9
Yorum
5
Beğeni
0,0
Puan
1445
Okunma


Şiirinin soluğu tükenirse şair ölür/ mü ?
" Edebiyat, felsefe ve şiirle uğraşan yazarlarının ölüm ve intiharları üzerine, amerikalı bilim adamı dr. james kaufman tarafından kapsamlı bir araştırma yapılmıştır.
söz konusu araştırmada muhtelif zamanlarda yaşamına son veren veya doğal yollarla ölen 1987 yazarın hayatı incelenmiş ve şu sonuca varılmıştır:
şairler, edebiyatın diğer dallarıyla ilgilenenlerden daha erken ölümle tanışır.
şairlerin diğer edebi türlerle ilgilenen insanlardan daha çok dirençsiz olmasının nedeni ise:
dr. kaufman journal of death studies dergisinde yayınlanan araştırmasında, şairlerin ruh hastalıklarına yatkınlığında en temel sorunları “normal bir insandan daha fazla düşünme, yalnızlık hissini çok daha şiddetli yaşama, zirveye erken yaşta çıkma, içlerine kapanma ve sosyal hayatla olan bağlarının şiirle gitgide zayıflaması olarak sıralamıştır.
şairlerin yaşamla bağlarını erken koparmaları "onların iç dünyalarında olup biten sancıları şiirle atlatmaya çalışmalarına ve bu duygular şiirin onaramayacağı bir dereceye eriştiğinde düştükleri ruhsal bunalımla kendilerini imha etmeyi son çare olarak görmeleriyle" açıklamıştır.
şairliğin akıl hastalıkları ve depresyonla ilişkili olduğu düşüncesinin çok abartılan romantik bir adet olduğunu savunan karşı bir cephe olsa da; kaufman “şiirin kendine zarar vermeye yatkın insanlar için daha cazip bir uğraş olduğunu araştırmasında bilimsel olarak ortaya koymuştur. dr. kaufman ayrıca, ‘kendi kendini imha’ konusunda, kadınların erkeklere göre daha aceleci davrandığını, kadınların ruhsal sorunlarla baş etme olasılığının erkeklere göre çok daha düşük olduğunu ve bu durumu, yirmi dokuz yaşında yaşamına son vermiş bir kadın şairin, sylvia plath’ın adıyla anıp, ‘sylvia plath etkisi’ olarak adlandırmıştır.
sylvia plath teorisin en temel özelliği ise “özgün üretimle deliliğin bağdaştırılmasıdır”.
teori özetle özgün üretim yapabilmek için insanın içsel duygularını normal insanlardan çok derin hissetmesi gerektiğini, bu derinliğin boyutlarının kontrolden çıkmasının şairi intihara kadar götürebileceği temeline dayanır." (Ekşi Sözlükten alıntı)
Bu tez ne derece gerçeği yansıtır bilmiyorum ancak Nilgün Marmara’nın onun hayatının üzerine incelemeler yaptığı Slyvia Plath’ın kaderi onun da kaderi oldu. “Slyvia Plath’ın şairliğinin intiharı bağlamında analizi” konulu tezi, onu giderek içine çekti.Tez bitiminde bambaşka birine dönüşmüştü Nilgün Marmara
Slyvia’nın hayatı, Slyvia’nın düşünceleri, onun sorgulamadan kabullendikleri; her şey Nilgün’de özel bir yer etmişti. Şiirlerinden çeviriler yaptı. Bir yandan da “yaşama karşı ölüm” temalı şiirler yazmaya başlamıştı; her bir kelimesi buram buram intihar kokuyordu. Yazgısının Slyvia ile ortak olduğuna inanıyordu. Aralık 86’da yazdığı şiirine, “Ben babamın yuvarladığı çığın altında kaldım…” diye başladı.
Bir süreliğine kocasının işi nedeniyle Libya’ya taşındılar. Ülkenin baskıcı yaklaşımı, Nilgün’ün hiç sebepsiz yere bile boğulan ruhunu daha da boğmaya başlamıştı. Hemen Türkiye’ye döndüler.
Ama çok geçti; Nilgün geri dönüşü olmadığını hissettiği o yola girmişti. Psikolojisi günden güne kötüleşti. Psikiyatr yollarını aşındırmaya başladı. Teşhisi manik depresyondu. Hepsinin de önerisi ortak oldu; okuma yazmaya ara vermeliydi. Bir de kullanması gereken ilaçlar vardı.
Ne ilaçları kullandı, ne okumaktan, yazmaktan vazgeçti. Sadece daha da yalnızlaştı. Şimdi yeni arkadaşı alkoldü; ona sığındıkça, daha da yalnızlığa gömdü ruhunu.
Nilgün. 13 Ekim 1987’de, henüz 29 yaşındayken, kendini altıncı kattaki evlerinden aşağı bıraktı. Bir çığlık bile atmamıştı…
Teze uygunluğu açısından yazıya Nilgün Marmara’yı konuk ettim.(Ayrıca ölümü beni çok etkileyenlerin başında gelir.) Ancak bir tek Nilgün değildi edebiyatımızdaki "intihar şairleri" Aşağıya isimlerini aldığım şairlerini konu alan bir kitap hazırlanmış. Kitabın açıklaması şöyle:Türk şiirinde ölüm ve intiharın kapladığı alana farklı perspektiflerden bakmak isteyenler için önemli bir kaynak sunuyoruz. Bu çalışmada Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerinde intihar etmiş otuz bir şairin şiirleri ve onlar hakkında kaleme alınmış metinler yer alıyor. Kitabı değerli kılan, metinleri yazanların intihar eden şairlerin yakın dostları olması, tanıklıklara dayanması.
MARMARA
yazılmış olduğundan mı alnına bilinmez
doğdu doğalı
hicazdan bûseler konardı dudağına
kanardı, durmadan kanardı
kendini bildi bileli
varı yoğu, aklında oydu
daktilonun tuşlarında onu vurdu
gözleri ona kuruldu
bakar kör iken yeşiline, ön bahçelerinin
arka bahçelerinin, ölü dokusunu soludu
gözlerini açtığında, hep yalnızlığını buldu
yanıbaşındaydı, hep yanıbaşında oldu
varoluş sevinci
çürüdü / yandı, dirisindeki âb-ı hayat suyunda
kendi "hâkim" oldu hükmüne
kırdı kalemi
tuşa getirdi yaşamı, vurdu yere
kırıldı sarnıcı
ölüm aktı boşluğa buz gibi
öptü har dudaklarını
cansızlığa kendi verdi kararı
meyil vermeseydi bu kadar ölüme
coşardı şiirler, Marmara’nın suyu az gelirdi Nilgün’e
13 Ekim 1987 tarihi yazılldı sonsuzluğa gidişine...
29 Haziran 2009(defterde kayıtlı)
Hâdiye Kaptan
İNTİHAR ŞAİRLERİ
Sadullah Paşa . İlhan Şevket . Rabia Bayraktar . Metin Akbaş . Can İren . Yetik Ozan . Kaya Çanca . İlhami Çiçek . Soysal Ekinci . Nilgün Marmara . Orhan Talat Şalcıoğlu . Nazir Akalın . Hüseyin Alacatlı . Kenan özcan . Kemal Taştekin . Kaan İnce . Zafer Ekin Karabay . Özge Dirik . Can Tanyeli . Onursal Yakupoğlu . Emir Çelebi . Beşir Fuad . Şakir Efendi . Tokadîzâde Şekip . Mehmet Galip Efendi . Ömer İhyaüddin Efendi . Tevfik Nevzad . Halil Nihat Boztepe . Osman Fahri . Ziya Gökalp . Güngör Rona.
Henüz kitabı okumadım ancak bu isimlerin tek tek hayat hikâyelerini ve şiirleri inceledim. Kitap bir nebze olsun bizlere artı bilgi verir mi bilmiyorum ama onların aziz hâtırâsı adına okunması gerektiğine inanıyorum.
"Ölmek değildir ömrümüzün en feci işi
Müşkil budur ki ölmeden evvel ölür kişi" demiş Yahya Kemal Beyatlı. "Her insan bir karakutudur" demiştim bir şiirimde. Dileğim ve dualarım "şairler ölmesin" dir.
Sevgiyle kalın