- 930 Okunma
- 3 Yorum
- 3 Beğeni
GÜNÜN MENÜSÜ...
Kaydı kuytu olmayan duygular hazır ol’da.
Dehlizin dik açılı masuniyeti.
Göğün katmanları tıpkı şef aşçının fırına sürdüğü o bilmem kaç katlı ve bilmem kaç kilo malzeme ile yaptığı milyonluk kalorili böreğin şanına yakışır kabarmış bir edayla buyur ediyor insanı aslında her insanı değil ne de olsa ne zaman göğe diksem gözlerimi ya düşüyorum ya da birilerini çarpıyorum bu da yetmezmiş gibi bayağı malzeme veriyorum insanlara: eh, ne de olsa birilerine dikip başımı kimseyi paylamıyorum.
Duygularınız ana malzeme iken başlayalım o zaman yemeğimizin tarifine.
Yemek programları bile münakaşanın tavan yaptığı sözüm ona güncel bir konu lakin kuş tutsanız ağzınızla bu sefer kuşun tarihçesi gündeme taşınıyor.
Marifetli bir aşçı olmadığımdan mütevellit sadece kazan kazan cümleyi kaynatıp duygularımı da harç bildim mi… yemeden değil yazma da yanında yat gibisinden bir cümbüş benimki.
Zaten ev işlerinden anlamadım gitti koca ömür ama iş başa da düştü mü…
Kıyamet de kopmuyor hani azıcık görevlerinizi ihmal etseniz belki de her hanede ayrı terane yine de titiz ellerin de hakkı ödenmez zannımca.
Kat kat yufka alsam en iyi ihtimalle çiğ olarak yer ve üstüne de bir bardak su içerim aslında genele yayılmış bir duygu ne de olsa sonunu getirdiğim hiçbir iş olmadı.
Konum atabilirim size. Masaüstünde yerleşik bir dosyanın ham maddesi işte an itibari ile kurduğum cümleler.
Konu’m ise konumumla asla ilintili değil ne de olsa boyut değiştirmek en güzeli bir kez yazmaya düşmüşse yolunuz gerçi biçimlenmemiş bir konu oldu mu kalem sizi yönlendiriyor ve kader de hayatta bizi yönlendiren tek olasılık gerçi bizler bir yandan mücadelemizi elden bırakmıyoruz ama…
Dip not düşmek istediğim çok şey var gün içerisinde yaşayıp da tanık olduğum gelin görün ki; o dip notu asla ve asla paylaşamazınız çevrenizdeki insanlara hatta yazdıklarımız bile istediğimiz oranda okunmazken sanırım malzemesi bol olan bir yemek tarifi ve yayıncısı çok şanslı bizlerden ve elbette ekranda boy gösteren sayısız program üstelik neyi ne ölçüde sunup da ne öğrettikleri tartışılır.
Hadise öğrenmek oldu mu bir adım geride durma gerekliliği su götürmez bir gerçek ve hayatın bir okul olduğunu savunanlara gıpta ile bakıp nasıl da özeniyorum bu okula geç kaydolup hala bir şey öğrenemediğimin de farkındalığında ben sadece arkamı kollayıp, yeni bir darbeyi acaba kimden alacağım, diye.
Huzurun çağrıştırdığı o sakin ve munis dünya sanırım kimsenin tenezzül etmediği içsel yolculuğun da katmanlarında bizler malzeme olarak duygu ve öğretilerimizi ekleyip de ana malzemeye sonra da bilgilenmek adına kat kat kitaplar diktiğim evrenin merkezi.
Sakıncalı da olabilir hani ne de olsa bilgi de sonsuz ve bazen internet sayesinde edindiğimiz nice kirli bilgi var bu anlamda ilk sırada örgün eğitim akabinde hayat boyu eksik edilmemesi gereken gelişim süreci ve yine informal eğitim.
Sözcüklerin dahi yaftalandığı ve kirlenmeye yüz tutmuş ne ise geride bırakmak kaydıyla üstelik.
Eğlence de dozunda oldu mu ve bilgiyi harmanladınız mı olağan gidişatla…
Bize bizi sunan ve dahası da var.
Bir açılım getirmek adına farklı temalar arayışındayım ve sözü kendime getirmeden, genel hatları ile hayatı ve insanları nasıl birbirine sunarım da ben de alırım payımı, anlamında bir sıra dışı özne yaratma telaşım.
Günler hepten torbaya girdiği için ve ben hayatı; gece, gündüz ve yazmak diye de üçe bölerken…
Sıkıcı bir insan olmak yine verilen mücadelenin insanlara ne gibi etki yaptığı ile ilintili ne de olsa herkes farklı konulara ilgi duyarken ve siz ben-merkezcil bir aktarımda sabitlenirseniz elbette istediğiniz verimi asla alamazsınız.
Yine de kalemin özgürlüğünü kısıtlamamak lazım bu anlamda farklı sıçrayışlar yapıp farklı konularda yazmak kaçınılmaz.
Yine de içsel yolculuğumda bir nükteymişçesine atıfta bulunduğum en çok kendi dünyam aslında kendi dünyamı kaptırmışken dış mihraklara ve soyutlandığım kadarıyla soyut bir ses olmaktan başka da hiçbir şey değilim.
İmgelerin pabucunu dama atalım o zaman ve yalın bir dille izah edeyim size derdimi:
Hakkıyla yaşamak her babayiğidin harcı değil zannımca öncelikle korumanız gereken ilkeler ve değerler ve sizin nasıl da sıkıcı bir insan olduğunuzu düşünenler iyi de el âlem memnun olsun diye taviz mi vereceksiniz yürekli duruşunuzdan?
Ya da sırf farklı olayım ve her nabza göre şerbet vereyim, derken ipin ucunu mu kaçıracaksınız?
Bir konfeti yağmurunu hak etmiyor değil hani insan lakin eşliğinde eleştiri ve sıkıntı verici ne çok söylem ve bu hayattaki temel prensip yine psiko-sosyal gelişim sürecinin de temel şıkları.
Benzemediğimiz malum birbirimize ne de olsa her birimiz biricik ve özeliz gelin görün ki bu sefer farklılıklar tartışılır oluyor.
Farklı olmak çok olası yeter ki dengeler korunurken siz sadece kendi hayatınıza odaklanın ve bir rahatsızlık vermeden yaşadığınız sürece de kimse size müdahale etmesin.
Bir şehir efsanesi tüm olup biten ne de olsa yargılar ve hükümler çoğu insanın can sıkıntısını giderir mahiyette.
Günün menüsüne gelecek olursak…
Hayatın katmanlarından çıkıp da yola, yere göğe sığdıramadığımız duygular ve çat kapı hüzün; yanlışlıkla zilinize basıp kaçanlar.
Aynı göğün altında.
Aynı şanlı bayrağın toplumu olarak.
Farklı aile yapıları olsa da genelinde toplumun ne de olsa insan ailesini ne seçebiliyor ne de sonsuza kadar hayatta kalma şartı var ve netice itibari ile tökezlediğinizde bu kez üstünüze basıp geçenler.
Kötümser olmakla eş değer değil bu varılan yargı sadece değişen zamanın ve değişen toplumun bir sunumu.
İyimser olmak aslında saflığın garantisi ve karşınızdakine inanıp onun onayını almak ve eşlik etmek.
Bir de şu var ki; şüpheyle yaklaştığınız her kişi ve olgu sizin paranoya geliştirmenize sebebiyet verecek.
Kabullenmek olası lakin işin içine haksızlık ve adaletsizlik girdi mi bu kez iç sesiniz çok huzursuz olup sizi bir şekilde harekete geçirmekte.
Hayatın manifestosu.
Ömrün de mutluluğun da garantisi yok madem.
Bir kat inanç; bir kat sevgi ve üzerine de huzur yazdık mı çok boyutlu pastamızın ve fırına koyup sıcak sevecenliği ile hazırladık mı sunuma…
Yeme de yanında yat cinsinden hayat:
Bekle ve umut et sevgisizlikten nasibini alan herkese inat ve aşka ve inanca biat zaten mutluluk senin kapında.
YORUMLAR
Umutlarının hiç bitmemesi dileğimle sevgiler ,güzel duygulu yazan yüreğe. sevgiler yolluyorum.
Gülüm Çamlısoy
İnşallah ve hep birlikte.
güzeller güzel yüreğin dert görmesin asla.
tüm sevgimle canım gönül bahçene...
//Bekle ve umut et sevgisizlikten nasibini alan herkese inat ve aşka ve inanca biat zaten mutluluk senin kapında.//
Mutluluk kapıda ise; bir ömür sırtımda da,gönlümde de taşırım,yük değil nimet
bilirim diyebilmek ne büyük şans.Mutluluk yeter ki gelsin kapımızı açık bırakırız
o zaman öyle değil mi.? :)
Bir vazo dolusu papatya bıraktım ben de kapınıza bir ara alırsınız.
Sevgi, selamımla...
Gülüm Çamlısoy
Çiçeklerin de ruhu olduğuna inanıyorum ve ne zamanki tebessüm eşliğinde dokunsam tenine çiçeğin biliyorum ki o da bana en iyi dileklerini gönderiyor.
Küskün bir çiçek bile açar yeter ki kırmayalım: ne yaprağını ne yüreğini.
Çok çok teşekkür ediyorum.
Sağ olun var olun.
Selam ve saygılarımla...
Yüreğiniz dert görmesin.