- 878 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
GÜLNAZ KAYBOLDU
- Gülnaaaaaaz ! Gülnaaaz !
- Komşular, Gülnaz’ı gördünüz mü ?
- Anne, Gülnaz ortada yok.
- Her tarafa baktın mı ?
- Baktım anne ! Yok, yok !
- Kuş olup uçtu sanki.
- Ahmet dedenin yanındadır gene.
- Ben bir de oraya bakayım.
- Ne buluyor bu çocuk o adamda, anlamadım gitti.
- Ahmet dede, Gülnaz geldi mi buraya ?
Elindeki bulaşıkları bırakıp, kapının önündeki Ayşe’ye döndü Ahmet dede. Ak sakallarını sol eliyle sıvayarak düşünmeye başladı. Hatırlayınca cevap verdi.
- Sabah, hayvanları otlaktan getirdiğimde karşıladıydı beni. Sonrasında görmedim bu gün.
- Allah, Allah ; nerede ki bu çocuk şimdi ?
Ahmet dede de meraklanmaya hatta endişe etmeye başladı.
- Her yere baktınız mı kızım ?
- Baktık Ahmet dede , her yere baktık ! Yok ta yok. Sanki yer yarıldı da Gülnaz içine girdi.
Tüm köylü seferber oldu. Uzun süre bulunamayınca Gülnaz, Jandarmaya da haber verildi. Aramalara Ahmet dede de katıldı. Annesi kadar, babası, ablası kadar endişeyle aradı o da. Zaman zaman ağlasa da , yorgunluktan dizlerinde derman kalmasa da, saatlerce aradı. Hava karardı, köylünün çoğu evine dönse de o dönmedi. Hem seslendi, hem her yeri didik didik aradı.
Tüm gün, hatta tüm gece bulunamayınca Gülnaz, Jandarma soruşturmaya başladı.
- En çok Ahmet dedeye giderdi. Ne buluyorsa artık onun yanında !
- Kim bu Ahmet dede ? Ne iş yapar, nerede oturur ?
- Bizim çobandır o. Sığırlarımızı güder, ahırın yanındaki kulübede kalır.
- Çağırın bakalım gelsin !
Şimdi Ahmet dede aranmaya başladı. Kulübesinde yoktu, ahırda yok. Hatta köyde yok. Ahmet dede bulunamıyordu şimdi de.
- Kaçtı mı yoksa ?
- Çocuğa bir şey yaptı da korkudan mı kaçtı yoksa ?
- Ben dediydim ! O adamda şüpheli bir şeyler vardı.
- Gülnaz’ı biraz gereğinden fazla seviyordu üstelik.
- Of Allah’ım ! Bu adam sapık mıydı yoksa ?
- Öldürüp bir yere atmış olmasın Gülnaz’ı ?
- Ağzınızı hayır açın. Hem olmaz öyle şey. Gariban adam. Tek başına üstelik. Çocukları elbette çok sever öyleleri.
Henüz dokuz yaşlarındaydı Gülnaz. Çok severdi Ahmet dedeyi. Onda özel bir yakınlık, bir sıcaklık bulurdu. Çocuklarla oynamaktan çok, onunla zaman geçirmeyi severdi. Kimi zaman otlakta, kimi zaman ahırda, hayvanlarla ilgilenmesini seyretmekten hoşlanırdı.
Bir sonraki gece, köyün dışında, bir derenin yakınında, ağaçlıkların arasında Jandarma tarafından bulundu Ahmet dede. Bir kaçağa nasıl davranılırsa öyle davrandı Jandarma ona da. Önce elleri yukarı kaldırılarak teslim alındı, sonra da kelepçelenerek köye getirildi.
Gülnaz hala bulunamamıştı.
- Ben demiştim, bu adam tam bir sapık !
- Nasıl kıymış, şunca kadar sabiye ?
- Ölüsünü bulmuşlar mı sabinin ?
- Yazık, bunca senedir ekmeğini yiyor bu insanların !
- Böylelerine acımak olmaz , vurun !
- Allah belânı versin pis sapık !
- Vurun, yaşatmayın !
- Allahını seven vursun !
- Durun yapmayın, belki de suçsuzdur.
- Bırakın, cezasını kanun versin.
- Kanun ancak beslemesini bilir, vurun, öldürün !
Jandarmanın çabalarına rağmen, kısa sürede yere serildi ak sakallı Ahmet dedenin cansız bedeni. Köylü büyük bir iş başarmışcasına, rahatlamış, pişmanlık duymadan cesedi tekmelemeye bile başlamıştı.
Kalabalık henüz dağılmaya başlamıştı ki ; cılız ama çok tatlı bir ses yerde cansız yatan Ahmet dedeye doğru koşmaya başladı. Gülnaz’ dı bu. Çabucak tanıdı Ahmet dedesini, öldüğünü anladı ve üzerine kapanıp sesli sesli ağlamaya başladı.
Gülnaz’ın annesi, babası, ablası, diğer köylüler çok sevindiler Gülnaz’ın döndüğüne.
- Neredeydin kızım sen ? Öldürdün bizi meraktan ?
- Ormana çiçek toplamaya gittiydim, kaybolmuşum. Sonra yoruldum, uyudum. Uyanınca yeniden köyün yolunu aradım. Bulunca da döndüm işte.
Neden sonra akıllara Ahmet dede geldi. Şimdi büyük bir pişmanlık, acıma hissi bütün köyü ve köylüyü sardı. Çok sayıda Jandarma köye gelip, olaya karıştığı düşünülen çok kişiyi göz altına aldı. Bir taraftan Ahmet dedeye diğer taraftan göz altına alınanlara duyulan üzüntü.
En çok üzülen de ağlayan da Gülnaz oldu. Ahmet dedesi, onun her şeyiydi çünkü.
Kimse bilemedi, hatta merak eden bile olmadı: Ahmet dede neden bu kadar düşkündü Gülnaz’a. Neden annesi, babası, ablası, diğer yakınları kadar, belki de daha fazla seviyordu Gülnaz’ı.
Yıllar önce uzak bir köyde yaşarken, çok sevdiği Hatçe’ siyle kaçtığını, kaçınca birbirlerinin olduklarını, bu birlikteliklerinden Hatçe’nin hamile kaldığını, o hamile haliyle onları ayıran babasının Hatçe’yi bir başkasıyla evlendirdiğini, Gülnaz’ın annesinin o çocuk olduğunu, yani Gülnaz’ın aslında Ahmet dedenin öz torunu olduğunu, sırf kızına ve torununa yakın olabilmek için o köye gelerek, onların yanında çoban olduğunu hiç kimse ne merak etti ne de öğrenebildi.
Acınarak , üzülerek, kederle, sırlarıyla birlikte köyün mezarlığına gömüldü ak sakallı Ahmet dede.
Fikret T.
YORUMLAR
Kardeşim Hoş geldin.
Güzel bir öyküyle geldin.
Evett...
Atomu parçalamaktan daha zordur derler.
Ön yargı için.
Yurdumuz da yaşanan çirkin olaylar, bu ön yargıları güçlendirdi.
Bunu güzel bir öyküyle de ne güzel vurgulamış sın.
Selamlarımla.
Tekrar hoş geldin.
Gitme burada kal...