- 358 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
SOKAĞIN SONUNDAKİ EV- BÖLÜM 14
BÖLÜM-14
Ertesi hafta üşenmedim tekrar mezarlığın yolunu tuttum. Sabrı Usta beni görünce ayağa fırladı. ‘’ Hoş geldin, Dayı.’’
Halil Dayı,
‘’ Hoş gördük Sabri Usta. Bizim işte bir gelişme var mı?’’
Sabri Usta,
‘’ Olmaz olur mu? Gel gözlerinle gör.’’
Sabri Ustayla beraber yürümeye başladık. Geçen sefer geldiğimiz mezarın önünde durduk. Bugün gördüğüm mezar geçen hafta gördüğüm mezara hiç benzemiyordu.
Yerine konmamış olan mezar taşlarını saymazsak. Mezarların üzerindeki yabani otlar temizlenmiş, toprak düzeltilmiş ve yeni çiçekler ekilmişti. Sabri usta verdiği sözün bir kısmını tutmuştu. Ağır, ağır yürüyerek kulübenin önüne geldik. Yanından ayrılırken,
‘’ Sabri Usta şunun şurasında Kurban bayramına az bir zaman kaldı. Gözünü seveyim bir terslik olmasın.’’
Sabri Usta,
‘’ Söz vermek bizde namustur Halil Dayı. Sen merak etme.’’
Temmuz ayının ortalarından itibaren sıcaklar bütün ağırlığı ile kendini iyice hissettirmeye başladı. Şehir neredeyse yarı yarıya boşalmış gibi idi. İşlerde aynı oranda hafifledi.
Esma’nın kitap projesi tutmuş hiç beklemediğimiz müşteriler mekâna girdiler mi kitaplığa uğramadan masaya oturmuyorlardı. Günler yavaş yavaş kısalmaya başladı. Şimdi sıra ikinci adımı atmaya geldi. Aşevinin dışına camekân boyunca bir kitaplık yaptırmayı düşünüyorum. İçerdeki kitaplığa sığmayan kitapları dışardaki kitaplığa koyup, cüzi bir para karşılığında okumaya vereceğim. Konuyu Halil Dayı’ya açınca, ‘’ Bakıyorum kitap işi seni iyi sardı. Haydi hayırlısı. Bu arada bayrama az bir zaman kaldı. Kendini ayarla mezarlığa ziyarete gideceğiz.’’
Esma,
‘’ Tabi gidelim baba. Onlarda sevinsin. Bir şey daha var. ‘’
Halil Dayı,
‘’ Ne varmış?’’
Esma,
‘’ Sinoplu’da bizimle gelebilir mi?’’
Halil Dayı,
‘’ Tabi gelebilir. Ama niye Sinoplu?’’
Esma,
‘’ Geçen gün biraz konuştuk, acı dolu bir geçmişi var. Belki bizimle gelmek ona iyi gelebilir.’’
Halil Dayı,
‘’ Sen Sinoplu’yla konuştun mu?’’
Esma,
‘’ Biraz konuştum baba.’’
Halil Dayı,
‘’ Akşama bana Sinoplu’yla ne konuştuysan noktasına virgülüne kadar anlatacaksın.’’
Esma,
‘’ Yanlış bir şey mi yaptım baba?’’
Halil Dayı,
‘’ Sen yanlış yapmadın. Biz nerede hata yaptık
ta bu güne kadar ağzından bir kelime alamadık.’’
Bayramdan birkaç gün önce, tekrar mezarlığın yolunu tuttum. Sabri Usta her zaman olduğu gibi kulübesinin önünde oturuyordu. Beni görünce, hemen yerinden kalktı. Tokalaştık. Selam sabahtan sonra ‘’ Oğlum sen çayları hazırla, bizde Halil Dayı ile mezarlara kadar gidelim. On dakikaya kalmaz döneriz.’’ ‘’ Tamam baba.’’
Mezarların başına vardığımızda, Sabri Ustanın hakikaten işinin adamı olduğunu anladım. Mezar taşları yerlerine konmuş, mezarların etrafı mermerden blokla çevrilmiş tertemizdi. Toprağa ekilen çiçekler, ışıl, ışıldı. Yaptığım masrafa değdi doğrusu. Esma için çok büyük sürpriz olacak. Hesabın geri kalanını da ödedikten sonra sıra çayları içip biraz laflamaya geldi.
İçim rahat olarak mekâna döndüm. Bizimkiler işleri yoluna koymuşlar. Her şey hiç aksamadan yürüyor. Esma bize uğuru ile gelmiş. İnşallah hep böyle gider. İşler biraz yavaşlayınca, Sinoplu yanıma geldi.’’ Buyur evlat bir diyeceğin mi var?’’
Sinoplu,
‘’ Dayı, bayramın birinci günü mezarlığa gidilecekmiş. Esma beni de davet etti izin var mı?’’
Halil Dayı,
‘’ Ne demek oğlum izin var mı? Davet ettiyse geleceksin tabi. Hatta şöyle yapalım. Burada buluşup bayram namazına beraber gidelim. Namazdan sonra bizim eve geçeriz. Evdekilerle bayramlaştıktan sonra da kahvaltı, daha sonra da mezarlık ziyareti. Kendini ona göre ayarla.
Sinoplu,
‘’ O zaman bizim arkadaşlardan birisinin arabasını ayarlayayım. Taksi uğraşmaya gerek kalmaz.
Halil Dayı,
‘’ Senin şoförlüğün var mı?’’
Başımı eğdim ve gülerek cevap verdim,’’ Var dayı.’’
Halil Dayı,
‘’ Bak sen şuna karda yürüyor ayak izini belli etmiyor. Bunu yazdım bir kenara.’’
Devamı var
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.