ULUSLARARASI II. ÇAN TÜRK DÜNYASI ŞİİR VE MÜZİK FESTİVALİ
ULUSLARARASI II. ÇAN TÜRK DÜNYASI ŞİİR VE MÜZİK FESTİVALİ
VE
EDEBİYATIMIZIN, ŞİİRİMİZİN İKİ AK YÜZÜ: FATMA ÖZGER BİLGİÇ - ORHAN OYANIK
(4)
Misafirhaneye geldiğimizde yemeklerin en lezizleri bizim için hazırlanmıştı. Masalar muazzam dizilişleri ile gözlerimizi kamaştırdı desem abartmamış olurum. Üzerine beyaz örtüler serilmiş masalar gelin gibi pırıl pırıl beyazlıkta yemek iştahımızı daha da kabartıyordu. Arkadaşlarımız inci gibi dizilmiş masalarda yerlerini alırken bende arkadaşlarla birlikte ön masalardan birine oturduk. Görevli garsonlar yemekleri servise başlamışlardı. Nefis çorba, salata konmuştu ilk olarak önümüze. Çorbadan bir kaşık aldım; aman Allah’ım, ne kadar leziz bir çorbaydı. Mercimek değildi ama mercimeğe benziyordu. Adını not etmediğime üzüldüm. Tam bir damak tadıydı. Ben acıyı birazcık sevdiğim için kırmızı pul biberden serpiştirdim çorbama. Bir iki kaçık aldım. O da ne? Pul biberler ve acısı nefes borumu neredeyse tıkadı. Soluk almakta zorlandım. Su içtimse de fayda etmedi. Zor nefes ala ala fırladım dışarı. Masadaki arkadaşlarda şaşırdılar. O an ölüm aklıma geldi. Bir varız, bir yokuz işte! Dışarıda biraz oturdum. Yanıma bir garson geldi ’ambulans çağıralım mı abi?’ dedi. O da korkmuştu durumumdan. Biraz uğraştıktan sonra su içe içe birazcık kendime geldim. Garsonla birlikte içeri girerek masama geçtim. Masamdaki arkadaşlarda çok korkmuşlardı. Onlara iyi olduğumu dedikten sonra yemeğime kaldığım yerden devam ettim. Çorbanın ardından etli bir yemek ve sonrası müthiş bir tatlı. İnanın her şey dört dörtlüktü diyebilirim iç rahatlılığında. Mutfak personeline baştan aşağı teşekkür ederim! Arkadaşlarımızın hepsi de yemeklerin mükemmelliğinden memnundu. Bazı arkadaşlarımız tatlıdan bir daha istediler. O kadar lezizdi ki damak tadı yiyeceklerin...
Yine zaman daralmıştı akşam proğramı için. Akşamın proğramıda oldukça zenginlikteydi. Çan merkezindeki Anfi Tiyatronun sahnesinde proğram icra edilecekti. Yemek ve çay faslından sonra Anfi Tiyatroya hareket ettik. Oraya vardığımızda sahne hazırlanmıştı görevliler tarafından. Sahnenin sol tarafına iyi bük bayrağımız ve ikisinin arasına büyükçe Mustafa Kemal Atatürk’ün bez üzerine yapılmış fotoğrafı asılmıştı. Sahneye Türk dünyasının ve Hollanda bayrakları asılmış, sahneye de harika bir kürsü kurulmuştu. Ses düzeneği miksir ve hopörler intizam düzeninde yerleştirilmişti. Tiyatro salonu açık hava tiyatosu idi. Harika görünümlü seyirci tribünü yapılmış. Sahneyi izleyenler kuş bakışı ile proğramı keyifle izleme palanına göre dizayn edilmiş oturamakları. Çan için mükemmel bir eser. Bu eseri yapanlara yürekten teşekkürler. Tiyartonun bir diğer özelliği de bir çay bahçesi ve park ile iç içe olmasıydı. Çan halkı dinlenme için buraya gelerek aileleri ile şen vakitler geçirmek için tasarlanmış. Umarım diğer ilçelere, kasabalara, hatta köylere bile böyle eserleri yaparlar. Çünkü halk için bir ihtiyaç...
Bu Proğrama çok değerli belediye başkanı Dr. Abdurrahman Kuzu bey de katılacaktı encümen azaları ve yanında çalışan memurları ile. Salonun en ön kısmına protokol için özel yer hazırlanmıştı. Bizlerde arkalarına dizilmiş sandalyelerde ve anfinin koltuklarında yerlerimizi aldık. Proğramın başlaması için belediye başkanının ve heyetinin gelmesini bekliyorduk. Fazlaca da uzun sürmeden belediye başkanı ve encümen azalarıyla, şehir esnafı, Ticaret odası başkanı, partilerin yetkilileri ile hep beraber geldiler Alkış ve selamlaşmanın ardından masasına oturdu gelenler. Proğramın başlamasını Orhan ve Fatma kardeşlerimiz kısaca ’Hoş geldiniz!’ konuşması yaptılar. Şehitlerimize saygı duruşu ve istiklâl marşımızın coşku ile okunurken park ve civarı sesimizin coşkusu ile çınladı. Ve programa ’başlama’ verildi!
Belediye başkanı sayın Dr. Abdurrahman Kuzu bey, bizlere ve Çan halkı adına kısa bir konuşma yaptı. Yazar ve şairlerimizin Çan ilçesine onur verdiklerini, gururlandıklarını, sanat ve edebiyatın elçilerinin her daim ilçede ağırlanmasına ön ayak olacaklarını dile getiren konuşma yaptı. Bu güzel konuşması bizi de gururlandırmıştı. Sözlerinin sonunda ayakta alkışlanmayı fazlasıyla hak ediyordu başkan. Başkanın diğer bir güzelli de ne biliyor musunuz? Gerçi diğer yazılarımda bahsetmiştim ama yine de değineyim. Belediye başkanı o kadar sade, abartısız bir kişiliği var ki; giysileri bile ’ben halk adamıyım!’ diyor adeta. Çok sade giyimli, herkesle arkadaşçasına yaklaşımı, konuşması beni çok mutlu etti ve etkiledi. ’ İşte benim hayalimdeki belediye başkanları, devlet adamları, başbakanımız cumhurbaşkanımız, devlet görevlileri, emniyetimiz, askerimiz böyle içten olmaları gerek!’ dedim ve dualar yolladım Allah’a yöneticilerimizin Burhan başkan gibi olmaları için!..
Orhan ve Fatma’nın ustaca sunumları ile listedeki arkadaşlarımız sahne almaya başladılar. Bir arkadaşımız şiirini okudu vatan sevdası duygularıyla. Heyecanlı, duygulu anlar yaşattı bizlere. Ardından Ozanımız Ziya Var yine o muhteşem sazı ve sözü ile sahnede yerini aldı. Nefesinden semaya dalga dalga yayılan avazı Türk dünyasını dolaştı, yüreklere bahar güzellikleri ekti. Dinlemeye doyamadığımız kardeşimiz kendisine ayrılan süre gereğince yerini diğer ozanlarımıza bıraktı. Kars’tan teşrif eden ozanlarımız atışmaları, türküleri ile aşıklar geleneğini yine tattırdılar bize bu gece. Şairlerimiz sırasına göre sahne aldılar. Benimde adım anons edildiğinde çok heyecanlanmıştım. Zaten öyleyim. İlk okul çocukları gibi yüreği pır pır eder ne zaman şiir okumak için sahne alsam. Kısa bir selamlaşmanın ardında özel olarak seçtiğim şiirimi okudum. Nasıl ter basmıştı beni? Şiirimi bitirince diğer arkadaşlarımız gibi bana da dostlarımız, Çan halkı alkışını ikram ettiler. Onları yüreğimin en samimi duyguları ile selamlayarak yerime geçip oturdum.
Vakit gece yarısına yol almış ve proğram tam hızı ile devam ediyordu. Biliyor musunuz belediye başkanı sayın Dr. Abdurrahman Kuzu bey bizi bırakıp gitmemişti. Sonuna kaldar bizimle olma şerefine nail olmuştu. Ona ne kadar teşekkür etsek az diyorum ben. Çan halkta da hala bizimleydi. Hele bir grup genç vardı ki onların şiir coşkusu beni çok mutlu etmişti. Bizimle aynı coşkuyu yaşıyorlardı. ÇAN ÜLKÜ OCAĞINDAN geldiklerini söylemişleri. Ülkücü gençlerimize de, başkanlarına da teşekkür ederim. Onlarsız bu vatan olmaz! Proğram bazen duygulu, bazen neşeli geçiyordu. Bizler memnunduk, Çan halkı memnundu, ülkücü gençler memnundu… Orhan ve Fatma bir ozanımızı proğramın sonunda davet etmişlerdi. Ozanımızı yıllar öncesinden tanıdığım kadim bir dostum, ülküdaşımdı. Almanya’dan tanıdığım can dostum, arkadaşımdı. Yıllar önce geldiğim etkinliklerde birlikte olmuştuk. Şiirleri ve kendi besteleri ile sazına, bestelerine milli bir ruh veren vatanımızın mert, duruşu dik bir ozanı idi. Kimdi biliyor musunuz? Ozan Fedai Koç’tu bahsettiğim memleketin yüz akı ozanımız. Sahneye alkışlarla geldi, söylediği vatan türküleri ile yüreklerimize milli duygular, ülküler yükledi ve alkışlar tufanı ile sahneden uğurlandı.
Gecenin ilerleyen saatleri almış başını giderken bizler, etkinliğin bitmesini istemiyor, o kadar yorgunluğu aklımızın ucuna bile getirmiyorduk. Belediye başkanımızda bizimle aynı duygular içindeydi ve bizimle olmaktan haz alıyordu. Amma proğramın elbette bir nihayeti vardı. Son şiirler, son aşıkların türküleri okundu. Sıra; bizlere layık gördükleri plaketleri vermeye gelmişti. İsimleri okunan arkadaşlarımız sahneye çıkıyor belediye başkanımızın elinden plaketini alıyor, ya da belediye encümenlerinden, Ticaret odası başkanından, Çan ilçesinin siyasi partisi başkanlarının, yönetim kurulu üyelerinin elinden plaketlerini alıyorlardı. Bana da plaketi sunan CHP ilçe başkanı idi. Güler yüzlü bir başkanın elinden plaketimi almak büyük bir şerefti. Teşekkürler ettim kendilerine. En sonunda İZMİR MARŞI ile bütün arkadaşlarımız ellerindeki plaket ve bayrağımızla unutulmaz etkinliğin kapanışını yaptık. Türk edebiyatına ve şiirine hizmet etmeyi kendilerini gönüllü vazifelendiren başta şair ve yazar Orhan Oyanık, şair Fatma Özger Bilgiç, Çan belediye başkanı Dr. Abdurrahman Kuzu bey ve etkinliğe çok uzaklardan, ülke dışından, yakın şehir ve kasabalardan gelen yazar ve şair arkadaşlarımıza bir kez daha dolu dolu teşekkür ederim. İyi ki varsınız ve iki ki sizlerle etkinliklerde buluşmak şerefine nail oldum. Etkinlikte yeni tanıdığım bir öğretmenimiz vardı ki; onu çok sevdim diğer arkadaşlarımız gibi. Çok genç bir kardeşimizdi. Oldukça zarif ve kibar, konuşmaları tam bir İstanbul hanımefendisi bir kızımızdı. Adı mı? Elif YAVAŞ... Yavaş soy adlı olduğuna bakmayın siz! O kadar naif ve cana yakın biri. karşısındakine ilk konuşanda kendine bağlayan nur yüzlü, tebessümlerinde bahar çiçekleri açtırtan kardeşim, öğretmenim. Çok sevdim ben genç kardeşimizi. Herkesin çok sevdiği bir kızımızdı Elif öğretmenim. Öğretmenlik ve özel hayatında başarılar diliyorum sana Elif öğretmenim. Senin gibi pırıl pırıl öğretmenlere o kadar çok ihtiyaç var ki ülkemize... Final yazımda ondan yine bahsedeceğim...
Proğram noktalanırken bizlerde istirahatimize çekilmek için belediye başkanımızla, diğer kişilerle vedalaşarak otobüsümüze binerek KALE SERAMİK misafirhanesine gittik. Oraya vardığımızda hemen yatmayı düşünmedik gecenin yorgunluğuna rağmen. Misafirhanenin kafesi açıktı. Bir grup arkadaş oraya giderek geç saatlere kadar oturduk, sohbet ettik, arkadaşlar kitaplarını imzaladılar, çay içtik, sohbetlerimiz dostluk sıcaklığında devam etti ta ki yatma vaktine kadar. Arkadaşlarımızla ’hayırlı geceler’ temennileri ile odalarımıza çekildik!..
Sabaha huzurla uyanarak, ÇANAKKALE ŞEHİTLİĞİNE gitmek için yüreklerimizde milli bir heyecan ve tarihin unutulmaz kanlı savaşını yeniden yaşayacaktık... 250 bin şehidimizin kanlı hatıralarını gözyaşları ile yeniden yâd edecektik!..
Final yazım: ÇANAKKALE ŞEHİTLİĞİ VE VEDALAŞMA...
Devam edecek
Zafer Direniş
…
29 Eylül 2018 Cumartesi 23:30 KARABULUT
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.