- 935 Okunma
- 5 Yorum
- 3 Beğeni
OH
Ateşim var yine...
Böyle ateşli zamanlarda eklemlerimin her birine dava açıp, gerim gerim gerilen kaslarımın ebesine sövüp, her açıp kapayışta yanan göz kapaklarımı hiç kullanmamakla tehdit eder, bir yandan da abuk subuk düşüncelere dalarım. Çoğunluğu kendine acımakla ilintilidir. Ya da bir kaç yel değirmenine savaş açma halidir bitli bir merkep üstünde... Öyle bir hava var üstümde, battaniyemin altında. Ayak tabanlarıma sürdüğüm korkunç kokulu okaliptüs merhemi üzerine geçirdiğim çoraplardan usul usul sızıyor... yine... Bir işe yaramadığını, burnumu çekmeme ve yeni dayak yemiş haşarı oğlan çocuğu sesime bir faydası olmadığını bilmeme rağmen...Yastığımın altında katlayıp özenle istiflediğim sümük mendillerim var. Mendillerin yanında, yüzüme batan bir de çıkıntılı kutu var gibi. İçi safi rüzgar...
Yattığım yerden yüksek sesle sana birşeyler anlattığımı, söylediklerimi serçe parmağım kadar küçük cinlerin masanın üstünde duran sürahiye divit ucunu değdire değidire bir eski kağıda yazdıklarını hayal ediyorum. Yazdıkları her kelime kuyruklu el yazısıyla siyaha çalan bir renk alıyor...
Merak etme, ölecek gibi değilim. Ancak sıcak su dolu bir küvete sırt üstü yatmış, gözleri, yanakları, kulakları su altında gibi yanıyor yüzüm. Burnumun ucu ve dudaklarım hala kuruda...
Bu gayet rahatsız ruh hali içinde aklıma herkesin hayat içinde bir an bile olsa "Oh" dediği anlar geldi. Acaba neler olabilir diye düşündüm." Oh, dünya varmış" , "Oh beee" diye kafi mutluluğumuzu onayladığımız. Çünkü bizim "oh"larımız "keşke"lerimize zımbalıdır. Tıpkı üst üste yapıştırıldığı için ayrı ayrı sökülemeyen posta pulları gibi... Muhakkak bir "keşke" nin hayata geçmesi lazımdır ki, mutlu olalalım. Şu an mesela; benim "oh" demem için ateşimin düşmesi gerek. Ama yetmez... Bir "oh" için en az beş "keşke"nin gökyüzüne havanması lazım. Kimi mantıklı, kimi bildiğin şımarıkça...
Aynı benim gibi bir "oh" demenin peşine düşmüş, kuyruğunda keşkelerini gezdiren nice ruh gözlerimin önünde resmi geçitte şimdi. Sen de onların içindesin. Gözlerin umutlu bakıyor. Ama başın şöyle biraz sağa eğik gibi, dudağın da biraz bükük... "Oh" demenin şartını boynuna asmışsın şöyle koca koca harflerle yazıp. Neyse ki kolay şartı şurtu senin nidanın. Arkadan grubu yardıra yardıra gür yeleli altı attan müteşekkil bir araba koşturuyor. Arabadan beyaz pelerinli, yüzü maskeli bir insan benzeri; ellerindeki pırıltıları güruhun üzerine serpiyor. Her parıltı bir "keşke"yi dokunduğu yerde duman ediyor. Güruh birbirinin üzerine çıkmaya çalışıyor ki bir pırıltı kapsın. Arbede büyük... Sen. Sen de onlardansın.... Benim gözlerimde yaşlar. Pırıltılı maskeli şey bana çok uzak... Yaşlar iniyor yanaklarıma. Cinler işlerine ara verip, fısıldıyor kulağıma. O gözyaşların ateşteen. Ne var sanki ağlanacak?
Seni görüyorum. Umudunu görüyorum, senden büyük gölgeye dönüşmüş. Koşuyorsun boynunda pankartın. Koşturmacanın içinde bana bakmaz oluyorsun. Giderek uzaklaşıyor, siliniyor bedenin... Bu uzun kuyruk hiç bitmiyor. Sesler geliyor içinden mırıl mırıl kuyruğun..."Oğlan bir akskerden gelse oh diyeceğiz de...", "Şu televizyonun taksidi bitse bir oh çekeceğim", "Ya bir kere, bir kere izin verse öpsem. Oh!" ...
Oğlunun askerden gelmesini bekleyenin oğlu hemen iş bulmazsa "oh" falan demeyeceğini, televizyonun taksidine üzülenin, taksit biter bitmez çamaşır makinesini değiştirme planını devreye koyup "oh" demeyi başka kredi kartı ekstresine erteleyeceğini, o bir öpücük peşinde koşanın bir kere öpmeden birşeycik olmayacağını daha öper öpmez farkedeceğini bilen ruhlarlarla birlikte seyrediyorum bu gürültülü nehri...
Ateşim var yine...
Yazmacılarım sürahiye in-çık yorgun düştüler bile. Göz kapaklarım birbirine bitişti.
Az uyumalı... Burmumdaki garip sesler izin verirse tabii.
Şöyle iki saat deliksiz uyusam bir "oh" derim
Belki...
26.09.2018
YORUMLAR
SERPİL ŞEN
GÜZEL GÜNLERİNİZ OLSUN EFENDİM
GÜZEL BİR OH ÇEKMENİZİ TEMENNİ EDERİM
YAZINIZ ÇOK İÇTENDİ
SAYGILARIMLA