaparım. Bir yandan ne haber var, gündemi izlemek için. Yine açtım.
devlet erkânının Anıtkabirdeki görüntüleri vardı. Bayram hiç görmediğimiz üzere bir açılışta
kutlanacakmış. Bayram, adeta bitmemiş bir hava alanı için İstanbul’a kaydırılmıştı. Hep böyle
oluyor nedense. Ya bayram kutlanmıyor, ya da yalan yanlış geçiştiriliyordu. Doğal olarak millet
bunu kutlamadan saymıyor o en büyük Türk’ün yanına koşuyordu. Ben de gitmeliydim ama nasıl.
Yalnız başına gidemezdim. Yolda kaybolma fobim vardı. ( Bir kez kaybolduğum için.) Nasıl gide-
çektim. İki kez yeğenlerimle gitmiştim. Yeğenim Jülide’yi arasam acaba gelir miydi benimle?
O arkadaşlarını tercih eder diye düşündüm. Keşke arasaymışım. Benimle gelmez emindim.
Yalnız da gidemezdim. İki cendere arasında kaldım. Dizimin ağrısını, bir bahane olarak önüme
koydum. Zaten yürüyemezdim. En iyisi Anıtkabire gitmemek. Giden kalabalığı düşündüm.Arala
rında ben olmasam, ne kaybederlerdi. Gitmekten vazgeçtim.
Daha sonra bu fikrimden caydıracak bir neden olacağını bilmiyordum. Saat iki buçuğu geçiyordu.
Ekmek almak için dışarı çıktığımda annemin evinin penceresinden bakan erkek kardeşimi gördüm.
Kardeşime doğru yürüyünce pencereyi açtı.
Devamı var.
02. 11. 2018 / Nazik Gülünay
YORUMLAR
Sevgili Gülenay, son birkaç yılı, eksiksiz her gün ama her gün ülkemin gidişatına üzülerek mutsuz bir şekilde geçiren birisi olarak, yazınızdan çok etkilendim. Ata'mıza yapılan terbiyesizlikler ve suçlar, mirasına alenen yapılan saldırılar ve bizim öylesine izlememiz vs. her şey beni kahrediyor. Ama seçimlerde sonuçlar (!) ne çıkarsa çıksın, ben bu özel günlerdeki coşkuyu, 10 Kasım'daki yürekten gelen sessiz feryatları görüp hissettikçe umudumu koruyorum. Biz ölmedik. Bizi kimse yıkamaz. Deniyorlar ve ellerindeki güç bazılarını sarhoş hissettiriyor. Ama ben görüyorum; kumdan kalelerinin temeli yok. Yazınızın devamını sabırsızlıkla beklerken, coşkumuzun nesillerden nesillere akacağına emin bir şekilde sevgiler sunuyorum.
Eğer kabul ederseniz, birgün gelip size Anıtkabir'e giderken eşlik etmek isterim.
Anıtkabir ziyareti o özel günlerde yapılmak zorunda değil ama mutlaka gitmek gerekiyor kültürümüzde mezar ziyareti var. Atamızın kabrini ziyaret etmek de orada bir Fatiha okumak da bizim boynumuzun borcu. Zaten aslanlı yol yavaş yürünmesi gereken bir yol yani ayaklarınızı yormaz, sanıyorum sen de ortalık sakinleşince gittin.
Nazik abla özel günlerde gittim yıllarca, öyle oldu ki yağmur altında 3 saat bekleyip 1 basamak dahi çıkamadığım oldu ama vazgeçtim mi? Ne ben ne de o alanı dolduran genç yaşlı hiç kimse, onu sen de yaşamışsındır adımını atınca ne kadar yorulursa yorulsun geri dönmeyi unutuyor insan. Hiç Anıtkabir ziyareti yapmamış insanlar soruyor "ne yapıyorsunuz gidip de sanki?"
Siz mezarlık ziyaretinde ne yapıyorsanız biz de Anıtkabir'de onu yapıyoruz dua ediyoruz orası her şeyden önce bir mezar ve o kadar önyargılı ve zehirlenmiş insanlar var ki şu devirde anlatırken dehşetle tepkilerini izliyorum. Gitmek ve anlatmak,göstermek lazım.
sevgimle
glenay
sanki Atatürk yaşıyor gibi hissediyor
hiç olmazsa özel günlerde gidilmeli diye düşünüyorum.
Benim için her güçlüğü göze alarak gittim.
Yazım biraz uzun olduğu için iki bölümde paylaşmayı düşündüm.
Orda Atamız için dua da ettim tabii.
Çok teşekkürler,
sevgimle..
glenay
Üstelik özel bir gün.
10 Kasım'da gidin.
Ben on Kasım'da da gitmeyi düşünüyorum.
Çok teşekkürler
selâm ve sevgiler..
bhdr
Saygı sevgilerimle