- 940 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Sonbahar
[ italikSonbahar ,yaz ile kış mevsimi arasında bir köprü gibidir,insan hayatında da olduğu gibi.Yaprakların ağır ağır sarararak dökülmesi, bütün tabiatın o güzelim özelliğini kaybetmesi insan ruhu için bir düşünce kaynağı olduğu gibi ölüme hazırlık için de bir ibret ve uyarıdır .Güçlü kahverengiler,sarının rengiyle girift olunca genede ,bir fincan kahvenin yanında bolca
hüzünlüdür bu bahar, evden ayrılan bir gelinin kına gecesi gibidir çoğu kez. Hem mutlu hem de buruk. Hiç gelmeyecek birisini bekleyen insanların umudu var bu mevsimde, beklemek güzel. Sonra? Ne umut , ne hayal kazanları kaynatılır o süreçlerde, ki bunlar en masum dünyalık duygulardan bir kaçıdır
Sonra hislidir bu zamanlar, hüznün güzelliğine şahitlik etmek için ne güzel bir vakit. Ve bu mevsimde inzivaya çekilmiş çıplak ağaçların sükut halindeki halleri düşer önce gözüme, sonra beynime...
Sonra elime kağıt kalem alıp tam da bu mevsimde hesaplarım iç acılarımın toplamını. İnsanlar başkalarını dinlemekten, kendilerini sustururlarmış çoğu vakitler, ben tam bu mevsimde konuşurum kendimle. O anlatır ben dinlerim ve, sonbaharda öğrendim ki; susmak aslında en çok anlatmakmış , sükutun ağırlığına vakıf olabilecek bir kelime henüz yokmuş.
Keşfedilmeyi bekleyen duygular kıtasıdır bu mevsim ve en çok bu mevsimde yaradana yakın olur insan, mevsimlerin sonudur, bir tür ölüm gibidir SONBAHAR...
Uzaklara baktıkça gözüm dalıyor şimdi boşluklara.Geçenlerde bir şair dost bana "HÜZÜN"ü sormuştu.Zannederim yaşanmışlıklarda özellikle Sonbaharda, daha baskın oluyor bıraktığı izlerlerle.Huzur kırıntılarını ,sılayı terkeden arada sırada olsa göçmen kuşları gıdıklıyor.Serin bir sabah yelinde çıtırdayan kurumuş dalların serenatlarında mevsimlerin ikindisi SONBAHARda...
Aslında sonbaharı severim.O , aylarca sıcaktan kavrulmuş toprağa düşen yağmurun kokusunu, yaprağın ,yılgın rüzgar önünde savruluşunu,mısra mısra şiirlere dökülen anlatımları hissedebilmek ,kimine göre bestelerle yaşatabilmek ayrıcalık gibi geliyor bana.Adı Sonbahar olan hüzün şehrinin eteklerinde... Ama nedense bugün,tarifi imkansız bir hüzün var içimde.Ya gecenin sabaha kavuşmasında , ruhumu üşüten serinliğinin ,yada grileşmiş günü doğuşunda yağmur bulutlarını hatırlatan ,yahutta sararmaya yüz tutmuş siyahla beyazın renk değiştirdiği grili dünyada. İşte bu yüzden,attım kendimi sokağa.Açtım kollarımı iki yana aralarda bir yerlerde takılı kalan renkleri kucaklamak için.Yüzümü göğe kaldırdım.Ve, bir ıslaklık vardı yanaklarımda...Oysa ki ne tuhaf.Bu sabah yağmur yağmıyordu.
Ne güzel bir söz,
"Kederin bir fincan hüzün içtiğini görüp seslendim;
-Tadı güzel, değil mi?
-Beni yakaladın, diye cevap verdi keder. "İşimi mahvettin. Bir lütuf olduğunu bilirsen, sana hüznü nasıl satacağım? Hz. Mevlana
... EDA(Aşiyan052) ]
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.