- 1438 Okunma
- 12 Yorum
- 4 Beğeni
BUNCA KÖRLÜK ANCAK MASALLARDA OLUR ZATEN
bir varmış bir yokmuş evvel zaman içinde kalbur saman içinde galaksinin bir bir köşesinde bir uyurgezerler ülkesi varmış orada bir hareketlenme almış başını gidiyormuş, ama ne oluyor gidin bakın diyen oluyorsa da pek cesaret eden yokmuş, neden mi?
Çünkü insan doğası gereği (!) bilmediğine önce düşman kesilir ama bizdekini bu ifadeyle açıklamak mümkün değil, diyen bir cengaver bir yolunu bulmuş bir kuş göndermiş ülkeyi, kendisi yerinden kıpırdamadan izlemeye başlamış bir yandan da simültane çeviri yapar gibi hatta ülkenin yaşayanlarından biri gibi etrafına anlatıyormuş, okuyalım
Andımız kavgası aldı başını gidiyor, bizim çok eğitimli yetişkin halkımızın molla ve meleleri kalem kalem sayfa sayfa döşemişler hâlâ daha da döşeniyorlar, dur bende yazayım benim başım kel mi dedim aldım elime klawyeyi çata çat yazdım diyen diyene
Şİmdi, Amerika bile (toplama millet olmasına rağmen ) okullarında her sabah okutuyorsa, Japonya keza öyle, bunu bir düşünmeli bizim insanımız, dün papaz için yargı bağımsız diyen insanımız bugün ANDIMIZ için yargıya müdahaleyi hak görüyorsa siz neyi anladınız, neyi yıktınız farkında değilsiniz demektir.
düşünmek de büyük nimet ...
Bugün 21 Ekim 2018 yani Ahmet Taner Kışlalı 21 Ekim 1999 da şehit edilmişti.Allah gâni gâni rahmet eylesin.
"Ne mutlu Türküm diyene demek, ben bu toplumun bir parçasıyım demektir."
Ahmet Taner Kışlalı
Rahmetli şemsiyeyi izah etmiş ama benim onun kadar sabrım yok tahammülüm de yok
Çünkü; dün laikliğe dinsizliktir diye sövenler, laik bir ülkede nasıl bu kadar büyük dindar (!)olduklarını izah edemiyorlar,
Dün McKinseye karşı olanları vatan haini ilan edenler, akabinde karşı olanları hainlikle suçlayan kesime de (!) hainlik yaftası yapıştıran o kesime hiç bir şey izah edilemez zira bu abiler ablalar düşünmek külfetinden uzak duruyorlar. Hatta fetö terör örgütüne yakın olanlar belki iktidar partisinin icraatlarını can hıraş savunurlarsa, dün kırdıkları yumurtalar bugün göze görünmez umuduyla sayıp sövmeyi marifet sayıyorlar da devlet onlar gibi düşünmez devlet unutmaz!
ALLAH KUR’AN-I KERİMDE AKLETMEZSENİZ ÜSTÜNÜZE PİSLİK YAĞAR, DİYOR- YUNUS 100
ee hayırdır neyin horonuna tabi oldunuz? Üstümüze lağım akıyor farkında mısınız?
Herkes farklı düşünecek elbette, bu olması gerekendir ama DÜŞÜNMEK eylemini herkes kendi yapacak 3-5 8- kişi düşünüp bütün topluma ben düşündüm siz de uyun derse bu o çoook sevdiğiniz demokrasi olmaz. Zaten sizin için demokrasi amaç değil araçtı af edersiniz dikkat etmedim!
İliklerine kadar ayrıştırılmış toplumlarda birlikten bahsedilemez,
millet olamadıysanız ümmet hiç olmazsınız, olduk demeyin bu deaş zihniyetidir.
Ümmetseniz Yemen’de Müslümanların açlıktan ölmelerine neden sessiz kalıyorsunuz ?
Size mübarek olsun. Hiç kimse layık olmadığı nimet için şükretmeyi akıl etmez, Allah da o topluluğu helak edip elinden o nimeti de ondan alır.
ben yazıyı bağlayayım;
"melali anlamayan nesle aşina değiliz", şükrü bilmiyorsunuz, emanete ihaneti meziyet sayıyorsunuz ulus olmayı reddedip ümmet olacağınızı mı sanıyorsunuz?
Yemen de Müslüman neden ona bakmıyorsunuz. Hanginiz Yemen’in açlıktan kırıldığını biliyor? Yani ümmet de olamazsınız! Küfürle başlıyorsunuz küfür yeyince ağlıyorsunuz.
Söylenenlerin eksik, sustuklarımızın yazık olduğu dar ve zor zamanlardayız.
Bursa’da Osmanlı zamanında geçen bir menkıbe!
BU ÇEŞMEDEN MÜSLÜMANA SU İÇMEK HARAM!
Vaktiyle Bursa’ da bir Müslüman, eski adı “Yahudilik Yolağzı”, bugünkü adı Arap Şükrü olan muhitte çeşme yaptırmış ve başına bir kitabe eklemiş:
“Her kula helâl, Müslüman’a haram!..”
Bursa başkent, tabii Osmanlı karışmış, bu nasıl fitnedir diye…
…
Gitmişler kadıya şikâyete, adam yakalanıp yaka-paça huzûra getirilmiş. “Bu nasıl fitnedir, dini İslâm, ahalisi Müslüman olan koca devlette sen kalk, hayrattır, sebildir diye çeşme yap, ama suyunu Müslüman’a yasakla!... Olacak iş midir, nedir sebebi, aklını mı yitirdin?..” diye çıkışmışlar adama. Adam:
- “Müsaade buyurun, sebebi vardır, lâkin ispat ister, delil şarttır…”dedikçe kadı kızmış:
- “Ne delili, ne ispatı?.. Sen fitne çıkardın, Müslüman ahâlinin huzurunu kaçırdın, katlin vâciptir!” demiş. Demiş ama, bir yandan da merak edermiş:
- “Nedir gerekçen?..” diye sormuş. Adam:
- “Bir tek Sultan’a derim…” diye cevap verince, ortalık yine karışmış. Söz Sultan’a gitmiş, adam yaka paça saraya götürülmüş… Padişah da sinirlenmiş ama, diğer yandan o da meraklanırmış:
- “De bakalım ne diyeceksen. Bu nasıl iştir ki, hem çeşmeyi yaparsın, hem de her kula helâl, Müslüman’a haram yazarsın?..” Adam, başı önünde konuşur:
- “Delilim vardır, lâkin ispat ister.”
- “Ya dediğin gibi sağlam değilse delilin?..”
- “O zaman boynum, hükme kıldan incedir Sultânım…”
- “Eeee?!..”-
“Sultânım, herhangi bir havradan (sinagog) rasgele bir hahamı izahsız yaka-paça tutuklayın, bir hafta tutun. Bakın neler olacak…” Dediği yapılmış adamın. Bütün azınlıklar bir olmuş, başlarında Mûsevîler, “ne oluyor, bu ne zulüm?.. Bizim din adamımıza biz kefiliz, ne gerekirse söyleyin yapalım, o masumdur, gerekirse kefalet ödeyelim…” Çevre ülkelerden bile elçiler gelmiş, elçiler mektup üstüne mektup getirmiş… Bir hafta dolunca, adam:
- “Sultanım, artık bırakmak zamanıdır” demiş. Haham bırakılmış, azınlıklar mutlu, bu sefer Sultan’a teşekkürler, hediyeler
- “Aynı işi herhangi bir kiliseden herhangi bir papaz için yaptırınız Sultanım” demiş. Aynı şekilde bir papaz derdest edilip yaka-paça alınmış Pazar ayininden ve aynı tepkiler artarak devam etmiş. Haftası dolunca da serbest bırakılmış. Mutluluk ve sevinç gösterileri daha bir fazlalaşmış, teşekkürler, şükranlar… din adamlarına kavuşmanın mutluluğuyla daha bir sarılmışlar birbirlerine… Sultan:
- “Bitti mi?..” demiş adama.
- “Sultânım son bir iş kaldı, sonra hüküm zamanıdır izninizle” demiş.
- “Şimdi nedir isteğin?..”
- “Efendim, pâyitahtımız Bursa’nın en sevilen, âlimini alınız minberinden…” Adamın dediğini yapmışlar, Ulucâmi imamını Cuma hutbesinin ortasında almışlar, yaka-paça götürmüşler…Ve bir ALLAH’ın kulu çıkıp da, “ne oluyor, siz ne yapıyorsunuz?.. Hiç olmazsa vaazı bitene kadar bekleseydiniz”, gibi tek bir kelâm etmemiş, imamın peşinden giden, arayan-soran olmamış… Geçmiş bir hafta, “Nerde imam” diye gelen-giden yok!.. Halk hâlinden memnun, başlamış bir dedikodu, o geçen hafta tutuklanan koca âlim için:
- “Biz de onu adam bilmiş, hoca bellemiştik…”
- “Kim bilir ne suç etti de tevkif edildi!..”
- “Vah vaah!.. Acırım arkasında kıldığım namazlara…”
- “Sorma, sorma…”
Padişah, kadı ve adam izliyorlarmış olup-bitenleri. Sonunda Padişah çeşmeyi yaptırana sormuş:
- “Eee, ne olacak şimdi?.. Adam:
- “Bırakma zamanıdır. Bir de özür dileyip helâllik almak lâzımdır hocadan.” “Haklısın” demiş padişah, denilenin yapılması için emir buyurmuş ve adama dönmüş. Adam başı önünde konuşmuş:
- “Ey büyük Sultânım, siz irade buyurunuz lütfen, böyle Müslümanlara su helâl edilir mi?..”
Sultan acı acı tebessüm etmiş:
- “Hava bile haram, hava bile!..” demiş..
efendim geldik masalın sonuna
kimse hiçbir murada ermediği gibi kerevet de boş kalmış emperyaller başımıza düşmesi gereken bütün elmaları yemiş çöpü de bize toplatmışlar.
kalın sağlıcakla
dipçe : hiçbir edebi değeri yok, hiç bir kurala da uymadım.
YORUMLAR
Nasıl ki; ehli dalalet batıl davasında birleşiyor!.. Ehli hak davasında birleşemez!.. Çok kolay bir cevabı var: Siz iki kişi alışverişe çıkın ama sen yanına para alma! De ki bende para yok ben sana bir hafta sonra vereyim!.. Adam derse olur ben sana güveniyorum canın sağolsun sorun değil!.. Bu hak davadır aksi batıldır. Araya şeytan nefsi girmiş parası varsa da verdirmemiştir. Bu küçük örnekte; müslümanlara alışveriş yaptırmayan nefis şeytanı aynı şekilde her durumda bunu uygulamaktadır.Müslümanların birliğini bozmuştur! Sebebi ise hem şeytanın de desiseleri hemde inançta gelinen nokta!, birlik bozulmuştur, batılda bu birlik hiç yoktu sadece menfaat var biz kendimizi onlar gibi görmeye başladığımız dan onları iyi zannediyoruz..halbuki onlar bizim aynamız olmuş... Selam dua ile ...
Yusufmansiz tarafından 11/30/2018 10:50:31 PM zamanında düzenlenmiştir.
Yusufmansiz tarafından 11/30/2018 10:52:34 PM zamanında düzenlenmiştir.
Filiz Şahin.
Lâ
ben şahidim
Milletimizin çoğu öyle körleştirilmiş ki ağızlarına vursan ekmeğini alacaksın.
Yapılan davranışlar karşısında artık şaşırmayı bıraktım, üzülüyorum.
Güçlü bir direniş yok. Herkes kendi kendine söyleniyor ancak.
Tebrikler Filiz.
Düşüncelerimi yansıtan bir yazı.
sevgilerimle..
Filiz Şahin.
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini...
ATATÜRK:Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini.
bizim düşmanımız cehalettir yobazlıktır
Elbette ışık ışık yanan eğitim neferlerimiz karanlığı yok edecek aydınları yetiştiriyor ben inanıyorum.
glenay
Lider vasfı her insanda olmayabilir ama herkes yaşatılan gerçekler karşısında susmayıp, konuşabilir, karşı durabilir.
Eğitim neferleri ( benim kızım da var içinde.)
Dilerim gerçeği görür hepsi. En azından çoğunluğu..
Filiz Şahin.
ben inanıyorum tıpkı Atatürk gibi "umudum gençliktedir"
sevgiyle
Hani bir şarkı vardı, Melike Demirağ söylerdi
"Uyu yavrum ninni uyutayım seni
Ninnilerle minnilerle avutayım seni
Uyu güzel bebek uyu da büyü
Bebek bir gün büyüyecek söyleyecek bu ninniyi
Uyu yavrum ninni uyutayım seni
Masallarla ninnilerle avutayım seni" diye gider . İşte böyle uyutuyorlar körlüğe meyilli olanları.
Sözü yazıya dökme şeklinize bayıldım. Teşekkürler.
Sevgiyle
Filiz Şahin.
sağlıkla kalın
Söylenecek ne varsa gerek yazı gerek söylemişsiniz. Bize fazla bir şey kalmamış. Lakin ben bu gündem altindakilerini merak etmiyor değilim. Yine hangi fedakarlık payımıza düşen.
Kaleminize sağlık sevgili yazarım.
Sevgi ve saygılarımla.
Filiz Şahin.
ziyaretiniz ve değerli yorumunuz için teşekkür ederim, sağlıkla kalın.
Filiz Şahin.
neden mi
komik çünkü aynanın karşısına geçip kendilerine verip veriştiriyorlar
öyle bakınca komik çok komik
Müyesser hanımın yazısının bu sayfada olması gerektiğine inanıyorum ve yorum olarak ekleyeceğim çünkü şart
Andımıza Karşı Çıkanlar Erdoğan'ın “Rabia”sına da Karşı Çıkmış Olmuyor mu?
MÜYESSER YILDIZ·21 EKİM 2018 PAZAR
“Açılım, saçılım” sürecinde emperyalizm, PKK ve uzantılarının bir arzusunu daha yerine getirmek için okullarımızda “Öğrenci Andı”nın okunmasından vazgeçildi.
Danıştay, geçen hafta Andımızı kaldıran o yönetmelik hükmünü iptal etti.
Kıyamet de koptu.
AKP'liler başta olmak üzere geçmişteki “açılımcıların” tamamı ateş püskürdü; “Andımızı” savunanların ne “Faşistliği ve ırkçılığı” kaldı, ne “Kemalist vesayet özleminin depreştiği”!..
Basit bir soru; “Açılım sürecinde” PKK ve patronlarının kendilerini “kandırdığını” itiraf edip, artık “Milli ve yerli” olduklarına göre, onların yaptırmış olduğu bir yanlıştan dönmek niye böylesi bir tepkiye yol açtı?
Yoksa “kandırılmadılar” mı?.. Andımızı, bilerek, isteyerek ve taammüden mi kaldırdılar?
-Sadece PKK Değil “FETÖ” de İstemedi-
Andımızın kaldırılmasını hep PKK'nın istediği konuşuluyor. Ancak isteyen bir başka grup daha vardı; Bugünün ezeli ve ebedi düşmanı “FETÖ”.
Şimdi hapiste olan Mümtazer Türköne bakın 2013'te, “Andımız ne işe yarıyor?” başlığıyla neler yazmıştı? Şunları:
“Dini bir ritüel havasında çocuklara, faşizmin ırkçı böbürlenmesini ve solidarizmini telkin etmek insanlığa da medenî bir toplum halinde yaşama arzusuna da aykırı. Gerçekten içeriğe göre iki şey yapıyorsunuz: Kendinizle övünüyorsunuz, sonra bir bütünün içinde erimeye, kendi insanî hasletlerinizi ve bireyselliğinizi o belirsiz ruh içinde eriterek yok etmeye rıza gösteriyorsunuz. Üstelik bu faşist telkini, küçücük çocuklara yapıyorsunuz. Ama yine de içerikten daha kötüsü var... O yaşa göre yapılabilecek en ciddi şeyi yapıp, içeriğini anlamadıkları bir metni bağıra çağıra okuyorlar. Varlıklarını 'armağan' ettikleri için, geriye ne kaldıysa onunla öğretmenlerinin peşine takılıp, düzen içinde sırayla sınıflarına giriyorlar. Sıcakta, soğukta bu ilkel ritüelin çarkları arasından geçip-yontulup terbiye ediliyorlar ve ancak ondan sonra, öğretmenin vereceği bilgileri almaya hak kazanıyorlar. Mesele andımızın içeriğinden önce bu kişiliksizleştiren disiplin ritüelinin kendisi... Düpedüz yanlış olan bir şeyi genel kurala dönüştürdüğünüz zaman anlamını çözemediğiniz alışkanlıklar ortaya çıkıyor. Andımız, işte bu türden bir alışkanlık. Bu kadar ciddi bir saçmalığı, sorgulamadan tekrarladığınız için, sorgulama yeteneğiniz de gelişemiyor. Gözünüzün önüne, sabah okulun kapısından sıraya dizilmeden ve andımızı tekrarlamadan giren çocukları getirin. Öğretmen daha çok öğretmen olmak zorunda kalmaz mı? Demek ki andımız, öğrenimi engellemekten başka bir işe yaramıyor...”
AKP ve destekçilerinin Danıştay'ın “iptal” kararına tepkilerini duyan Türköne, “Ben hapiste, fikirlerim iktidarda” demiştir herhalde!..
-Kararın Çıktığı Gün Erdoğan Ne Söylüyordu?-
“Andımız”da ne var; Türklük, millet, vatan, doğruluk, çalışkanlık, ilke-ülkü ve Atatürk var.
Erdoğan'ın uzun yıllar “Türk Milleti” ifadesini kullanmadığını biliyoruz. Ancak ne zaman ki, seri şekilde “kandırıldıklarını” gördüler; “Türk Milleti” de dedi, “Atatürk” de... Dahası, “Emperyalizmden, Sevr emellerinden” söz edip, “Milli Mücadele verdiğimizi” anlattı.
Çok geriye gitmeye gerek yok; Danıştay'ın “iptal” kararını verdiği gün Erdoğan Moldova'da Gagauz Türklerine hitap etmişti. Erdoğan, “Gagauzlu Türk soydaşlara 81 milyonluk Türk Milleti'nin selamlarını getirdiğini” belirttikten sonra da özetle şöyle konuşmuştu:
“Geçen 24 yılda kendilerini idare etme olgunluğunu gösteren siz soydaşlarımızı gönülden kutluyorum. Kendi kimliğinizi, dilinizi, iç barışınızı, birliğinizi, dirliğinizi koruyarak, bu güzel mirası evlatlarınıza, torunlarınıza aktarmanızı diliyorum. Bilhassa içinde bulunduğumuz dönemde bunun son derece önemli olduğuna inanıyorum. Zira Avrupa başta olmak üzere dünyanın pek çok yerinde etnik ve kültürel farklılıklar kaşınmaya çalışılıyor. Asırlardır aynı toprağı paylaşan, aynı havayı soluyan, geçmişi ve geleceği ortak olan toplumlar ayrıştırılmak isteniyor. Kültürel ırkçılık dünyanın dört bir ucunda adeta bir veba salgını gibi gün geçtikçe yayılıyor. İslam karşıtlığından yabancı düşmanlığına, etnik milliyetçilikten terörizme kadar birçok sorun birarada yaşama idealimize sekte vuruyor. Buradaki soydaşlarımızın asla böyle bir tuzağa düşmemesi gerekiyor. Her birinizin bu bilinçle hareket edeceğine inanıyorum... Moldova ailesinin bir parçası olarak ülkenin resmî dilini de en iyi şekilde öğrenmenizi ve kullanmanızı önemli görüyorum. Bu sayede hem Moldova’nın beşeri zenginliğini artıracak, hem de Gökoğuz Yeri’nin kalkınmasına katkıda bulunacaksınız. Sizlerin anadili olan Anadolu’da analarımızın, babalarımızın konuştuğu, saf, bozulmamış öz Türkçeyi yaşatmanızdan büyük bir memnuniyet duyuyoruz. Dil bir iletişim aracı olmanın yanında, toplumsal hafızanızdır, düşünce biçiminizdir, kültürünüzdür, hepsinden önemlisi dil kimliğin aynasıdır. Sizlerden dilinize sahip çıkmanızı, çocuklarınıza Gökoğuz Türkçesi’ni öğretmenizi, bu sayede ortak Türk tarihimizi, kültürümüzü ve benliğimizi canlı tutmanızı bekliyoruz. Gökoğuz Türkçesi’ni unutmayın, unutturmayın. Bunun yanında, diğer Türk topluluklarıyla, akrabalarınız olsun, Türk Cumhuriyetleriyle bağlarınızı muhakkak geliştirin. Unutmayın, biz Adriyatik’ten Çin Seddine kadar uzanan 300 milyonluk büyük bir aileyiz.”
Erdoğan bunları söylerken, AKP'lilerin “Andımız”a “ırkçılık” suçlamasını yöneltmesi, neyin nesidir?
Bitmedi. Erdoğan daha dün Diyarbakır'da, “Rabia” olarak nitelendirdikleri çağrıyı tekrarlayıp, “Tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet için mücadeleye hazır mıyız?” demedi mi?
Buradaki “Tek millet”ten hepimizin anladığı, “Türk Milleti” kavramı değil mi ki, “Andımız” yerden yere vuruluyor? “Andımız”a karşı çıkarken, aslında “Rabia”ya karşı çıktıklarını da mı fark etmiyorlar?
Değilse, “Tek millet” derken, neyi kast ettiklerini açıklamaları gerekmiyor mu?
-Neyin Sayfası?.. Neyin Çözümü?..-
“Andımız” la ilgili bu tartışmalardan sonra dikkatlerden kaçan başka ayrıntıları aktaralım.
Birincisi; Malûm AB, fasılların açılması için Terörle Mücadele Yasası'nın değiştirilmesini şart koşuyor. Hürriyet'te yer alan habere göre, Adalet Bakanlığı bu konuda bir çalışma yapmış, ama İçişleri Bakanlığı sıcak bakmıyormuş!..
İkincisi; Erdoğan'ın dün Diyarbakır'da yine “Yeni bir sayfa açmaktan” söz etmesi!.. Her defasında “yeni sayfalardan” neler çıktığını görünce, endişelenmemek elde değil!..
Üçüncüsü; Hatırlanacağı üzere 24 Haziran seçimlerinden önce Erdoğan İngiltere'ye gitti. Bu ziyaretten kısa bir süre önce ise AKP'li üç isim; Mehdi Eker, Efkan Ala ve Taner Yıldız, “PKK'nın İngiltere temsilciliği” olarak nitelendirilen Democratic Progressive Institute (DPI)’deydi. “Yeni çözüm sürecinin” görüşüldüğü öne sürüldü ve niye gittikleri, ne konuştukları hâlâ bilinmiyor.
İşte o isimlerden AKP Diyarbakır Milletvekili Mehdi Eker, Danıştay'ın “iptal” kararını verdiği gün Erbil'de, dün de Diyarbakır'da Erdoğan'ın hemen yanı başındaydı. Erbil ziyaretinde Eker ve beraberindeki heyet, Neçirvan Barzani tarafından kabul edildi. Görüşmede, “Türkiye ile Kürdistan bölgesi arasındaki ilişkilerin geliştirilmesinin” ele alındığı, özellikle “Irak ve Kürdistan bölgesinin eğitim sisteminin istişare edildiği” bildirildi. Eker de bölgedeki herkesle “kardeş gibi olduklarını” vurguladı.
Sanırsınız ki; Barzaniler, PKK'yı terör örgütü ilân etmiş... Türkiye'nin birçok ilini “Kürdistan” haritası içinde göstermeyi bırakmış... Kerkük'ü işgâl planlarından vazgeçmiş de “kardeş” gibiyiz!..
Bir de “Barzanistan”daki “FETÖ okulları” meselesi var; Eker'in, Erbil ziyaretinde bu konunun da görüşüldüğü anlaşılıyor. Oysa bizzat Erdoğan daha 2016'da Mesut Barzani'den bu okulların kapatılmasını istemiş, Barzani de bunlara “el koyma” kararının alındığını duyurmuştu. Biliyoruz ki, kapatılmadı. Bunun üzerine sözkonusu okulların Maarif Vakfı'na devri gündeme geldi.
Son durum mu? Mehdi Eker'le birlikte Erbil'e giden Gazeteci-Yazar Nedim Şener, iki gün önce yazdı; Halen “FETÖ”nün burada 1 üniversitesi ve 13 bin öğrenci kapasiteli 19 okulu varmış, “Ama bugünlerde FETÖ'nün bölgedeki saltanatı sallanıyor”muş!.. Şener yazısını, “Çözümün eli kulağında görünüyor” diye bitirmiş.
İnşallah “Andımız” üzerinde koparılan bu fırtına, başka “çözümlerin de eli kulağında” olduğunun habercisi değildir!..
Müyesser YILDIZ
21 Ekim 2018
Sevgili Filiz Hanım birkaç gündür deftere giremedim, şu aralar pek televizyon seyredip gazetede okuyamadım şimdi deftere girince baktım ki, andımızla ve Türklükle ilgili lehte ve aleyhte kaleme alınmış birçok yazı var. Doğrusu son günlerde ülke gündeminden biraz kopuktum sayfa dostlarımızdan kıymetli bir kalemin konuya dönük yazısının altına ne oldu da deftere de andımızla ilgili paylaşımlar var diye sormuştum ki. Yine defterden tanıdığım ve çok sevdiğim sayfa dostum olan kıymetli bir hanımefendi mesaj kutusundan beni bilgilendirdi sağ olsun.
Anladığım kadarıyla andımızın kaldırılmasıyla ilgili iktidar ‘’ yargı yanlış yapmıştır’’ demiş ve yine anladığım kadarıyla geçmişe dönük fetö’cü hakim ve savcıları sorumlu tutmuş. İyi de adama sormazlar mı?!’’ siz neredeydiniz diye.
Gerçi kendi adıma on bin yıllık kültürel geçmişi, iki bin iki yüz yıllık devlet geleneği, bin yılı aşkın imparatorluk geçmişi olan yüce Türk milletinin varlığını ispatlamak için her hangi bir anda veya marşa ihtiyacı yok ama ulusal bütünlüğü sağlamak için andımızın yeniden okullarda okutulmasında bir sakınca yoktur herhalde diye düşünüyorum. Ancak andımız içinde geçen sözlerin pratikte ne kadar uygulanıp uygulanmadığıdır aslolan.
‘’Türküm, doğruyum, çalışkanım.İlkem; küçüklerimi korumak,büyüklerimi saymak,yurdumu, milletimi özümden çok sevmektir.Ülküm; yükselmek, ileri gitmektir.
Ey büyük Atatürk!
Açtığın yolda, gösterdiğin hedefe, hiç durmadan yürüyeceğime and içerim.Varlığım, Türk varlığına armağan olsun.
Ne mutlu Türküm diyene!’’
Peki, seksen yıllık süreçte andımızın gereğini ne kadar yerine getirmişiz ona bir bakalım.
Kuruluş tarihleri, kökleri ve devlet gelenekleri iki yüz üç yüz yılı geçmeyen ülkeler son seksen yılda gelişmişlik seviyesinde, çocuk haklarından yaşlıların yaşam standardına, ekonomik ve demokratik gelişmişliğe kadar ülkemize kıyasla dört beş katı oranında uzak ara bir fark atmışlar ve yükselip, ileri gitmişlerse, ortada bir sorun var demektir. Tabi ki sorun andımız da değil, ama sanırım Türklüğü slogan olmaktan çıkarıp andımızın içeriğini iyi kavrayamamış olmamız da.
Saygı ve sevgilerimle
Filiz Şahin.
Atatürk vefat ettikten sonra tabiri caizse makara geriye doğru sarmaya başladı, Arap asimilasyonu din adı altında fıtı fıtı alttan alttan ilerledi ki Türk bir ırkın adı değildir sadece bir uygarlığın bir kültürün adı alt edemeyince itibarsızlaştırarak evrilmesine çalışılıyor bence ve başarıyorlar gibi Erkan Tan tv de Türk olmaktan gurur duymanın gafletini utanılacak bir şey olduğunu anlatıyordu :-)
Ağaçlara çaput bağlayıp Allah dururken mezardaki ölüden medet uman müslümanların Türk'lüğü anlamasını beklemiyorum ama aydın dediklerimizin de kendi yerlerini korumak adına sessiz kalmaları fena can yakıyor...
zaten Türkiyede ki aydınları haindir hain olmayanlarda ölüdür der bir büyüğümüz...
selam ve saygı sunuyorum, sağ olun.
Serhat BİNGÖL
Hocam çocuk istismarı tüm zamanları kaplayan sosyolojik bir sorundur onu siyasi tartışmaların dışında tutmalıyız. Zaten andımızda geçen küçüklerimi sevmek ten kast edilen de bu tür çirkinlikler de dahil her türlü kötülükten onları korumak ve onlara güzel bir gelecek hazırlamak olarak görüp öyle algılamak gerekir. En azından kendi adıma öyle düşünüyorum.
Onun dışında söyledikleriniz de itiraz edilecek bir şey yok gayet güzel bir örnekleme vermişsin. Aynen öyle Müslüman görünen riyakarlar var diye Kur’an dan vazgeçecek değiliz.
Andımız da geçen sözler çok anlamlı ve yol gösterici ancak sonuç odaklı değil yani sonuç noktasında gereken iradeyi, gayreti ve çabayı bizlere bırakıyor. Peki, bizler gereken çabayı ve çalışmayı göstermiş miyiz? Eğer bu gün gerici dediğimiz insanlar o veya bu şekilde andımızı yürürlükten kaldırmayı başarmışlarsa hiç kendimizi kandırmayalım demek ki gereken çabayı göstermemişiz. Dolayısıyla önce kendimizi gözden geçirmemiz gerekir daha açık ifadeyle ulusal değerlerimize sahip çıkmanın ve bu uğurda verilecek mücadelenin gece kulüplerinde veya barlarda çakır keyif olup gecenin finalini onuncu yıl marşın hep beraber söylemek olmadığını artık anlamamız gerekir. Yok, öyle olduğunu zannetmeye devam ettiğimiz sürece daha çok şeylerle karşılaşacağımız kesin.
Umarım saçmalamamışımdır.
Saygı ve sevgilerimle.
Yazınızın özeti gibi olan 'kıssadan hisse' bile çok şey anlatıyor Filiz Hanım...
Umarım ders çıkaranlar çok olur... Emeğinize, yüreğinize sağlık...
Sevgilerimle...
Filiz Şahin.
ve maalesef ;
"Türk değil.
Doğru değil.
Çalışkan değil.
Aynı fikirde olmamız da mümkün değil."
selam ve saygı sunuyorum, sağ olun.
Serap IRKÖRÜCÜ
O da olur... Bu sayfalarda olduğumuz sürece yine karşılaşır, yine paylaşırız... Önem sırası şimdilik bunu getirdi...
Aslında bu konunun 'gündem saptırmak' olduğunu... bazı çok önemli konulardan dikkati uzak tutmak için yapıldığını hepimiz biliyoruz... Benzerleri daha önce çok oldu çünkü... Ama hassasiyetimize yeniliyoruz işte!... :))
Yüreğinize, kaleminize sağlık...
Sevgilerimle....
Filiz Şahin.
sağlıkla kalın
Haklı söze ne denir.
Öyle vurdumduymaz olmuşuz ki.. Bir de sarı öküz masalı vardır. Bir ara onu da anlatın lütfen Filiz Hanım..
Selam ve saygılarımla..
Filiz Şahin.
"Türk değil.
Doğru değil.
Çalışkan değil.
Aynı fikirde olmamız da mümkün değil."
selam ve saygı sunuyorum, sağ olun.
Suat Zobu
Rahmetli Ebulfeyz Elçibeyin bir sözü var, çok hoşuma gider.
"Kendini Türk olarak kabul etmeyenlere karşı ısrarcı olmayın. Allah'ın bahşettiği şerefi kabul etmeyenlere zorla şeref veremezsiniz" diyor. MEKANI CENNET OLSUN.
Çok şükür biz:
Türküz,
Doğruyuz,
Çalışkanız...
NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE..
"Hava öyle pusluki, şeytan bile müslüman mintanı giymiş." K. Karabekir
Fazla söze gerek yok. Değerli Aziz Sancar hicamızın dediği gibi " Türk birliğine inanıyorum."
Adımız Türk, andımız Turan dır bizim.
NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE!
Selamlarimla.
Filiz Şahin.
Doğru değil.
Çalışkan değil.
Aynı fikirde olmamız da mümkün değil."
selam, sevgi ve saygı sunuyorum, sağ olun. Sizi görmek cesaret veriyor.
Anlayana sivri sinek saz... Anlamayanı düşüne düşüne toplum olarak anlayabilme erdeminden bizler de uzaklaşmaya ,duyarsızlaşmaya başladık. Tabiri caizse vurdukça tozuyoruz.Bugün de akşam oldu yarına Allah kerim:(( Çoğu zaman kıssadan hisselerinde dile geldiği üzere güleriz ağlanacak halimize. Altına imzamı atıyorum.Alkışlar filiz hnm
Filiz Şahin.
Doğru değil.
Çalışkan değil.
Aynı fikirde olmamız da mümkün değil."
selam ve saygı sunuyorum, sağ olun.