ULUSLARARASI II. ÇAN TÜRK DÜNYASI ŞİİR VE MÜZİK FESTİVALİ
ULUSLARARASI II. ÇAN TÜRK DÜNYASI ŞİİR VE MÜZİK FESTİVALİ
VE
EDEBİYATIMIZIN, ŞİİRİMİZİN İKİ AK YÜZÜ: FATMA ÖZGER BİLGİÇ - ORHAN OYANIK
(5)
Şiir etkinliğinin dün gece son noktalanmasının ardından huzur, sevgi, kardeşlik ruhu ile icra edilen şiirin efsunkar havasının tatlı yorgunluğunu üzerimde hafifletmek için banyodan sonra deliksiz uykuya dalacaktım tatlı rüyaların eşliğinde. İyice dinlenerek, sabahtan başlayarak akşama kadar dünyanın küçük dilini yuttuğu Çanakkale zaferimizin destanını, kanla yazan mübarek şehitlerimizi ziyaret edecektik. Vücudu dinçleştirmem gerekti. Ayrıca bütün günün bitiminin ardından memlekete yolculukta başlayacaktı. Dün gece etkinliğin sona ermesiyle gidenler olmuştu ama zamanı olan, şehitliğimizi gezmek isteyenler kalmıştı misafirhanede. Yarının dopdolu heyecanımızı, tarihin derinliklerinden gelen ’Allah Allah’ nidalarını şehitlerimizin ruhlarından duyacağımızın şuuru ile yatmıştım yatağıma.
Sabah ezanı ile uyandım. Ruhumun derinliklerine nüfuz eden ezanın manevi atmosferinde beni alıp götürdü sonsuzluğa. Neler gelip geçmedi ki gözlerimden. Üstelik günün Cuma olması maneviyatımızı daha da kamçılıyordu. Hocanın sabah namazı makamında ve oldukça sakin ses tonu ile beni mest etmişti. Sanırım o mahalda tek cami mi vardı ne? sadece bir hocanın sesini duyuyordum. Bizim şehirde ezanı dinlerken yanlış anlaşılmasın ama kulaklarımı tıkıyordum. Sebebi ise; bir birlerine çok yakın olan camilerde okunan makamsız, cihazın sesini de sonuna kadar açılarask ekolu ses ezanı dinlenemez hale getiriyordu. Hele biri başlayıp okurken bir iki dakika sonra da bir başka cami imamı ezana başlıyort ve böylece bir çok caminin düzensiz, plansız, insanları rahatsız edici bozuk ses ve bozuk ezan makamı okununca da insanı çileden çıkarıyorlardı. Adeta; ’camiye gelmeyin, gidin’ dercesine. Neyse... Çan’da dinlediğim ezan beni mutlu ve huzurlu kılmıştı. Abdestimi aldım ve sabah namazını odamda eda ettim. Namazdan sonra gelmiş geçmişlerimize,şehitlerimize dualar yolladım . Biraz daha yatayım diye tekrar uzandım yatağa...
Yataktan endişe ile fırladım. Saate baktım. Geç kalmıştım. Aceleyle bavulcağızıma dolaptaki giysilerimi yerleştirdim. Sinek kaydı traşını jet hızıyla oldum. Tam dışarı çıkacağım, şarj aletini unutmuşum. Onu alıp bavulumu açıp koydum. Hemen çıktım dışarı, asansöre bindim. Lobiye vardığımda yine bir şey unutmuşum odamın buzdolabında. Hani derler ya; ’ acele işe şeytan karışır’ Şeytan acelemi fırsat bilerek bana unutkanlık getirmişti anlık. Aldığım yiyecekler vardı dolapta. Bavulu koydum, tekrar çıktım yukarı. Dolaptaki eşyalarımı alarak sıkıntı veren halimin terleri ile yine aşağıdaydım. Dışarı çıktığımda arkadaşlarımız kahvaltıyı çoktan bitirmişlerdi. Fatma’ya sordum. ’ Abim kahvaltı var mıdır şuan? Geç kaldım da?’ Fatma ; ’ Abi hemen bir şeyler paketlet gel. Zaman dar, gideceğiz, çabuk ol!’ der demez kıvrak adımlarımla vardım misafirhanenin lokantasına. Beş, on kişi vardı içeride. Çaylarının son yudumlarındaydılar. Aceleyle bir kaç bir şeyler aldım. Masaya oturdum. Çayda kalmamıştı. Bende çok açık çayla işi geçiştirmeye çalıştım. Yeni demlenecek çay da yetişmiyordu. Yettiği kadar yedim ve hemen otobüse gittim. Çok acele ettirdiler bana ama daha gelmeyenler varmış. Sabah sabah bana iyi antreman yaptırdılar. Bayağı terlemiştim acelemden. Otobüse bindik binmesine de, bir kaç kişiyi beklemek neredeyse onbeş dakikamızı aldı. Son kişi de gelince şoförümüz bastı gaza, ’Çanakkale biz geliyoruz!’ dercesine.
Otobüs Çanakkale’ye varıncaya kadar geçtiği güzargâhları izlerken ülkemizin nasıl bir cennet olduğuna bir kez daha şahit oldum. Her şey Tanrı’nın yarattığı gibi doğal. Doğal olmayan ise; insanların yaptıkları biçimsiz yapılanmalar, doğal olan her şeyi kirletmeleri. Umarım eğitimli, ülkesinin doğal zenginliğinin farkına varan insanlarımız çoğalır bu vatan da. Hele denizin masmavi parıltısı bana gökyüzünün denize gelip serildiğine karar verdirdi. Muhteşem demek bile yetmez denizin güzelliklerine. Martılarla örülü, sevdalı Marmara denizinin saçlarını tarayarak vardık Çanakkale’ye. Oldukça büyük şehir ve tarihi değeri ile gelip gidenlerin çok olması oraya güzel bir canlılık katmış. Temiz caddeleri, alımlı parkları ve alanları çok güzeldi. Bizi karşıya taşıyacak limana giderken tarihin meşhur Turuva atının yanından geçerken inanın gözlerim asılı kaldı ona. Dursaydık, doya doya seyredecektim. Maalesef öyle bir şansımız yoktu zaman darlığından. ’başka bir sefer’ diyerek kendimi avuttum. Bizi karşıya taşıyacak limana gelecek gemi için sıraya girdik. Karşıdan gelecek yük ve yolcu gemisini beklemeye başladık otobüsümüzün içinde. Kalabalıktı. başka şehirlerden turla, özel arabası ile gelenler vardı.
Kocaman bir gemi iskeleye yanaştı. Yaya ile gelen yolcular ve otobüslerle, arabaları ile gelenler yavaş yavaş gemiye binmeye başladılar. Bizim otobüsümüzde gemiye girerek yerimizi aldık. Otobüsten inerek güverteye çıktık. Arkadaşımızın ellerinde Fotoğraf makinası, bazılarında da cep telefonları vardı. Denizi, gökyüzünü ve gemiyle bize eşlik eden martıların güzelliklerini ölümsüz hatıralarına nakşetmek için şakır şakır fotoğraflar çekiyorlardı. Tabi ben de. Gemi oldukça kalabalıktı. Herkes bizim yaptığımız aktiviteyi yapıyorlardı. Bir ara çay molası verdik. Çay ocağından çay aldım arkadaşlarıma. Denizin iyot kokularını içimize çeke çeke, rüzgarın hafif üşütücü esintisine nisbet edercesine çaylarımızı yudumladık. Arkadaşlarımızla hatıralarımızın canlılığının kalıcılığına topluca pozlar verdik. Ne yazsam az bu manzaralara karşılık. Böyle cennet bir yurdu bize bağışlayan Tanrı’ma binlerce kez şükrettim. Kıymet bilmeyenlere Rabbim yüreklerine VATAN SEVGİSİ versin. (Amin)
Karışı iskeleye vardık. Gemimiz kibarca, usul usul yanaştı limana. Bizlerde otobüsümüze binmiştik. Bu arada bizim için görevlendirilen mihmandarımız Zafer Bozoğlan bey Çanakkale zaferimizin başladığı noktadan anlatmaya başladı. Zafer bey, o kadar çok bilgiye sahip bir emekli askerimiz ki; hayran oldum derin bilgilerine. Son final yazısında kendisinden bahsedeceğim. Mükemmel donanımlı biri. Limanın sol tarafında yapılan anıttan başladı anlatmaya. Otobusümüzde şanlı mücadelemizin başladığı alanlardan ilerliyordu yüreklerimize o anları yaşatırcasına...
Devam edecek ...
Zafer Direniş
…
05 Ekim 2018 Cuma 23:00 KARABULUT