ZOR BİR SÜREÇ YAŞIYORUZ
ZOR BİR SÜREÇ YAŞIYORUZ
Zor bir süreçten geçiyoruz, karşılıklı iki dairede otururken karşılaştığımızda biri birimizin yüzüne bakamıyoruz, gün aydın diyemiyoruz, Hal hatır soramıyoruz ne oldu? bizlere
Hastalıkta, cenazelerde bir araya gelip, duygularımızı, hissi yatlarımızı, dostluklarımızı paylaşamıyoruz
Neden, niçin kimler, ne için düşman etti, yabancılaştırdı bizleri bize
Allah aşkına, Muhammet aşkına Kuran-ı kadim Aliyul Mürteza aşkına söyler misiniz?
İnsanlığımıza, ölümüne tasada kederde, sevinçte, kıvançtaki dostluklarımıza ne oldu
Neden hem dindar, hem kindar olduk, neden bir nokta menfaat için virgül kadar eğilir olduk ,neden el etek öpme yarışına girdik, neden aklımızı, izanımızı, onurumuzu şerefimizi kiraya verdik
Neden vicdanlarımız cüzdan arasına sıkıştı, neden onurumuzu korumaz olduk, birileri bizi şamar oğlanına çevirdi neden sesiz sedasız, boyun eğer olduk, kula kul olmayı,
Kula biat etmeyi onur saydık
Küslük kanımıza işlemiş, akraba akrabaya küs, komşu komşuya küs, iş arkadaşı iş arkadaşına küs
Dost dostuna küs, evlat babasına, Kız anasına küs, siyasetçi siyasetçiye küsmekten ziyade adeta düşman
Siyaset kirli ellerde, siyaset Rabbena hep bana, Rabbena yalnız bana çizgisinde, millet menfaati yok görünürde
Zengin daha zengin, fakir daha fakir aralarında uçurum kadar fark var
Komşumuz aç iken biz tok yatmazdık, eşimize dostumuza borç verirdik hiç kuşku duymazdık
İnsana güven vardı, dürüstlük, vicdan vardı
Şimdi bunlardan eser bile kalmadı, insanlık dibe vurdu vicdan yok oldu, hak Hukuk, adalet tozlu raflarda
Düşük profilli yalaka insanlık revaçta
Baba gibi adamdı, Ana gibi kadındı söylemleri lafta kaldı, hayatımız, can güvenliğimiz kalmış Allaha
ESKİDENDİ KOMŞULUK
16 yıl öncesinde komşuluktan işte böyle söz ederdik
Duymayan duysun bilmeyen bilsin lütfen!...
Komşuluk kavramına ülkemizde çok büyük önem verilmektedir.
Komşularımız hayatımızı her alanında bizlerin yanındadır.
Komşularımız iyi günde de kötü günde de bizleri yalnız bırakmayan kimselerdir.
Ülkemizde komşuluğa verilen değeri anlamak için deyimlerimize ve
atasözlerimize bakmamız yeterlidir.
Türk dilinde komşuluk kavramı ile ilgili
söylenmiş birçok söze rastlamak mümkündür.
Ev alma komşu al ve komşu
Komşunun külüne muhtaçtır gibi atasözleri bunlara örnek olarak gösterilebilir.
Bizler komşularımızı her zaman ailemizden biri gibi görürüz.
Zor günlerimizde acılarımızı, iyi günlerimizde ise sevinçlerimizi komşularımızla paylaşırız.
Evimizde güzel bir yemek pişiyor ise bir tabak da komşumuza götürürüz.
Bütün bu davranışlar bizlerin komşuluğa verdiği önemi göstermektedir.
İyi komşulara sahip olan kişiler her zaman huzur içindeyken kötü komşulara
sahip olan kişiler zorluk çekerler.
Bu nedenle bir yere taşınırken komşulara
dikkat edilmelidir ve her zaman iyi komşulara sahip olmak için özen
gösterilmelidir.
Komşuluk ilişkileri geçmişten bugüne nasıl bir değişime uğramıştır?
Komşuluk eskiden çok önemliydi.
Çünkü İnsanların üç ev ötesindeki komşusunun aç yattığı bilinen zamanlardı o günler.
Herkes herkesle tanış,herkes herkesle akrabadır adeta.
Can kaygısı yok, mal kaygısı yoktur.
Alışveriş bile kolaydır.
Herkes komşusuyla takas etmektedir bir şeyleri. Biri un verirse,
öbürü bir kilo pekmez vermektedir.
Mal var ama para yoktur o zamanlarda.
Bizim çocukluğumuzda yokluk vardı. Ani misafirin bastırması ile bazen evinde
çayı, şekeri olmayan aile çocuğunu gizlice komşuya gönderir; ihtiyaçlarını
ödünç alırdı.
Hatta ateşin bile komşudan alındığı zamanlardı o günler.
Yine de hoştu bütün yokluk içinde bu yaşadıklarımız.
Geceleri komşularla mangalın veya sobanın etrafında toplanılır, türlü masallar
anlatılırdı.
Susayan komşuya testiden su ikram edilirdi. Testi, içindeki suyu çok
az dışarıya sızdırır, su testi dışına sızarken testiyi soğutur; böylece testiler
bugünkü termos görevi yaparlardı.
Bir de yiyecekler için balkonlara konan
rüzgâr geçirir tel dolaplar olurdu. Tel dolapları da o zamanlar buzdolabı görevi
görürlerdi.
O günlerde "Ev alma, komşu al". Sözünün büyük bir önemi vardı.
Komşuluk her şeyin başıydı. Evleneceği kızı bile kendi görmeden, komşusuna seçtirirdi.
"Komşum uygun gördü ise, bana da uygundur" derdi.
Her gün bir komşuya gitmek adetti. Erzaklar alınır oraya öyle gidilirdi.
Orada hep birlikte yemekler pişirilir, sohbet edilir, oyunlar oynanır, iş, nakış, dikiş, biçki yapılırdı.
Akşamüzeri de tekrar evlere dönülürdü.
Kadınlar o zamanlar, herhangi bir işte çalışmadıkları için, yalnızca ev işleri ve
çocuklarının bakımları ile ilgilenirlerdi.
Haftanın belirli bir gününü çamaşır yıkamaya, bir gününü yırtık yamamaya, bir gününü özel yemeklerin
hazırlanmasına ve bir gününü de misafir gezmesine ayırırlardı.
Genellikle öğle sonralarında yapılan bu misafir gezmelerinde, evlerinde bitiremedikleri işlerini
de yanlarına alırlardı. Böylece misafirlikte hem hoşbeş ederler, hem de bir
taraftan ellerindeki işleri yaparlardı.
Misafiri hazır alınmış yiyeceklerle ağırlamak ayıptı. Haberli gelmiş misafirine çayın yanında çarşıdan satın alınmış
pasta türü yiyecek ikram eden kadının misafirine önem vermediği, zahmet
etmeye değer bulmadığı sonucu çıkarılırdı.
Akşam gezmeleri için, elektriğin olmadığı o günlerde, ay ışığı olduğu geceler
tercih edilirmiş.
Ben kendim yaşamadım ama yaşlıların bana anlattığına göre;
"Ay ışığı olmayan gecelerde ellerinde küçük bir fenerle veya feneri olmayanlar,
bir çıra yakarak onun verdiği ışıkla" ev gezmelerine giderlermiş.
O zamanlar her kadının sıkı-fıkı olduğu, bütün sırlarını hiç çekinmeden açtığı
muhakkak bir kadın arkadaşı olurdu.
Birbirlerine hediyeler verirler; zor günlerinde birbirlerine yardımcı olurlar;
birbirlerini başkalarına karşı savunurlardı.
Bu öyle bir dostluk idi ki, aralarındaki bu sevginin hiç bitmesini
istemedikleri gibi, ölümden sonra da devam etmesini arzuladıkları için
birbirlerine isimleri ile hitap etmek yerine, birbirlerini "ahretlik" diye
çağırırlardı.
O zamanlar mahallede bilgi ve görgüleri ile ünlenmiş ve genellikle yaşlı
kadınlara, mahalle kadınları tarafından büyük saygı gösterilirdi.
Herhangi bir sorun veya hastalıkta bilgilerine başvurulur, yardımları istenirdi.
Bu kadınlar da yardımlarını hiçbir karşılık beklemeden, fakat büyük bir gurur içinde yerine
getirirlerdi. Bu kadınlar, ayrıca karı-koca arasındaki anlaşmazlıklarda bir nevi
arabuluculuk yaparlardı.
Şimdi öyle mi? Eski komşular gitti yerini kavgacı, saygı bilmez; asansörde bile
bir merhaba’yı esirgeyen komşular aldı.
Eskiden yokluk vardı. Herkes bir şekilde komşusuna muhtaçtı.
Sevmese de ona katlanmak zorundaydı.
Bugün artık herkes ekonomik bağımsızlığa kavuştu.
Herkes artık az çok ihtiyacını karşılayabiliyor.
Kimseye ihtiyaçları yok. Galiba sorun da buradan kaynaklanıyor.
Buna da zamanla alıştık galiba ne dersiniz?
Ah eski komşuluklar,ahh eski dostluklar!....
Ali Cemal AĞIRMAN
YORUMLAR
Evlere tv nin girmesiyle komşuya, dosta hacet kalmadı
Çoğu insanda akşam izleyeceği dizi heyecanı
Kiminde ise maça gider gibi evi stadyuma çevirme gayreti
Çocuklarda birer akıllı telefon..
Velhasılı dost kalem bireysel yaşam hepimizi yalnızlaştırdı ve kozasından çıkamayan fertler haline getirdi.
Geçmişte yaşanan komşuluklar ve ilişkilerde böyle yazılarda ve şiirlerde kaldı.
Anlamlı bir yazıydı
Sevgilerimle
şair67
Duyarlı engin bilge yüreğinize gönülden saygı selam efendim