ULUSLARARASI II. ÇAN TÜRK DÜNYASI ŞİİR VE MÜZİK FESTİVALİ
ULUSLARARASI II. ÇAN TÜRK DÜNYASI ŞİİR VE MÜZİK FESTİVALİ
VE
EDEBİYATIMIZIN, ŞİİRİMİZİN İKİ AK YÜZÜ: FATMA ÖZGER BİLGİÇ - ORHAN OYANIK
(3)
Proğram Fatma ve Orhan’ın kısa bir açılış konuşmasının ardından tüm şehitlerimize saygı duruşu ve ardından dünya tarihinin akışını değiştiren Türk milletinin zaferlerini dile getiren istiklâl marşımız okundu büyük bir coşku ile. Sanki kurtuluş savaşında kahpe düşmanların üzerine bir ok gibi atılan Mehmetçiklerin ’Allah Allah’ nidalarının, haykırışlarının, korkusuz Kürşat ruhlu Türk cesaretinin heyecanında söylendi milli marşımız bir ağızdan. İstiklâl marşı okunurken beni nerelere götürmez ki? Allah şanlı Türk milletine bir daha istiklâl marşı yazdırmasın diyeceğim amma gel gör ki; gidişatımızda pek iç açıcı değil! Bu kutsal toprakların her karışı şehit kanları ile dolup taşmış ve asırlardır.Allah’ın özellikle bize bahşetti bu topraklara göz dikenler hiç eksik olmamıştır, olmayacaktır da... O nedenle bizim için bu yurt; vazgeçilmesi mümkün olmayan, ne pahasına olursa olsun bin yıl daha vatanımız olacak düşünceleri yüreğimin sesi olarak iç dünyamda yankılanırken, istiklâl marşımızın bitiminde alkış tufanı ile oturduk yerlerimize. Proğramın sunuculuğunu üstlenen iki asil yüreğimiz Fatma ve Orhan sahneye ilk şiiri okuyacak arkadaşımızı kürsüye davet etti. Böylece proğramın birinci bölümüne fiili olarak adım atmış olduk.
Proğram o kadar güzel ayarlanmıştı ki; üç dört arkadaşımız şiirlerini okumak için sahne aldıktan sonra sazı sözü ile sahneye davet edilen ozanlarımız, aşıklarımız yerlerini alıyorlardı. Aşıkların atışmaları görmeğe değerdi. Şiirleri, kendi besteleri ile gönüllerde taht kuran aşık Ziya VAR üstadım sahne aldığında alkışların sesi sanırım ülkemizin ve hatta dünyanın neresinde bir Türk varsa ta oralara kadar ulaştığını sanıyorum. Çünkü gönlü, yüreği aynı anda atan insanların hissi bunu hisseder sevene! Aşık Ziya VAR üstadımızda kendini kabul ettirmiş gönül eri, Türk’ün ve türkülerin sesi olmuş, gittiği her yerde şiirimizi, aşıklık geleneğini en iyi şekilde temsil etmiş biridir. O nedenle; sevilen bir yürek olarak her yerde sesi yankılanır kulaklarda, gönüllerde. Salonda sahneye çıkarken anons edildiğinde alkışlarla sahne alan Aşık Ziya VAR, sevdiğimiz türkülerini ard arda söylerken bizleri bazen duygulandırıyor, bazen de memleket havası koklatıyordu. Sevdası ile ayrılmışları, gurbete düşmüşlerin gözlerinde nem birikintileri, his bulutları arasından damlıyordu gözyaşları yanaklardan aşağı. Bir başka duygularla beni de nerelere götürmedi ki!.. Ellerimle alkışladığımın yanı sıra gönülden, yürekten alkışladığım Aşık Ziya VAR’ımız proğramını bitirince kalkıp yerine geçmedi. Sahnede şiirlerini okuyan şair arkadaşlarımıza da sazı ile fon müziği ile onlara eşlik etti. Dedim ya; tam bir gönül eri, halk şairi, ozanı değerli kardeşim Aşık Ziya VAR. Gönüllerin insanı gerçek dost, arkadaş, kardeş...
Proğram iki kısma ayrıldığı için arkadaşlarımızın yarısı bu salonda sahne alacak şekilde listelenmiş. Aşıklarımız ve şairlerimizin bir kısmı sahne aldılar. Kadın aşıklarımızdan ve çok değerli Tunceli’li kardeşim Şaziye ÜRÜN ÇELİKLER şairemiz sazı ve sözü ile bizleri mest etti. İlk söylediği türküyü Fatma ÖZGER BİLGİÇ için bestelediği türküyü okudu. Vefa buydu işte! Bir insanın sevdiğine değer vererek onu onurlandırması ne büyük şerefti. Şaziye hanımda vefayı unutmayan değerli kardeşlerimden biriydi. Ve tam bir Anadolu kadını. Hiç kimsenin şununa bununa bakmadan gönül sesi ile seven yürekten bağ kuran bir kişilği vardı. Ben kendisini TARSUS antoloji ve şiir etkinliğinde tanımıştım. Bazen kendi kendime sorarım; ’ Neden saha önce bu kardeşimi tanımadım’ diye... Böyle değeri ölçülemez kıymetli kardeşleri bulmak çok zor bu zamanda... Kars’tan gelen, aşıklık dalında kendinden söz ettiren aşık Mahmut Karadaş, Ozan Suzan Senetçi’de serhat şehrimiz Kars’tan gelen ozanımızdı. Aşık Mahmut Karadaş’la birlikte sahnede yer almış, kendilerine ait türkülerini dillendirdiler. Aşıklık geleneğini devam ettiren değerli kardeşlerimizi dinleyen şairler ve misafirler onları dinlemekle mutluydular. Aşıklarımız kültürümüzün mihenk taşları. Bir de devlet, kültür bakanlığı gerekli desteğini verebilse, onların adına çok mutlu olacağım.
Salonu solduran özel misafirlerimiz vardı bizim. Orta okul ve lise öğrencileri akın akın gelmişlerdi bizleri dinlemeye. Öğretmenleri şiiri ve aşıklık geleneğimizi sevdirmek, tanıtmak için öğreclerini salonumuza teşrif ettirmişlerdi. O kadar çok toplantılara, etkinliklere, etkinliklere gitmeme rağmen öğrencileri bizleri dinlemeye gelmelerini ilk kez görüyordum. Çok mutlu etmişti bizleri. Hepsi de cıvıl cıvıl bizim geleceğimiz yavrularımızdı. İnşallah onları da bir ömür yalnız bırakmaz Allah’ım. Bizleri yalnız bırakmamaları onur vericiydi. Başta Orhan ve Fatma kardeşlerime, öğretmenlerime teşekkürlerimi sunarım. Öyle inanıyorum ki; çocuklarımızın arasından nice şairler, ozanlar, aşıklar, ses sanatçılarımız yetişecek. Umarım şairlerin etkinliklerine öğrencilerimiz gelir, önemli şeyler öğrenirler. Geleceğimizin temel taşı çocuklarımıza ve değerli öğretmenlerine teşekkür ederim. Sağ olsunlar. Şu satırlarımı yazarken göğsüm kabardı, duygulandım, yazı tuşlarına vurmakta zorlandım!
Proğramımız son hızı ile devam ediyordu. Çok kıymetli usta şairlerimiz şiirlerini okuyorlar, bazı arkadaşlarımızda basılan kitaplarını imzalıyorlardı. Ben de bazı arkadaşlarıma az sayıda getirdiğim ’Uzaklardaki Yalnızlığım’ adlı şiir kitabımı imzaladım... Sahneye çok değerli Ozanlarımızdan Özkan Hüseyin hocamız milli kıyafetleri ile sahne alırken alkışlar salonun tavanını delecek güçlükteydi. Çınladı kulaklarımda alkışlar. Özkan hocamız, Türkiye’nin her köşesine gitmiş, Türk dünyası topraklarını dolaşmış, Avrupa ülkelerini tek tek gezmiş, Balkan Türklerinin haklarını, hukukunu arayan ve bu konularda kitaplar yazan, sayısız radyo, Tv proğramları yapmış kıymeti Türk Dünyasında var olan kıymetli bir gönül insanı, milli ozanımız. Bursa’da ikamet ediyor ama belki de evinde rahat oturup, döşeğinde huzurla yatmış biri değildi. Ömrünü Türk Dünyasının ve özellikle Yunanistan Türklerinin, Balkan Türklerinin meselelerine vakfetmişti. Uzun yıllara dayanır dostluğumuz. Holladan’nın Lahey kentine sanırım gelmişti ama ben o gelişlerinde Lahey’de yoktum, izindeydim. Onu misafir etmek şerefinden mahrum olduğum için içimden hüznü hiç eksik olmamıştı. Milli Ozanımız Özcan Hüseyin hocamız, ’Tuna Nehri Akmam Diyor!’ türküsünü, aslında Türk’ün Balkan destanını okuduğunda tarihin kan kokan sayfalarına inmemek mümkün müydü? Dinlediğimiz TÜRK’ÜN AĞDI idi!.. Hâlâ Türklere yapılan zulümleri yürekten hissedenler bu destanda gözyaşlarına hakim olması mümkün değil! Hocamız, okuduğu türkülerimizi kendine özgü ses tonu ile alkışları susmamacasına hak ediyordu. Selam olsun milli yüreğimize.
Proğramın birinci bölümü son noktasına gelirken. Proğrama çıkan ozan, aşık ve şairlerimize tek tek Plaketleri takdim edildi. Her arkadaşımız katılımlarından dolayı onurlandırıldı. Şairlerine, ozanlarına, aşıklarına değer verilmesi ne büyük gururdu bizim için, Çan halkı için! Plaketlerin dağıtımının ardından misafir haneye akşam yemeği yemek, ikinci akşam proğramını icra etmek için otobüsümüzün gelmesini beklerken akşam beş çayını salonun bahçesinde yudumluyorduk. Fazla beklemeden de misafirhanemize yine geldiğimiz yerden güzel sohbetlerin eşliğinde neşeyle, huzur içinde gittik!...
Devam edecek...
Zafer Direniş
…
26 Eylül 2018 Çarşamba 21:45 KARABULUT