- 465 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Aşık forvet
Halı sahada orta yaşlı adamlar topu aralarında döndürerek ısınıyorlardı. Kalede diğerlerine göre daha göbekli olanı kollarını kovuşturmuş direğe yaslanmıştı. Öfke dolu bakışları keyifle ısınanların üzerinde geziyordu. Kararlılıkla:
“Bu sefer yeter!”
Eldivenlerini çıkarıp attı. Hızlı adımlarla orta sahaya yürüdü. Üzerinde ‘Ahmet 2’ yazan tişörtlü adam top çevirenleri azarlıyor, yanına çağırdıklarına taktik anlatıyordu.
Adımları sıklaştı. Gözleri Ahmet’te, mırıldanarak kendi kendine tekrarlıyordu:
“Kalede olmaktan bıktım. Gol atmak istiyorum.”
Ahmet’in arkasında durup omzuna dokundu. Ahmet hızla dönünce bir adım geri çekildi. Ahmet’in yüzü kızarmış burnundan soluyordu.
“Faruk, aslanım hayırdır.”
Ahmet, Faruk’un kısık gözlerini, büzüşmüş ağzını fark edince gelişinin hayra alamet olmadığını anlayıp birden gülümsedi. Söyleyecekleri Faruk’un içinde kaldı.
“Hadi Aslan dön kaleye. Sensiz olmaz.”
Faruk ağzı kulaklarında koşar adım kaleye döndü.
Faruk ofis sandalyesinde her sağa sola döndüğünde ‘ah, uh’ diye acıyla inliyordu. Çaprazındaki açık ofis odasından seslenildi.
“Aslanlar inlemez, kükrer. Harrrr!”
Kükremenin bitmesiyle kahkahaların yükselmesi bir oldu. Faruk ‘ya sabır’ çekti. Kendi kendine omuzlarını ovarken arkasından bir çift kadın eli uzanıp omuzlarını yavaş yavaş ovmaya koyuldu. Faruk tedirgin, sağa sola dikkat kesildi.
“Yapma Melis, gören olacak.”
Kadın işveli, ovmayı bırakıp masaya yaslandı.
“Ne olmuş yani nişanlım değil misin!”
Faruk halinden bezgin:
“Dün akşam gol yemedim ama…”
Melis suratını asıp Faruk’un lafını kesti:
“Gol yemedin ama kokteyle beni yalnız gönderdin.”
Faruk yediği haltın farkında, kıp kırmızı oldu. Söyleyecek bir şey bulamıyor, kıvranıyordu. Melisin gözünde balıkçıların kayığa attıkları balıkların çırpınışları canlanınca:
“Bu akşam iş çıkışı sinemaya götürürsen…”
Faruk’un nefesi kesildi. Dili damağı kurudu. Kravatını gevşetti.
“Şey bu akşam… Final var…”
Melis hiddetle masadan kalktı. Mavi göz bebeklerinin çevresi kızarmıştı. Faruk o gözlerde geleceğini gördü. Kalede top yığınlarının altında yaşlı bedeni eziliyordu. Melis arkasını dönmüş giderken Faruk yerinden fırladı. Gözleri yaşlı sesi ağlamaklı:
“Dur dinle kara gözlüm gitme. Yapma bana küsme. Sinemaya gidelim, deli gibi muhtacım sevgine”
Melis gülümseyerek döndü:
“Kara değil mavi olacak. Şapşal!”
Faruk derin bir soluk verirken çaprazındaki açık ofis odasından seslenildi:
“Finalll!”
Faruk oldukça kararlı, yumruklarını havaya kaldırıp salladı:
“Gol atmak istiyorum artık, gol!”
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.