Yusuf Bal ile Şiir ve Gözkuşağı Üzerine -Vildan Poyraz/ 17.06.2013
Yusuf Bal ile Şiir ve Gözkuşağı Üzerine
-Vildan Poyraz/ 17.06.2013
Şiir Vakti Dergisi Sayı 5-Güz 2013 de yayınlanmıştır.
Vildan Poyraz- Merhaba hocam. Öncelikle Gözkuşağı kitabınızın hayırlı olmasını dileyerek söyleşiye başlamak istiyorum. Şiir kitabınızı elimize aldığımızda müthiş bir görsellik karşıladı bizi. Şiirleri okumadan gözlerimiz doydu diyebilirim. Gözkuşağımızı açmak mıydı niyetiniz?
İlk olarak şunu ifade etmeliyim ki, şiirde asıl olan metindir. Görselliği çıkardığınızda şiir kalıyorsa çalışmanız şiirdir. Deneysel şiir için de görüşüm aynı. Bu yüzden deneysel-görsel şiirin sınırsız malzemesi olmasına rağmen, şiirlerimi yazarken tasarım programları kullanmıyorum. Harfleri ve boşluk tuşunu kullanıyorum. Görsel şiirlerimi yazarken boşluk tuşu boşluk olmaktan çıkıyor. Boşluğu yerli yerinde kullanırsanızboşluk bazen şiiri, bazen yaşamı organize eder.
Şiirlerimi yazarken görsellik birinci amacım değil. Sanırım biçimsel anlamda deneyselliğe açık şiir anlayışım var. Bu anlayışla kelimeleri işlemeye çalışıyorum. Malzemesi kelime olan bir sanat dalında görünen kapıların dışında başka kapılar aramak heyecan verici. Gözkuşağı kitabımda deneysel ve görsel şiirlerin ağırlığının hissedildiği doğru. Dosyamın ilk hali tamamen görsel ve deneysel şiirlerden oluşmaktaydı ancak yoğunluğu azaltmak için sonradan müdahalem oldu. Göz kuşağını ve göz kuşağında henüz olmayanları aralamak istediğim de doğrudur.
Vildan Poyraz- Kitabınızı oluştururken yaptığınız ön çalışmalarda şiirleri seçerken nelere dikkat ediyorsunuz?
Dergilerde yayınlanan şiirlerimin yanı sıra hiçbir dergide yayınlanmamış şiirlerimde kitabıma dahil oldu. Ebat olarak alışılageldikşiir kitaplarının nerede ise iki katı olmasına rağmen bazı görsel şiirleri sığdırmakta zorlandım. Yine de kitaba almak istediğim şiirlerin çoğu sığdı.Şiirler arasındaki ilişkiyi gözeterek kırk yedi şiiri beş bölüm halinde sundum. Kitabı bir bütün olarak düşündüğüm için dergilerde yer almayan şiirlerim de kitapta kendine yer buldu. Kitaba şiir seçerken kitabın dengeli ve akıcı olmasını gözettim.
Vildan Poyraz- Şiire gönül veren birçok kalemden birisiniz. Farkındalık oluşturarak şiirleriniz bizlere ulaştı. Okuyucular, çalışmanızın değerlendirmesini mutlaka yapıyorlardır. Bu noktada şiir anlayışınızı sizden dinlemek istiyorum?
Şiirde anlam önemlidir. Şiir boş sözün yeri değildir. Ama şöyle ince bir nokta daha var ki, şiirin amacı birilerine bir şey öğretmek, birilerini kışkırtmak değildir. Sağda solda şaire hep siyasi misyon yüklemeye çalışanları hep garabetle karşıladım. Şair her konuya değinebilir ama şiirin asıl görevi sanattır. Ebetteki insanların inançları, fikirleri, toplumsal olaylara bakış açısı şiire yansıyacaktır ama şiirle okura fikirler dayatmak doğru değildir. Genellikle hece ölçüsü ile yazılmış insanlara nasihat etmeye kalkan şiirleri hiç sevmedim. Sanki yazan kişi mükemmel birkişi, başkalarına nasihat etmek onun hakkı! Nükleer silahı insan üzerinde kullanmaktan çekinmeyecek kadar gözü dönmüş ABD’de "insan hakları ve demokrasi" kelimelerini dillerinden düşürmeyen liderlerin olmasını hep hayretle karşıladım.Şimdi burada yazdıklarım nesirdir. Şiir biraz daha farklı.
Güzel şiire farklı olan şiirden gitmek tezi şiirimi biçimsel açıdan özetleyebilir. Biyoloji okuduğum dönemde laboratuar sevgimin mezuniyet sonrası yarım kalmasından mıdır bilemiyorum ama şiir üzerine deney yapmayı seviyorum. Şiirimi yazarken ve yayınlarken deneyden korkmadığıma inanıyorum. Dergide yayınlanan ilk deneysel şiirim Mortaka dergisinin 13. sayısında (kış 2009) ye alan Müberra başlıklı şiirimdi. Aynı cümlelerden oluşan birisi ters olmak üzereiki üçgen sütundan ibaret şiirde sütunlarayrı ayrı okunabildiği gibi birleştirilerek de okunabiliyordu. Müberra’dan sonra deneysel ve görsel şiirin peşini bırakmadım. Sonuç olarak hem dergilerde yayınlanan, hem de önce Ücra İşlem (2010, Ötüken Neşriyat) sonra Gözkuşağı’nda (ŞiirVakti Yayınları, 2013) yer alan eserlerim ortaya çıktı. Bütün eserlerimi yayınlamış değilim ve hâlen yazmaya devam ediyorum.
Vildan Poyraz- Görsel şiir çalışmaları popüler şiir anlayışının bir ürünümüdür?
Görsel şiir popüler şiir arayışının ürünü değildir. Çünkü görsel şiir popüler değildir. Öyle olsaydı günümüze kadar bu alanda çok sayıda ürün verilmiş olurdu. Ülkemizde popüler şiir denilince daha çok niteliği önem arz etmeyen, TV’lerden çok rastladığımız tür olan, çok zekâ gerektirmeyen şiirler akla geliyor. Radyoculuk kimliği olup herkesin yazabileceği türden şiirler yazarak, ard arda kitaplar çıkaran, il il dolaşıp kitap imzalayan şairler yazıyor popüler şiiri.
Görselşiir öyle kolay uğraşı değildir. Kafiyeyi tutturmaya, imge savurmaya da benzemez. Belki buna çok itiraz alacağım ama benimsediğim şiir anlayışında görsel şiir, görsellik olmadan da şiir olmak zorunda! Bu özellik yoksa yapılan ürünü tasarım kategorisinde, en azından Yaşar Bedri Özdemir’den okuduğum ve sevdiğim “Görsel İmge” kategorisinde değerlendirmek daha uygun olacaktır.
Hem Türkiye’de kaç şair görsel şiir yazıyorki. Ya da deneysel şiir yazan şairlerin oranı ne? Yavuz Sultan Selim’in “Sanma şahım/ herkesi sen/ sadıkane/ yar olur” diye başlayan, sağdan sola, yukardan aşağıya okunduğunda anlam taşıyabilen satranç şiiribaşarılı deneysel şiir örneği. Behçet Necatigil, Enis Behiç Koryürek, Metin Altıok bu alanda çalışmalar yapmış ama bunlar deneysel şiire küçük dokunuşlar. Sorunuz görsel şiirle ilgili olduğu için deneysel şiire çok fazla girmeyeceğim ama Murat Üstübal, Murat Çelik, Bülent Keçeli, Seyhan Erözçelik, Ümit Erdem, Mehmet Öztek, Ömer Aygün, Servet Turan, Ali Özgür Özkarcı, Alptuğ Topaktaş, Yüksel Pazarkaya gibi günümüz şairleri özellikle Ücra, Heves, Habis gibi dergilerde deneysel şiire girebilecek çalışmalar yayınladılar. Editörü olduğum Poyraz Edebiyat Dergisinde aynı anda hem deneysel hem de görsel şiir kategorisine girebilecek şiirlere yer verdik. Somut şiir, konvansiyonel şiir gibi kavramlar Türk şiirine girer oldu. Biçimsel olarak ise hat sanatı, grafiti, kaligrafi ve görsel şiir her zaman paslaşabilir. Dahası matematiksiz şiir de olamaz.
Genç kuşaktan İlkay Coşkun’un Mortaka Dergisi 14.sayıda yayınlanan Emma başlıklı avize şeklindeki şiiri beğendiğim bir görsel şiir örneği idi. Polat Onat’ın İhtiyarın Vefatı Kitabındaki Sandık isimli tabut şeklinde şiiri ve Kemal Çelik’in Göç Edebiyat Dergisi 3.sayıda yayınlanan Hiçlik başlıklı dil şeklindekişiirlerini de sevmiştim. Serkan Işın, Suzan Sarı ve Ayşegül Tozöeren’in hoş çalışmaları var ama bu çalışmalar şiirden çok tasarım sanatına daha yakın. Örneğin Ayşegül Tozören Ücra Dergisinin 33.sayısında (Ocak Şubat 2010) yer alan "Olmamış Dişizleri" başlıklı çalışmasını oluşturmak için kelime işlemcisi programı değil tasarım programı kullanmış. Bu çalışmadaüç kelime görebildim. Yaşar Bedri Özdemir’in Mortaka’da yayınladığı “Görsel İmge Levhaları” güzel sanat eserleri. Bu eserler size bir şiirden daha çok çağrışım yapabilir. Resim sergisinde sergilenebilmesine karşın bu eserler söz gelimi şiir dinletisinde okunamaz. Burada şiir zaten imgedir diye düşünülebilir, doğrudur. Yaşar Bedri Mortaka Dergisinin 12.sayısında yayınlanan Görsel İmge Muhtırasının "f.f.f.f.f.4" maddesinde" şiirin üç boyutlu karşılığı olan “görsel imge”, söz kalabalığının zehrini alırken; görsel ve deneysel şiirin eksik kalan serüvenini tamamlamış olacaktır" demektedir. Tarık Günersel Yasak Meyve Dergisinin 14.sayısında yayınlanan Pentatonik Kilim başlıklı çalışmasını sadece rakamları kullanarak oluşturmuştur. Yasak Meyve’nin diğer sayılarında da benzer çalışmaları yayınlanmış. Tarık Günersel’in bu çalışmalarını şiir olarak okuyamazsınız desem kimse itiraz edemez. Burada "görsel şiir ikiye ayrılır; radyoda okunabilenler, radyoda okunamayanlar" diyesim geliyor.
Vildan Poyraz- Görsel şiirlere eleştirel bakanlar, şiirde mananın şekle feda edildiğini düşünmekteler. Bu konu hakkındaki düşüncelerinizi öğrenmek istiyorum?
Güzel bir konuya değindiniz. Şöyle söyleyeyim; Birincisi mananın görselliğe feda edilmediği post modern şiirler de dahil milyonlarca şiir zaten yazılmış ve bunların hepsi çok muhteşem anlamlar içeriyor! İkincisi görsellik ve içerikbirlikte olduğu zaman bir birini tamamlayabilir. Kaldı ki şiir bir söz sanatıdır. Şiir görsel de olsa şiir olmalıdır. Diğer bir deyişle görsel şiir yazmak şairlik, hatta şairlikten daha fazlasını gerektirir. Eğer amacımız bilgi vermekse,şiirden ziyade nesir kullanmamız daha uygun olacaktır. Şiir en fazla sezdirir. Bu anlamda Mehmet Akif Ersoy’un bazı ayetleri tercüme ederken, şiirsel dil kullanmasını, diğer bir deyişle kafiye kullanmasını yadırgamıştım. Kur’an ayetleri çevrilirken ne şiir, ne de müzik perde olmamalıydı.
Vildan Poyraz- Birçok dergide görsel şiirlerinizi takip ediyoruz. Şiirlerinizin dergiciler nezdinde talep görmesi, okuyucuların talebi ile doğru orantılı mıdır sizce. Bu alanda ki değişimleri neye bağlıyorsunuz?
Türk şiirinin geleceğini en iyi bilen kişilerin editörler olduğuna inanıyorum. Akademisyenlerin ise geçmişini! Akademik literatürde çoğunlukla şairin sözünün bitmesi beklenir, yani ölmesi. Dergilerde ise şiirle ilgili olarak beklenen şey şairin doğmasıdır.
Şiirlerimin dergiler nezdinde değer bulmasının nedenini görsel şiirlerimin sadece görsel olmaması olarak düşünüyorum. Bu tür şiirlerde yatay ve düşey düzlemde farklı bütünlüklerin parçası olabilen kelimelerle kurmaya çalıştığım ağlar var. Dergi okurlarının sevip sevmeyeceği konusunda kesin bir şey söyleyemem. Şiirleri biçimsel olarakyeni üsluplarla ortaya koymaya çalışıyorum.
Vildan Poyraz- Şiir yıllıklarını mutlaka takip ediyorsunuzdur. Şiir yıllıklarıhakkındaki görüşlerinizi öğrenmek istiyorum. Bu çalışmalar layıkıyla yapılmakta mıdır?
Şiir yıllıklarını takip ediyorum. Yıllıkların özellikle dergileri takip edemeyen şiir severler için güzel bir fırsat olduğuna inanıyorum. Ama hiç kimse Türk şiirini yıllıklardan ibaret sanmasın.
Ülkemizde hazırlanan yıllıklara göz attığımız zaman “Türk şiirine yön veren şairlerden örnekler sunma” konusunda yeterince adil davranmadığı kanısını uyandıran yıllıklar çıkmıyor değil. Bu yıllıklarda yıllık hazırlayan kişinin öznel yaklaşımı devreye girebiliyor ve yıllıklarda alıntı yapılırken şiirden başka şeylerde önemli oluyor sanki. Önceki yıllara ait bir yılıkta taranan dergilerden bahsedilirken 20-30 dergi adı sayılıp, alıntılarda 5-6 dergiye yer verilmesini manidar. Şimdi Türk şiirine yalnız 5-6 derginin yön verdiğini kim söyleyebilir ki? Şiirinde "bir numara" olmayan kimi şairler her sene yıllıklarda yer alınırken “özgün şiirleri” olan şairlerin görmezden gelinmesi de diğer bir tuhaflık.
2012 şiirine dair Zafer Acar tarafından hazırlanan Dil Edebiyat Dergisinin şiir yıllığında özellikle bazı genç şairlere ait şiirler birbirine çok benziyordu. Yıllığı okurken bu benzerliği nasıl başardıklarına şaşırdım.
Mustafa Ergin Kılıç’ın Etki Yayınlarından çıkan ŞimŞiir Ağacı 2012 bu yıl okuduğum en kapsamlı şiir yıllığıydı. Dergilerden örnek şiir sunmakla kalmamış, yıl içinde çıkan şiir kitaplarından da alıntılar yapmış. Özgün şiirlerin yanı sıra bu yıllığa nasıl girmiş dediğim şiirler de oldu.
Mustafa Aydoğan’ın hazırladığı ve Edebiyat Ortamı Dergisince dağıtılan yıllığaalıntı yapılırken şiirlere değil, şairlerin isimlerine önem verildiği izlenimi oluştu bende.
Şeref Birsel ve Cenk Gündoğdu tarafından hazırlanan Şiir Defterini bu sene edinemedim ama geçen yılki güzeldi.
Mühür Dergisinden Mustafa Fırat yıllık hazırlarken kafasındaki şair çevresinin dışına pek çıkmıyor.Yıllığa alınacak şairleri seçerken şairlerin dünya görüşleri ilede ilgileniyor gibi.
Yıllıklarda neden yer almadığını çok merak ettiğim (belki de bildiğim) isimler var. Yine de geçmişte bazı çevrelerce Sezai Karakoç’un bile şair sayılmadığını düşünürsek azcık gelişme var sanırım. Her şeye rağmen iyi ki yıllıklar ve yıllık hazırlayanlar var. Bu tür işler kolay değil.
Vildan Poyraz- Şimdi birazda kitabınızı irdeleyelim. Gözkuşağı’nı açtıktan sonra karşımıza çıkan ilk şiirlerden‘Düşüyorum Usta’. Görselliğin dışında içerik olarak da etkileyici bir şiir. Ortaya çıkmasıyla ilgili birkaç şey paylaşır mısınız bizlerle? Bu kadar içten bir sesleniş niye?
Düşüyorum Usta size de hitap etti ise ne mutlu. Kitap çıkmadan birkaç ay önce Edebiyat Ortamı Dergisinin 30.sayısında yer alan bu şiir duygusal ağırlığını hissettirmiş olmalı. Görsel olarak başını arkaya çevirmiş bir kuş şeklinde, düştüğünü hisseden birinin yazacağı şiir desem ipucu vermiş olurum sanırım. Cahit Sıtkı Tarancı "yaş 35 yolun yarısı eder" demiş. Ben tam olarak yolun neresi ettiğini dahigöremiyorum. Ama kesin olan yatıp kalkıp hop orda olacağımız.
Vildan Poyraz- En etkileyici ikinci görsel şölen ‘SusTası’. Şiirin içeriğinde acı, imgelerle nakış nakış işlenmiş, sosyal içerikli bir şiir. Birçok şiirinizde de aynı temaları işlemişsiniz. Sizin bu yaklaşımınız bireysel bir tepki midir?
Sustası; Mavi Marmara’ya, ABD’ye, Birleşmiş Milletlere, ülkemizde yaşanan ihtilâllare, ihtilâllerden medet umanlara, mahalle baskılarına, Dağlıca’ya, Muhsin Yazıcıoğlu’nun öldürülmesine bir isyan. Bu yüzden şiiri kurukafa şeklinde yazdım. İsmail Güneş sanki gözümüzün önünde can vermiş gibi. İşine gelince arazide uçan kuşu bulanlar nasıl olurda can çekişen bir insanı bulamaz sorusu insanın aklına geliyor. Şiirde işlenen konular böyle. Zaten o şiirdeki kuru kafanın ağız bölgesinde "susalım en çok çalışan yerimizle" cümlesi, alnın tam ortasında "mavi marmara", gözyaşının aktığı yerde "şehit", burun deliğinin hemen önünde ise "hava muhalefeti" ibareleri geçer.
Vildan Poyraz- Şiirlerinizin içeriğinde haksızlıklara isyanınızı, hayal kırıklıklarınızı yansıtırken, bir tarafta da umutlarını kaybetmemiş bir şair portesi çiziyorsunuz. Bu sizin içinizdeki ikilemlerden mi kaynaklanıyor yoksa bu kadar olumsuzlukların içerisinde umut pompalamak gibi bir misyonu mu üstlendiniz?
Şiir yazarken içimdekileri yazıyorum. Vatandaş olarak halimi yazdım. Üstlendiğim bir misyon yok. Umudum ise tarihimizden geliyor.
Vildan Poyraz- ‘ama sadece düşlerimde gözbebeğimi arıyordum’ mısralarıyla başladığınız ikinci şiir yolculuğunuzdan beklentileriniz nelerdir?
Gözkuşağı’nda yer alan bir ifade. Bazen insan düşlerinde gözbebeğini arayabilir. Bulmuş ya da kaybetmiş olabilir. Her şey çok yakın ve uzak.
Vildan Poyraz- Hocam güzel bir söyleşi oldu. Çok teşekkür ediyorum. Uzun soluklu olmasını temenni ettiğim şiir yolculuğunuzda başarılar diliyorum.
Teşekkür ediyorum.
Yusuf BAL
1975 yılında Sivas’ta doğdu. 1999 yılında Ortadoğu Teknik Üniversitesi Biyoloji Öğretmenliği bölümünden mezun oldu.
Poyraz Edebiyat Sanat Kültür Dergisinin editörlüğünü yürüttü (20 Sayı, 2009-2012). Şiirleri ve yazıları Poyraz, Ayvakti, Akpınar, Edebiyat Ortamı, Erciyes, Göç, Ihlamur, Hayal Bilgisi, Habis, Kurşun Kalem, Kuyu, Mortaka, Mühür, Müsvedde, Hürriyet Gösteri Sanat, Papirüs, Sınır, Sunak, Şiir Vakti, Temren, Temrin, Varlık, Yolcu dergilerinde yayınlandı.
2011 yılında “Ücra İşlem” isimli kitabı Ötüken Neşriyat tarafından, 2013 yılında "Gözkuşağı" isimli eseri Şiir Vakti Yayınları tarafından yayınlandı. Deneysel ve görsel şiirler de yazan şairin şiirleri çeşitli şiir yıllıklarında ve antolojilerde yer aldı.
Kitapları:
Bir Düşün Ayak İzleri (Şiir, 2004)
Ücra İşlem (Şiir, Kasım 2011, Ötüken Neşriyat)
Gözkuşağı (Şiir, Nisan 2013, ŞiirVakti Yayınları)
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.