- 1209 Okunma
- 3 Yorum
- 1 Beğeni
ŞEYTAN - GÜLŞAH KAPIŞMASI ( ŞİMDİLİK BİRİNCİ BÖLÜM )
Şeytan o gün yine bir sürü şeytanlık yapmıştı ve akşama kadar da devam etmek niyetindeydi ama hava tahmin raporlarına göre biraz sonra müthiş fırtına olacağı belirtiliyordu. O sebeple acilen kendisini bir kafeye attı.
Kafeden içeri girer girmez bir masada oturan iki gence yanaştı. Bunlardan biri oldukça güzel bir kız, diğeri yakışıklı bir erkekti. Şeytan yavaşça sokuldu onların yanına. Kız cilvelenerek sevgilisine ’’ Beni güzel buluyor musun?’’ Diye sorduğu anda şeytan erkeğin kulağına eğildi: ’’ Lan ooolum bu çarpık bacaklı, muşmula suratlı kızı da nereden buldun? Sen aslan gibi delikanlısın’’ diye fısıldadı.
Delikanlı ’’ Sen benim canımın içisin. Dünyada senden başkasını gözüm görmüyor.’’ demeye hazırlanırken birden ’’ Valla şekerim hani bacakların eğri, suratın muşmula gibi olmasa fena sayılmazsın ama bu halinle bi halta benzemiyorsun. Ha bir de dişlerin çarpık ’’ Dedi.
Şeytan ’’ Aslanım benim. Benim söylemediklerimi bile söyledin. Tam gaz devam ’’ diye delikanlıya gaz verirken kızcağız neredeyse kalp krizi geçirmek üzereydi. Delikanlı davam etti ’’ Lan seninle niçin vakit geçiriyorum ki. Geldiğimizden beri yellenip durdun anasını satayım. Burnumun direği gitti’’ dediğinde kızcağız külçe gibi yere yığılmıştı bile.
Şeytan ’’ Canımsınn. Koçum benim ’’ diyerek hâla delikanlıya gaz verirken yan masada oturan mavi gözlü kadın hışımla yerinden kalkıp şeytana doğru yürüdü ve tam önünde durup bağırdı:
-Ulan iblis oğlu iblis. Niçin çocuğa gaz verip duruyorsun? Onları ayıracaksın da eline ne geçecek?
Şaytan, karşısındaki bu genç kadını tepeden tırnağa süzdü.
-Sen karışma lütfen hamfendi. Ben burada ekmek paramı çıkarmaya çalışıyorum. Görevli şeytana mukavemet suçundan hakkında dava açmayım şimdi durup dururken.
Mavi gözlü kadın öfkelendi.
- Lan hem suçlu hem güçlü. Git Allaha şikayet et istersen.
Şeytan bir an titredi.
- Yok, onu bu işlere karıştırmayalım. Ondan sonra mizandı, teraziydi, hesap defteriydi bayağı bir uğraştırır. Hem zaten kafayı taktı bana.
Mavi gözlü kadın ’’ O zaman delikanlıya gaz verip durma ’’ deyip kızı ayıltmaya çalışanlara yardım ettikten sonra artık kafeden dışarı çıkmak üzere kapıya doğru yöneldiği anda şeytan mavi gözlü kadının kulağına fısıldadı ’’ Fırtınaya karşı durabilecek kadar güçlü değilsin’’ ve ardından korkunç bir kahkaha patlattı.
Mavi gözlü kadın hışımla geri döndü, şeytanın tam karşısına geçerek kulağına eğildi ve kelimelerin üstüne basa basa konuştu: ’’ Ayıptır söylemesi o fırtına dediğin şey var ya. İşte o benim’’
Şeytan ’’ Ulan kırk yılın başı bir insanlık yapalım dedik, bir beni ademi fırtınaya karşı uyaralım dedik, kadının dediğine bak ’’ diye fısıldadıktan sonra sordu:
- Sen benim kim olduğumu biliyor musun?
Mavi gözlü kadın umursamadı.
-Kim olursan ol fark etmez ama merak ettim. Kimsin la sen?
Şeytan gururla göğsünü şiirdi.
- Ben Şeytanım. Hani şu Euzu ile başlayıp ’’ Billahi mineşşeytani racim ’’ diye devam eden bir cümleniz var ya işte o cümledeki şeytan benim. Söyle bakalım sen kimsin?
Mavi gözlü kadın en ufak korku belirtisi göstermeden cevapladı:
- Bana da bu alemde Gülşah Derler.
Şeytan şaşırmıştı.
- Gülşah mı? Bu adı daha önce hiç duymadım. Bizim camiadan tanıdıkların var mı?
Gülşah cevap verdi:
-Siyasi kanattan ve sivil toplum kuruluşlarından pek çok tanıdık var tabii ki. Bu arada sade vatandaştan da tanıdıklarım vardır epey ama öyle samimi değiliz. Selamünaleyküm- Aleykümselam. Hepsi o.
Şeytan merakla sordu:
-Yani sen ’’selamünaleyküm’’ diyorsun, onlar da ’’aleykümselam’’ diye mi cevap veriyorlar?
Gülşah kısaca ’’ Evet ’’ Deyince şeytan esefle başını salladı.
-Vay puştlar vay. Var mı lan şeytanlığın raconunda selamünaleyküm sorusuna aleykümselam diye cevap vermek?
Sonra Gülşah’a dönerek ’’ Görüyorsun kardeş. Şeytanlar da bir acayip oldu. Lan biz şeytanız. Aleykümselam da ne?
Gülşah sert bir bakış fırlattı şeytana.
-Haydi şimdi ikile. Seni bir daha benim dolaştığım mekanlarda görmeyeyim. Yoksa öteki gözünü de ben kör ederim.
Şeytan başını yukarı kaldırdı.
- Bana bak ! Al şu kadını başımdan. Yoksa şeytana uyacağım. Elimden bir kaza çıkacak.
Gülşah güldü.
-Lan ibrişim. Şeytan sen değil misin? Kime uyacaksın da elinden kaza çıkacak? Varsa bir marifetin koy ortaya da görelim.
Şeytan iyice öfkelendi.
-Bana bak Gülşah. Seni öyle bir kandırırım ki feleğin şaşar.
Gülşah hiç oralı olmadı.
-Lan ibrik. Sen beni Havva anamız mı sandın? Hoş o da kanmazdı ya ilk insandı ne de olsa. Senin nasıl bir puşt olduğunu bilmiyor, hâla melek sanıyordu.
Şeytan ’’ Ya sabır ’’ dedi sonra kendi kendisine hayret etti.
-Lan ben ne diyorum. Kadın benim ahlakımı da bozdu iki dakikada yahu.
Gülşah tekrar bağırdı:
- Haydi yürü de ense tıraşını görelim
Şeytan ’’ Tamam lan gidiyorum. Mekanın senin olsun ’’ diyerek kapıya doğru yöneldi ama tabii ki aklı fikri yine şeytanlıktaydı. Gülşah her nedense yarım bıraktığı kazan dibini yeyip bitirmek için tekrar masasına dönerken hemen garsonun kulağına fısıldadı: ’’ Hesabı olabildiğince kabart. ’’ Sonra bir köşeye çekilip Gülşah’ı izlemeye koyuldu. Acaba gelen hesap karşısında ne yapacaktı?
Kazandibini mideye indiren Gülşah parmağıyla kaseyi sıyırıp, parmaklarını bir güzel yaladıktan sonra garsonu çağırdı hesap için. Garson normal şartlarda 10 Lira, az kazık hali en fazla 20 Tl olan kazandibi için hesaba 99,1 Tl yazmıştı.
Gülşah hesabı görünce bunda şeytanın parmağı olduğunu anladı ama yine de garsonu affetmedi tabii ki. Ben ’’edebiyat demek edep demektir’’ ilkesi gereğince ’’gözüne’’ diyeyim siz anlayın gayrı...Hesap pusulasını garsonun gözüne soktu resmen. Sonra başladı bağırmaya.
-Şeytaaan. Ulan şerefsiz. Erkeksen çık karşıma.
Şeytan ikilemde kalmıştı. Acaba erkek miydi yoksa dişi mi? Ama bunun o anda hiç bir kıymeti harbiyesi yoktu çünkü Gülşah hangi cinsiyetten olursa olsun onu fena benzetecekti.
Gülşah tekrar bağırdı:
-Çık lan ortaya. Çık da seni cehenneme göndereyim.
Şeytan rahatlamıştı. Hemen saklandığı yerden çıktı.
-Ablacığım baştan söylesen şunu. Ben zaten oraya gidecektim. Yolunun üstü sanırım. Bi zahmet artık atıverirsin beni de. Böylece barışmış da oluruz değil mi? Hem üç günlük dünyada böyle kavgaya, döğüşe ne gerek var. Neticede ne demişler? Tu be or nat tu bi det is dı kuesçın: Yani demek istiyorum ki sevaptır garibana yardım etmek.
Gülşah bastı kahkahayı.
-Lan sen korkudan aklını da yitirdin sanırım. Sevapmış. Nerede görülmüş şeytanın bir insan sevap kazansın diye çalıştığı.
Seytan da sırıttı.
-Üstadem ! Haliyle bizim meslekte de böyle iş kazaları oluyor. Şimdi n’aapıyoruz. Beni de arabana alıyor musun?
Gülşah ikna olmuş gibiydi ama halledilmesi gereken bir sorun vardı:
-İyi dersin hoş dersin de hesap n’oolacak?
Şeytan sırıtttı.
-Ablamın dert ettiği şeye bak. Ben öderim ablacıım. Sana bu dükkanın bütün kazanlarının dipleri feda olsun.
Sonra kasaya doğru gitti. Cebinden çıkarttığı dört adet otuz liralık banknotu tezgaha bırakıp ’’ Üstü kalsın ’’ dedikten sonra kasiyerin ’’Ama bizde otuz liralık banknot yok ’’ demesine bile fırsat bırakmadan kafeden çıktı.
Gülşah ’’ Şeytan da olsa o da neticede Allah’ın bir kulu. Sevabıma cehenneme kadar atıvereyim şunu. Hem yolda arkadaşlık ederiz, canım sıkılmaz ’’ Diyerek şeytanı arabasında yanında oturtarak Tekirdağ’a doğru yol almaya başladı.
Yolda sordu şeytan’a
- Ya bak sen aslında kötü birine benzemiyorsun? O halde neden şeytanlık yapıp duruyorsun?
Şeytan mahçup bir şekilde cevap verdi:
-Dedim ya abla. Meslek icabı. Cenab-ı Zülcelal Hazretleri bana da böyle bir görev verdi.
Gülşahın iri mavi gözleri daha da büyüdü.
- Cenab-ı Zülcelal Hazretleri mi? Bunu sen mi söylüyorsun? Ulan oğlum zamanında söyleseydin de ebediyen lanetlenmeseydin olmaz mıydı?
Şeytan iyice boynunu büktü.
-Ah abla ahhh. Cahildim dünyanın rengine kandım.
Gülşah tebessüm etti.
-Atma atma. O vakit dünyada ne vardı da dünyanın rengine kandın? Villalar mı vardı? Yatlar katlar mı vardı? Ulan daha para bile icat edilmemişti.
Şeytan içinden ’’ Bu hatun umduğumdan da akıllı. İşim zor ’’ diye düşündü.
-----------------------------------------------------------------------------------
Eveeet . ’’ Devam Hocam ’’ diyen olursa devam ederim. Olmazsa bu kadar.
YORUMLAR
Değerli hocam, yazdıklarınızın temelindeki insan, yurt, millet, çocuk, genç, kadın ve şair sevginizi simgeliyor bu yazınız...
Çogu kimsenin harcı olmayan bir samimiyetle kendinizden, ailenizden, siyasetinizden, inancınızdan hep böyle bahsettiniz...
Sizin gücünüz, saygınlığınız, inanırlığınız, tutarlılığınız hep bu özelliğinizden kaynaklanıyor...
[Bize kalsa, "Şöyle mi sanılır, böyle mi sanılır!" diye samimiyet sınavında ecel terleri döker, gerçek bir edebiyatçı olmadığımızı kendimize itiraf edememenin yükü altında ezilirdik...]
Yazınız bir güzellik örneği olmuş...
Selam ve saygılarımla.
sami biberoğulları
DOĞUM GÜNÜMÜZ KUTLU OLSUN HOCAM.Ve severek okudum bir daha okudum..iyiki varsınız..sormanıza ne hacet...tabiiki yola devammmmm..yazacaksınızki bizler okuyacağız..güller diyarından selamlarrr
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
Her şeyi bıraktım ben hala kazan dibine gülüyorum. Bence devam. Tekirdağ a giden şeytan nerede inecek arabadan :))
sami biberoğulları
Kalem ( pardon klavye ) bende. Merak etme sen. Daha fırında sütlaç kısmı da vur bu hikayenin ))))
Selam ve sevgiler.