- 569 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
DUYGULARIMIN ŞEHRİ...
Uyruğu olmayan bir mevsimden yazıyorum bu satırları.
Yüreğin kalibresi bile yanlış aslında nerem doğru ki, demenin de ötesinde yanlışlarıma kalıbımı bastığım sanrısı.
Kuluçkadaki nöbetlerimi bu gün astım tabelaya yine de ne gelen var ne de giden bu anlamda koca şehrin tek yolcusu benim yine içimdeki yerleşik acılarla nasiplendiğim kadar nankör insanlara hala nasıl oluyor da ulu orta sizden korkmuyorum, demek.
Zamanlama hatasıyım ben. Öncesi olmayan bir yolcuyum aslında gidip geldiğim yollarda hep hiçlikle örülü tabelalara rast geliyorum.
Şehrin rakımı da meçhul tıpkı içimdeki beyitlerde tökezleyen imgeler gibi arayışıma ayna tutan bunca beylik hayal kırıklığını da isimlendirme gayretimle ben bata çıka yürürken oysaki görünürde yol dümdüz ve hava pek mutlu ve bahtiyar kuşlara ev sahipliği yapmakta. Aç oldukları için midir neden içimin kırıntılarını ben vermeden gelip gagalıyorlar yüreğimi.
Acıtmadan üstelik.
Acımak, dedim de… Acıların noksan olduğunu düşünüyorum son zamanlarda gerçi büyüyen daireler gibiyim ve aslında merkezimden uzak düştüğümün de farkında bu nedenle çapsız söylemler ve yanlış dostluklar istemiyorum artık ne de olsa bir adım sonrası hep hayal kırıklığı ötesinde dediklerimin çok çok üzerinde yanılsama ne de olsa içimin çarpıtıldığı ve göğün kimsesizliğinde Yaratan sadece bana kucak açarken ne de olsa meczup kimliğimle derbeder öznemi de kaynaştırdım mı ortaya şekersiz kahve tadında leziz bir yürek ziyafeti çıkıyor.
Mazoşist bir deyim midir de takıldığıma biat ben sadece sunumumu yapıyorum üstelik üzerimdeki lanete dokunurken sihirli elleri Yaratanın, ben ansızın vücuda geliyorum oysaki ölümle tanışıklığım eski zamanlara dayanıyor.
Muteber acıların son durağıyım ne de olsa ve işkillenip sevmeyi de sürdürüyorum üstelik kim olduğunu bilmeden ve yabancı tanıdık fark etmeden ve ters köşede tam anlamıyla şah mat oluyorum.
Bir piyon olduğumun yeni farkına vardım ne de olsa üstelik zar tutan kâhinin ellerindeki sihirli küreden haz filan da etmiyorum hani.
Misal.
Kahvemi içtikten sonra direkt yıkarım fincanı. Bir fincan kahveye ne hayatlar sığdırıyor insanlar oysa. Şerrine lanet okumaksa ya da geleceği küremek şimdiden… aklıma mukayyet olmak adına üç maymunla iş birliği yapmanın zamanı geldi sanırım hatta geç bile kalmışlığımla nasıl da inhisarımda besliyorum yanılgıları.
Tabelamdaki son duruma gelince…
Çıkış noktası işaretlenmemiş ve bilumum yönsüzlük hissimle kaybolduğuma binaen, tembel bir buluta ıslık çalıyorum. Belki hafif meşrep bir eylem şu çaldığım ıslık lakin… dediğim gibi şehirle başbaşayım ve göğün salıncağına atlayıp oradan da uzandığım kıyıları Anadolu yakasının ve tek kişilik bütçemle tüm şehri bir seferde cebe indirmek harika bir duygu.
Terennümler saklı iken ceplerinde çiçek desenli elbisemin bir de eşarbım havalanırken ne mutlu bana ki; mutluyu oynamayacağım belki de salya sümük ağladığımda ilk kez reşit ve mutlu bir yetişkin olacağım ne de olsa sürüsüne bereket duyguma eşlik eden göçmen kuşların bana savurduğu nidalar sadece doğanın hikmeti değil üstüne üstük hayallerimin çok çok üstünde bir şenlik havasına mahal veriyor.
Köpürte köpürte içtiğimi bir fincan kahve daha ve bu kez şekerli tadıyla şeker gibi masallar yazmak istiyorum artık hangi sihirli tabelada şehirden çıkış ibaresine rastlarsam.
Rahmetin doyumsuzluğu; maneviyat ve bileşkesi umutlar derken yarım ağız gülüşlerim kahkahaya dönüşmüşken…
Masanın sertliği ve tutuk boynumla attığım çığlıklara uyandırıyorum ev halkını.
Sadece ev halkını mı?
Şehrin neredeyse yirmi milyona yaklaşan nüfusu ile o şehre ait olduğumu bilmek bile rüyalarımın müjdecisi değil mi hele ki gecenin rehavetinde tekil kimliğimle sahiplenmişken şehri-i İstanbul’u üstelik kısa metrajlı bir filmden daha coşkulu ve haz dolu hayallerin ruhuma çöreklendiği dakikalarda tıpkı yüreğin şahikası bir mevsimi kendimce yaşadığım kadar yaşatmayı da severken duygularımı…
YORUMLAR
Gülüm Çamlısoy
Şehrim, rüyam ve aşkım ve kendimi onunla eşleştirdiğim.
Canım arkadaşım çok teşekkür ediyorum.
Seni konuk etmek yüreğimde eşsiz bir mutluluk.
Hep sevgimlesin.
İstanbul yazıları ve kitaplarını, romanlarını sadece İstanbul eksenli olduğu için bile sevebilirim
Orada değilken bir nebze de olsa bana İstanbul'u yaşatır çünkü, hatıralarımın İstanbul'unu
Kent üzerinden hem de kozmopolit bir kent üzerinden Kosmos'u simgeleyen bir duruş, bir kentsel mistisizm
"ben bata çıka yürürken oysaki görünürde yol dümdüz"
Yol dümdüz ama fizik olarak, kimya bağlamında bir keşmekeş, kaos illa vardır
"Aç oldukları için midir neden içimin kırıntılarını ben vermeden gelip gagalıyorlar yüreğimi."
Siz vermeden gagalıyorlarsa yüreğinizi kentsel zeminde tırtık, pürtük muhakkak
"Köpürte köpürte içtiğimi bir fincan kahve daha"
Afiyetle inşallah
"Rahmetin doyumsuzluğu; maneviyat ve bileşkesi umutlar derken yarım ağız gülüşlerim kahkahaya dönüşmüşken…"
İşte burası sağlığın, huzurun, bereketin menbaı
Yüreğinize, emeğinize, kaleminize, kelamınıza bereket
Saygı ve selamlarımla...
Gülüm Çamlısoy
Aslında yalnız ve mutsuz bir şehir ve bizler de belki bu yüzden birbirimizin mutsuzluğundan nemalanıyoruz.
Gizemliyiz ve uzak mutluluğa yoksa yanılıyor muyum?
Mutluluğun güncesi şehrin surlarında saklı.
Özümüzde var olan değerler kutsal ötesi ama göreceli ihaneti hayatın ve iblise çalım atan nice münafık.
İyi ki iyilik var ve iyi ki inanç bu anlamda dört elle sarılıyoruz aslında sarılmalıyız sevdiklerimize tıpkı benim dokumdaki umut ve sarkık teni mutsuzluğun aşk dolu ömrün heba edildiği...
Çok çok teşekkür ediyorum değerli Levent Bey.
Saygı ve selamlarımla.
Bu güne kadar bildiğim her şeyi tensiye ediyorum.
İmgesiz bir yorum…
Pek çok konuda hayat acımasız davranabiliyor bazı insanlara hele ki…söylemekten bıkmayacağım insan edebiyattan nasıl bıkar ki?
Bayağı zaman oldu buradaki üyeliğim bayağı bayağı.
Zaman çok göreceli. Saniyelerin yıllara denk düştüğü hissi ya da tam tersi.
Bilmemek de bir heyecan yaratıyor açıkçası.
Açık olmak her konuda bazen mahremiyetin korunması adına imkanları da düşünüp yazdıklarımızın arkasına sığınmak.
İyi denen sıfat…kime göre iyidir?
Neye göre iyidir bir eylem?
Kendimi sorgulamak benim ilk görevim ama hayatta öylesine insanlara rast geliyorum ki…hani, nerede ise mercek altında insan.
Nefreti yoğun yaşayan insanlar var.
Sevgiyi yoğun yaşayan biri buna nasıl göğüs gerer ki?
İşte madalyonun bir yüzü.
Ve diğer yüzü: yazarak kendime yarattığım sihirli bir dünya.
Belki bir mektup olarak hislerimi yazmak idi yapmam gereken lakin yazımı eklememe daha saatler var.
Sevmek mademki enginliğin iz düşümü.
Yazmayı sevmek ve kendime yakın hissettiğim sayısız insanı.
Sizlerin bana sunduğu işte o sihirli dünyanın kapısından adım attığım ilk günden beri bana hayata karşı inanılmaz bir enerji yükleyen sayısız duygu.
Elbette öncelikle Allah’ın izniyle açılan bir kapı hele ki insan sayısız kapıyı eliyle kapatıp kös kös geri döndüyse.
Kafka’yı çok kıskanıyorum hatta kıskandığım tek cümle sahiplendiğim:
‘’Ben, edebiyattan ibaretim.’’
Şehirle muhabbet...
"Rakım kaç", bilmeden hem de!
Ola ki çok yüksektir, yokuştur... İnmesi sorun, çıkması zaten...
Duygularımızla ortak mı ne?
Tebrikler Gülüm Hanım.
Gülüm Çamlısoy
Bazı hatta çoğu duygu ortak muhtemelen hele ki özde nüktedan yüreğin bazen de sessizliğe büründüğü.
Çok çok sağ olun değerli hocam.
Saygılarımla...
Sonsuz selamlar.
ZEYBEK HOCA
Gülümsemek...
Saygı, selam benden sizedir daima..