Bir Dilencinin Serzenişi
Siz ne anlarsınız ki benim halimden? Benim küçücük dünyamın içinde olmaktan! Siz o dünyanın içindeki insanların parmağı olamazsınız! Siz varya, ah siz, mükemmel dünyanızın, hep öyle kalmasını arzulayan; mükemmel olmayan dünyaya gözlerini yuman insancıklarsınız!
Rengarenk poşetlerinize bir bakın, mavi, kırmızı, sarı, envai çeşit markalar, modeller. Binlerce poşet geçiyor her gün bu caddeden. Bir o yana bir bu yana dağılıp duruyorlar. Bazılarının kütleleri ufacık, bazılarının ki ise devasa. Yüzüme bakmayan sizler! Ellerinizde taşıdıklarınız nedir öyle? Yaşamınız mı, yozlaşmış ruhunuz mu? Kim bilir belki de gözle görülemeyecek kadar küçük olan merhametinizdir!
Bizler tembel, çalışmayı sevmeyen insanlarız, öyle mi? Bir düşünün, bize kim iş verir, bize kim güvenir? Biz ki kendine güvenmenin ne demek olduğu bilmeyen yaratıklarız! Yüreyebilmenin, görebilmenin nimetlerini anlayabilecek kapasitemiz yok bizim! Fütursuzca, yaşamın içerisine dahil olan, özgürlüğümüzü aşırı sınırlayan bir grup garibiz. Bakmayın bana öyle, aslında sizler de öylesiniz, o şıngırdayan poşetlerin ötesine geçemeyen, o poşetlerin içindeki büyüklü küçüklü kutularda yaşamaya çalışan, doğuştan şanslı varlıklarsınız. Sizin o büyük çalışkanlığınız daha fazla poşet almak uğruna, özgürlüğünüzü kısıtlamanızdan ibaret değil mi?
Şu yanıbaşımdaki güzel giyimli, mis gibi kokan, elinde uzunca bir fülütü olan dilenci neden daha çok ilginizi çekiyor? Onun çaldığı müzik kulağınıza hoş gelirken, benim yalvarışlarım size neden itici geliyor? Görmek istediğiniz neden hep güzel şeyler olurken, bakışlarınızı kaçırdıklarınızın arasında neden hep biz varız? Sizi anlamak zor doğrusu, akıllı olduğunu düşünen sizler, görmek istediklerinizin ötesine geçemeyen sanal bir dünyanın parçasısınız!
Sizin dedikodularınız bizlerin gülüp geçtiği şeyler! Dilenerek zengin olduğumuzu düşünüyormuşsunuz, halt etmişsiniz! Aslında siz cimriliğinizi bastırmak için bize çamur atıyorsunuz? Yanımıza gelip de "ben cimri biriyim, sana para vermek benim ruhumu daraltıyor" demek sizi kötü gösterecek diye ödünüz kopuyor. Siz iyilik meleğisiniz; şıngırdayan poşetlerle dolu insanlar arasında pekala çok iyisiniz! Dilenerek zengin olsak bile sizin gözünüzde bunu hiçbir zaman haketmeyeceğiz öyle mi? Kendime ait bir arabam ya da evimin olması neden sizi huzursuz ediyor olsun ki? Bu acımasız duyguyu ortaya çıkaran ne olabilir?
Sizin zengin arabalarınızın etrafında dolanan o küçük veletler bizim evladımız! Hayatınızın bir köşesine atılmış, unutulmuş o merhameti daha çabuk ortaya çıkarabilmek için görevlendirildi onlar! Arabalarınızın otomatik camını açmaya tenezzül etmeyen, bakışlarını kaçıran sizlerin, taşlaşmış kalbini paramparça etmek için orada o çocuklar. Sizler kendi çocuklarınıza zenginlikle donatılmış ütopik bir dünya kurarken, bizler o ütopik dünyanın içindeki gerçekliği hatırlatıyoruz sizlere.
İşte, o gerçekliğin ta kendisidir bizim evlatlarımız!