- 2227 Okunma
- 11 Yorum
- 11 Beğeni
DÖRT BÜYÜK KİTAP
DÖRT BÜYÜK KİTAP
Tek tanrılı ve gök tanrılı Şamanizm terbiyesiyle farklı yerlerde zaman zaman uzunca konaklayarak üç yüz yıldan fazla süren göçün ardından Anadolu topraklarına gelen Türkler, İslamiyet’inde tek tanrılı ve gök tanrılı olmasından dolayı çok çabuk kabullendiler. İlk önceleri İranlılardan tanıdılar ve öğrendiler...
Bu sürede sosyal, ticari ve yaşamsal ilişkilerle beraber dini etkileşim de yaşandı ve Türkler dünyada çok da benzeri görülmeyen bir hızla iki yüz yılda İslamiyet’e geçişi tamamladı... Hazar’ın diğer tarafındaki Türklerin çoğu da buna dahildi...
Bu sürede o dönemin ‘aydınları’ ( Bugünlere gelineceğini önceden görebilen gerçekten o dönemin ve korktukları olduğu için de ne yazık ki bugünün de aydınlarıdır hâlâ hepsi ) İslamlaşırken Araplaştığımızı fark ettikleri için yanlış kültür etkileşimi olmasın, dini kendi değerlerimizi yok etmeden uygulayabilelim diye dört büyük kitap yazdılar...
Yüzyıllardır ders kitaplarına giremeyen, adı bile geçmeyen bu kitaplar bu toplumun ‘tabiri caizse’ saklandı... Çünkü asıllrı UYGUR ALFABESİYLE yazılmıştı...
11. ve 13. yüzyıllar arasında verilen bu büyük dört kitap, Cumhuriyet dönemiyle beraber uzmanlar tarafından incelenmeye başlanmıştır.
Veriliş sıralamasına göre dört büyük kitap:
KUTADGU BİLİG ( Mutluluk Veren Bilgi )
Dünyada ilk verilen kitaplar çoğunlukla aşk öyküleri, destanlaşmış öyküler, yöneticilere medhiyeler üzerine olurken Türkler ilk kitaplarını ‘siyasetname’ olarak vermişler ve kim ne yaparsa bir devletin gönenç içinde nasıl yönetilebileceği anlatılmıştır . Türklerin ilk kitabını YUSUF HAS HACİP’le ‘devlet yönetimi’ üzerine vermesi bile o döneme kadar Türklerin oturmuş devlet yönetimlerini hatırlatmak istenmesindendir ve bunun üzerinde çok düşünülmesi gerekir...
Bizim toplumca içeriğini çok da bilmediğimiz bu kitap dünyadaki siyaset ve devlet yönetimi eğitimlerinin verildiği fakültelerde ders kitabı olarak okutulmaktadır.
Kitap ütopik bir dille ve sembollerle yazılmıştır... Kitabın konusunun bu insanlık çizgisinden belki de hiçbir zaman gerçekleşemeyecek olması da kitabı hep ‘ütopik’ yapacaktır... Kitabın sembolik ana kimlikleri:
• Küntogdı hükümdardır ve hukuku/adaleti temsil eder;
• Aytoldı vezirdir ve saadeti/devleti temsil eder;
• Ögdülmiş de vezirdir ve Aytoldı’nın oğludur / ve aklı temsil eder;
• Odgurmış ise Zahiddir. Akibeti/kanaati temsil eder.
KİTABIN GENEL ÖZELLİKLERİ:
• 11. yy’da (1069 - 1070) YUSUF HAS HACİP tarafından yazılmıştır.
• Karahanlı hükümdarı Tabgaç Buğra Han’a sunulmuştur.
• Kutadgu Bilig "mutluluk veren bilgi", "hükümet olma bilgisi" gibi anlamlara gelir.
• Didaktik bir eserdir.
• Mesnevi şeklinde ve aruz vezniyle 6645 beyit olarak yazılmıştır.
• Eserde 173 de dörtlük vardır.
• Eserde, toplum hayatındaki bozuklukları düzeltecek, insanı mutlu edecek yolların neler olduğu belirtilmiş; bunun yolları, devrin hükümdarına öğütler halinde gösterilmiştir. Eserde ahlak ve dinin önemi, devlet idaresi gibi konulara da değinilmiştir. Bu açıdan esere bir siyaset kitabı da denebilir.
• Edebiyatımızda aruz ölçüsünün kullanıldığı ilk eser olarak kabul edilmektedir. Eserde adaleti, aklı, saadeti ve devleti temsil eden dört kahramanın çevresinde gelişen olaylarla yazar, devlet idaresinin ve sosyal düzenin nasıl olması gerektiğini anlatır. Eserde dört sembolik şahsiyet yer alır. (Ögdülmiş, Odgur-mış, Aytoldı, Güntogdı)
• Karahanlı Türkçesiyle ve Uygur Alfabesiyle yazılmıştır.
NOT : Kitap hakkında daha geniş bilgi edinmek isteyenler için link adresi: Türk Dili ve Edebiyatı sitesinden : www.turkedebiyati.org/kutatgu-bilig.html
.......................................................................
DİVAN – I LÜGAT’İT TÜRK ( Türk Dilleri Büyük Sözlüğü )
İslamiyet’in Türkler tarafından kabulünden sonra kültür alışverişiyle denge sağlanacağını düşünen KAŞGARLI MAHMUD Araplara Türkçe öğretmek için 7500 sözcüğe karşılık yazdığı kitabını Türkçe – Arapça olarak yazmıştır... Bu kitap bizim ilk sözlüğümüzken, içinde ilk kez çizimler ve haritalar olduğu için de dünyanın ilk ansiklopedik sözlüğüdür.
İlk dil bilimcimiz KAŞGARLI MAHMUD’un yazdığı kitabın önsözünde kitabı neden yazdığını iki gerekçeye dayandırır.
1- "Ben Buhara’nın, sözüne güvenilir bir imamından, ayrıca Nişaburlu bir imamdan işittim, ikisi de senedlerle bildiriyorlar ki Peygamberiniz, kıyamet alametleriyle, ahir zaman fitnelerini ve Oğuz Türklerinin ortaya çıkacaklarını bildirirken,
"Türk Dilini öğreniniz! Çünkü onların uzun sürecek bir saltanatları olacaktır." buyurmuş. Kaşgarlı Mahmut bu hadisi senetlerle naklettikten sonra şu muhakemeyi yürütüyor:
" Bu hadis doğru ise Türk Dilini öğrenmek vacib demektir. Eğer uydurma ise (o zaman da) akıl ve iz’an bunu icab ettirir.84
2- 2.3. Türk Kavmi ve Türk Dili hakkındaki hadisler:
-" Benim bir ordum vardır. Ona Türk adı verdim. Onları doğuda yerleştirdim. Bir kavme gazaplanırsam Türkleri o kavmin üzerine yollarım." 87
KİTABIN GENEL ÖZELLİKLERİ:
• 11. yüzyılda yazılmıştır.
• Türkçenin ilk sözlüğü, antolojisi, ansiklopedisi ve dil bilgisi kitabıdır.
• Araplara Türkçe öğretmek, Türkçenin yaygınlığını göstermek için yazılmıştır.
• Kaşgarlı Mahmud tarafından yazılmıştır.
• Yazarı, birçok Türk boyunu gezerek derlemeler yapmıştır.
• Sözcükleri güzel örnekleyen deyimler, atasözleri ve şiirler kullanmıştır.
• Divanu lügati’t-Türk 7500’den daha fazla Türkçe sözcük içerir.
• Dönemin özelliklerini yansıtan kelimeleri barındırır. Karahanlı Türkçesi ile yazılmıştır.
• Uygur alfabesiyle yazılmıştır.
Bu kitabın bizlere ulaşması için ciddi ilk girişim Mustafa Kemal Atatürk tarafından yapılmıştır. Atatürk’ün öncülüğünde 26 Eylül 1932 günü Dolmabahçe Sarayı’nda toplanan Birinci Türk Dili Kurultayı’nın ardından Türk Dili Tetkik Cemiyeti, Dîvânu Lugâti’t-Türk’ün söz varlığını dizin hâlinde toplama ve eseri çevirme görevini Kilisli Rıfat Emiri Efendi’ye verir.
NOT : Bu konuda daha detaylı bilgi edinme isteyenler için Türk Dil Kurumunun ilgili sayfasının linki: www.tdk.gov.tr/?option=com_dlt&view=dlt&kategori1=hikayesi
................................................................................
ATABET’ÜL HAKAYIK ( Hakikatlerin / Gerçeğin Eşiği )
Bir toplumdaki kişilerin kendilerini yeterine eğitmeleri ve kontrol etmeleri amacıyla yazılmış, başkasının aklıyla davranmamaları için kişisel gelişimi önemsemiş bir kitaptır. Yazarı EDİP AHMET BİN YÜKNEKİ doğuştan görme engellidir, kitapları çok sever ve çok kitap okutur, dinler... Kitabın bu güne kadar benzeri yazılamayan en önemli özelliği bir deyim ve atasözü deposu olmasıdır. Yazarımız okuduklarını daha kolay hatırlamak için özleştirmiş midir ‘yani sözlerin bazıları kültürümüzden mi gelir ‘ yoksa anlatacaklarını dinlediği bilgiler eşliğinde kendisi mi öz şekilde anlatmıştır ve kültürümüze armağan etmiştir... bu hiçbir zaman bilinemeyecek... Bilinen bir şey varsa o da ‘kişilik gelişimini’ o dönemde bile çok önemseyerek bu kitabı yazdığıdır...
Bu konuda eserin dünyadaki en büyük benzeri İranlı büyük şair Ferîdüddin Attâr’ın Pendnâme’sidir.
Eserde dünyayı, tanrıyı, insanı bilmenin sadece ‘bilim’ yoluyla olabileceği anlatılır. Bilginin faydası ve bilgisizliğin zararı hakkında olan konuyu işlemiştir.
KİTABIN GENEL ÖZELLİKLERİ:
• Gerçeklerin eşiği anlamına gelir.
• Konusu din ve ahlaktır.
• Didaktik (öğretici) bir eserdir.
• Mesnevi tarzında yazılmıştır.
• Nazım birimi olarak beyit ve dörtlük kullanılmıştır.
• Aruz ve hece ölçüsüyle yazılmıştır.
• Arapça ve Farsça kelimeler vardır.
• Telmih (hatırlatma) sanatı kullanılmıştır.
• Eserin Konusu: Eser 14 bölümden oluşur. Baştaki 5 bölüm giriş, şairin adını verdiği 8 bölüm asıl konu, sondaki 1 bölüm de bitiriş bölümüdür.
NOT: Bu konuda daha detaylı bilgi edinme isteyenler için link adresi :
www.turkedebiyati.org/Atabetul-Hakayik.html
........................................................................................
DİVAN-I HİKMET ( Büyük Oluşum )
Türkistan’n Yesi kentinden yaşayan HOCA AHMED YESEVİ, Türk kültürüyle İslam bilgisinin sentezini yaparak oluşturduğu ‘tasavvuf’ felsefesini bu kitapla aktarmış ve böylece tasavvufun kurucusu olmuştur... Başka hiçbir Müslüman kültürde olmayan tasavvuf anlayışında yaratan ve yaratılan konu alınarak ‘yaratılışın gerekçesi’ sorgulanmıştır...
İslamlaşırken Türk kültüründen uzaklaşılmaması gereği üzerine yazdığı kitapta sık sık kültürel ögelere gönderme de vardır... Yazar, o döneme göre oluşmaya başlayan Osmanlıcaya uzak durarak kitabını gününün öz Türkçesiyle yazmıştır...
Kitabın yazıldığı dönemdeki tasavvuf anlayışı yıpranan birçok değerimiz gibi zamanla yozlaşmış, bugünkü uygulamaların çıkıştaki mantıkla ilgisi kalmamıştır.
KİTABIN GENEL ÖZELLİKLERİ :
• Kitapta Allah aşkı Peygamber sevgisi işlenmiştir.
• Hikmet: Hoş, hayırlı anlamlarına gelir.
• Sade ve yalın bir dil kullanılmıştır.
• Aruz ve hece ölçüsü kullanılmıştır.
• Dörtlük ve beyitle yazılmıştır.
• 144 hikmet ve 1 münacaat’tan oluşur.
• Eser Karahanlı Türkçesinin Hakaniye Lehçesiyle yazılmıştır.
• İstifham (soru sorma) ve Tecahül-i Arif (bilmezlikten gelme) sanatları kullanılmıştır.
• Ahmet Yesevinin hikmetlerinin birleşmesiyle oluşmuştur.
• Hikmetler dini-tasavvufi şiirlerdir.
• Şiirlerde ulusal ögeler (ölçü, nazım biçimi, yarım uyak) ile İslamlıktan gelme yabancı ögeler (din ve tasavvuf konuları, yabancı sözcükler) bir arada kullanılmıştır.
• Eserin uyaklanışı abcd dddb eeeb şeklindedir. Dördüncü dizelerin birbiriyle uyaklı oluşu hatta zaman zaman aynen tekrarlanışı bu şiirlerin musiki ile okunmak için söylendiğini gösterir.
• Divan-ı Hikmet’i Ahmet Yesevi yazmamıştır; Ahmet Yesevi’nin kurduğu tarikattaki Şaban Durmuş, Ahmet Yesevi’nin görüşlerini ve düşüncelerini kitap haline getirmiştir.
• Didaktiktir ve manzum bir eserdir.
NOT: Bu konuda daha detaylı bilgi edinme isteyenler için link adresi : www.turkedebiyati.org/divani-hikmet-ve-ozellikleri.html
YORUMLAR
Bu yazının paylaşıldığı gün hangi yazı güne geldi bilmiyorum ama mega süper bir yazı olmalı ki bu paylaşımın önüne geçsin.
Güne gelmesini isteme sebebim daha fazla insanın okumasını sağlamak açısındandır.
Yarım yamalak bildiğim şeyleri tamamlayan, akıl edilmesiyle bile saygı uyandıran bir paylaşım.
Attığınız linkleri açtım ve yazınıza yorum yazdıktan sonra o linkleri okuyacağım.
Ben kendi adıma ve bu paylaşımdan yararlanacak olanlar adına, çok teşekkür ediyorum.
Saygılar...
Serap IRKÖRÜCÜ
Taraf görülebileceğinden dolayı düşündüğünüz beklentim yoktu... Yine de sözlerinizden çok onur duydum... İçtenlikle teşekkür ederim...
Şahsını dahil, ilgi gösteren ve yorumlarıyla sayfamı onurlandıran bütün arkadaşlarıma bir kez daha teşekkürü borç bilirim...
Saygılarımla...
Serap IRKÖRÜCÜ
Saygılarımla....
Ben sizi gönülden tebrik ediyorum Serap Hanım...Maalesef günümüzde ne tam Müslüman ne tam Türk ne de insan gibi yaşayabiliyoruz...İşin enteresan tarafı herkes memnun halinden ve gidişattan pes diyoruz ...Anlamakta zorlanıyoruz...Paylaşımınız o kadar değerli ki,tekrar tekrar okudum ve kaydettim ...İzninizle bazı dostlarımla paylaşmak istiyorum...Muhteşem yüreğinize selamlar sevgiler.......
Serap IRKÖRÜCÜ
Başka gidecek vatanımız yok Şadiye Hanım... Elbirliğiyle bu mücadelede yer almamız gerekiyor...
Gönülden katılımınıza, içten değerlendirmelerinize, beğenilerinize çok teşekkür ederim...
Çok memenun olurum.... Sevgi ve bilgi paylaşıldıkça çoğalır....
Sevgilerimle....
MUHTEŞEMSİNİZ...
İnanır mısınız önce Davud, Musa, İsa ve Hz. Muhammed'e nazil olan kutsal kitaplardır diye
nasıl olsa su gibi biliyorum diyerek dönüyordum ama bilhassa Hace Ahmed Yesevi'yi görünce duraladım...o dördü de biliyordum lakin bu kadar değil, daha çok ansiklopedik bilgilerdi...o sebeple yorumuma muhteşemsiniz diye başladım ve aynı ifademle bitiriyorum...Türk milleti adına zatı alinize şükranlarımı ifade etmek ve de Allah razı olsun demek istedim...
Serap IRKÖRÜCÜ
Çok teşekkür ederim....
İlk algının böyle olacağını da düşündüm ama bu serinin edebiyattaki adı budur... İstemeden çok kişiyi yanılttım galiba!.... :)))
Yazılacak, anlatılacak o kadar çok şey var ki bu kitaplarla ilgili... Yer yetmez, herkes istemez.... Bu yazılanlar, deve kulağındaki tüy gibi desem inanın abartmamış olurum...
Sizlere ulaşabilmek de bir başarı... kaç kişi okursa kâr misali...
Estağfurullah!... Bu devletin okuttuğu bir Türk gencinden uzun yıllar devletin her görev verdiği yerde ve her kademesinde görev yaptığı bir öğretmen çıktı... Şimdi de böyle devam ederek gönül borcumu ancak ödeyebiliyorum....
Bütün beğenileriniz ve güzel sözleriniz için içtenlikle teşekkür ederim...
Saygılarımla...
Dün okumuştum bu yazını sevgili Serap, bu gün yine okudum çevrim dışı olarak. Son derece bilgilendirici bir yazı ve senin gibi bir kalemin defterde olması bizler için çok güzel. İyi ki varsın.
Ben Yusuf Hac Hacip'in Kutadgu Bilik ve Kaşgarlı Mahmud'un Divan- ı Lügat' it Türk adlı eserlerini okul yıllarından hatırlıyorum ama sonradan bu dört kitap hakkında herhangi bir araştırmam olmadı. Aslında olması gerektiğini bu yazınla birlikte de anlamış oldum.
Var olsun o güzel yüreğin ve teşekkürler bu değerli paylaşım için
Sevgilerimle
Serap IRKÖRÜCÜ
Bütün bunlar çok sıradan gibi gelse de bize üzerimizde oynanan ve coğrafyamıza göz dikenlerin BÜYÜK OYUNUNUN PARÇALARI aslında...
Bizim bir saat sonramız 'bir kişinin iki dudağının arasında'yken onlar 'ilgilenecekleri ülkelerin' geleceklerini bile yüzyıllık planlarla kurguluyorlar...
Toplumun en yumuşak karnı 'din' olduğu içinde özellikle Ortadoğu ve Doğu Asya coğrafyasında bunu kullanıyorlar...
Bunlaru düşündükçe çok üzülüyorum Gamzelimm... Biz bu ülkeye evlat ve gençleri yetiştiriyoruz...ama onlara aldığımız kadar güvenli bir toplum buırakamıyoruz.... Benim de elimden gelen bu!... O nedenle bunları ilgilenenlerle paylaşmaya çalışıyorum...
Çok teşekkür ederim Gamzelimm... Aynı duygular içindeyim... varlığın benişm için inen çok değerli... Sağol... hep ol.... Sevgilerimle....
Serap Hanım bu güzel çalışmanız için çok teşekkür ederiz.
Bu değerli eserinizi BLOGuma ç/aldım. Karşılığında selam ve saygı bıraktım.
https://turk-alemi.blogspot.com/2018/10/turklere-ait-dort-buyuk-kitap.html
NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE..
Serap IRKÖRÜCÜ
Verdiğiniz linke girdim... Bloğunuzda yer almaktan mutlu oldum...
Saygılarımla....
Sevgili Serap;
Bu sitede hala yazıyor olmamın nedenlerinden birisin. Hala umut var diyorum... Dilimizi korumak,sahip çıkmak,bilgilenmek adına bıkmadan usanmadan burada da öğretmeye devam ediyorsun. Yüce gönlüne selam olsun.
Bu kitaplar hakkında kısa bir araştırma ben de yapmıştım ve öğrendiklerim beni şaşkına çevirmişti. İçimizden çıkan bu büyük değerlere neden gereken önem verilmemiş diye oldukça üzülüyorum.
Şimdi şu dilimizin haline bak!
Sevgilerimle...
Serap IRKÖRÜCÜ
“Dünyanın en güç işi bir şeyin nasıl yapılacağını bilirken, başka birinin nasıl yapamadığını ses çıkarmadan seyretmektir.” Terence Hanbury White
İşte bunu ben de yapamıyorum... 'neme lazım' tarafımı imalatta koymayı unutmuşlar!... :)))
Biz elimizden geleni yapalım da alır alır!... Kurtarılan deniz kabuğu misali....:)))
Sen de benim için çok değerlisin Sevgili Deniz... Bunu biliyorsun... İyi ki varsın... Hep ol!...
Sevgilerimle...
SORU ŞU??? BU Kitaplar neden eğitim ve öğretim müfredatında yer almıyor da vahşi emevi arap geleneklerini biz Türklere din adı altında öğretilmeye çalışılıyor
ne acı ne acı ne acı.... saygılarımla
Serap IRKÖRÜCÜ
Yüzyıllarca bu bilinçten yoksun 'ümmet' bilincine yönlendirilmiş bir topluluğun devamına 'milli'nin ne olduğunu anlatmak çok da kolay değil...
Yaşananlardan da görüyoruz ki yıllarca her konuda öçl - yönet politikası uyguladılar, tutmadı... Şimdi de ÜMMET - MİLLET üzerinden bunu bir kez daha deniyorlar...
Nasılsa Rabiz işareti yapıp mesajı alacak ve verecek bir zümre de hazır!...
İlginize teşekkür ederim Müslüm Bey...
Saygılarımla.....
Başlığa bakar mısınız...
Sanırım "bakıp dönenler" epeyce olmuştur...
Kimi "umduğunu" bulamadığından...
Kimi "anlamadığından..."
Kimi de ben gibi önce şaşkınlıkla, sonra da gururla karşılamış ve içer gibi okumaya başlamıştır...
Dönüp bir daha, bir daha.....
Üzülüyorum Serap Öğretmenim...
Bir tek Atatürk eğildi, edebiyatımızın, tarihimizin, dilimizin, "KÜLTÜRÜMÜZÜN" üzerine...
O gitti, yok gerisi!
Koskoca Türk Medeniyeti kendini adeta kilitledi!
Bakın halimize şimdi...
Türkçe yerine kimisi İngilizce, kimisi Arapça konuşuyor!
Kültürel emperyalizmin kıskacına gönüllü giriyoruz adeta!
Sonra da "milli" lafından peynir gemisi!
Kültürel Milliyetçilik de suç, iyi mi?
Kültür ne demek, Türk Kültürü ne demek var mı haberi?
Ne gezer!
İşte imajımız...
Kadınımız köle, çocuğumuz istismar malzemesi, üretim ne gezer, çağdaşlık hak getire, bağımsızlık, özgürlük,,demokrasi bize yabancı!
Kitap okuyan yok, edebiyat karın doyurmaz, şiir ayıp!
Hurafe, bağnazlık, "bir lokma bir hırka" , mistik yobazlık diz boyu!
Kimlik, kişilik şaşkın...Özüne, köküne bağlılık ve aidiyet "yumuşak karnımız..."
Tarihimizle sorunlu, kendine yabancı sürüyle mankurt!
"Ergenekon Destanı" benim geçmişim, onurum, dünüm ve yüz akım iken.. Bir dava sürecine bu adı veren utanmazlar hala aramızda!
Ne yaman bir çelişki bu...
Ben, Yusuf Has Hacip kadar demokrat!
Kaşgarlı Mahmut kadar "Türk ve Türkçeci..."
Hoca Ahmet Yesevi kadar da Müslümanım!
Bana hiç kimse Arapçılığı övmesin, önermesin..
Emeğinizin önünde saygıyla eğiliyor, sizi yürekten kutluyorum Öğretmenim...
Serap IRKÖRÜCÜ
Ama bunlar da Edebiyat terminolojisinde İslamiyete Geçiş Döneminin Dört Büyük Kitabı olarak anılır... Ben koymadım bu adı...
Başlıktan dolayı sayfayı açmadan başka beklenti içinde olanlar olabilir ama o konular beni aşar!... Başka bir uzmanlık alanı o... Ben haddimi bilirim...
Ben de çok üzgünüm Değerli Öğretmenim... Kültürümüzün değerlerinin ortaya çıkarılmasının ve incelenip halka sunulmasının Atatürk dönemiyle sınırlı kalmasından dolayı ben de çok üzgünüm... Üstelik bunlar bizim 'asıl' geçmişimiz... Hani geçmişi olmayanın geleceği olmaz ya!... O nedenle mi hâlâ savruluyoruz acaba?... Bir şeyler oturmadı çünkü... zorlamayla da olmuyor... Gerçekler her seferinden 'ben buradayım' diyor...
Çok detaylı ve samimi bir değerlendirme... Ben de sizin emeğinize, verdiğiniz değere, beğenilerinize çok teşekkür ederim...
Estağfurullah Değerli Öğretmenim!... Bilmukabele!...
Saygılarımla....
son derece faydalı bir çalışma olmuş hocam emeğinize sağlık.
Saygılarımla...
Serap IRKÖRÜCÜ
Saygılarımla...
Çok değerli Serap hocam ..
Yazınızın başlığını görünce farklı bir içerikle
karşılaşacağımı sanmıştım..
"Dört büyük kitap"
Yazıyı okuyunca,
Yusuf Has Hacip'in şu beyitleri geldi aklıma:
Kişi könli tüpsüz teniz tek durur,
Bilig yinçü sanı tüpinde yatur.
İnsan gönlü, deniz gibidir.
Bilgi, inci misali ( o denizin) altındadır.
Tenizdin çıkarmasa yinçü kişi,
kerek yinçü bolsun kerek say taşı.
Kişi, (o) denizden inciyi çıkarmazsa,
İster inci ister taş olsun hepsi bir.
Sizin gönlünüz de bir deniz
ve
bilgi,
denizin dibinde ki inci tanesi...
Serap hocam denizden inciyi çıkarmış:))
Elinize, emeğinize sağlık Serap hocam
Sevgilerimle...
Serap IRKÖRÜCÜ
ilk önce ilgine, değerlendirmene ve güzel sözlerine çok teşekkür ederim... Sen de biliyorsun ki asıl inciler bu kitaplar eme derinlerde beklenmesi uygun görüldü uzun yıllar...
Yeni şiir açmış biri olarak (üst üste paylaşım yapmayı uygun bulmadığımdan )bugün için böyle bir paylaşım kararım yoktu...
Bazı gelişmelerden dolayı bu yazıyı bir hayli önce hazırlamıştım, gördüğüm lüzum üzerine de paylaşımı biraz öne aldım...
Bu kitapların içeriklerini açıklayarak yazmak buralara sığmayacağından ilgilenenler için linklerini verdim... Her cümlesi ayrı bir değer olan bu kitaplara en azından göz gezdirilmesinde yarar olduğu kanısındayım...
Alıntı çok güzeldi... Yazar bu beyitle sanki kendini anlatmış...
Estağfurullah!... İthafın için ayrıca teşekkür ederim...
Yüreğine sağlık... Sevgilerimle...