- 1615 Okunma
- 2 Yorum
- 2 Beğeni
OLDUM PİŞTİM GELİŞTİM
Gelişim ve değişim kavramları birbirini takip eden iki dost ya da iki kardeş gibi.
Söylemlerin çoğunda bu iki kavram sık sık birlikte kullanılır. Gelişim gerek fiziksel gerekse
zihinsel değişimin olumlu yönünü ifade etmekte, değişim ise fiziksel ve zihinsel yapıda olumlu
olabileceği gibi olumsuz farklılaşmayı da ifade etmekte. Değişimin hızı bünyeye uygun
olmadığında ucube görüntülerin ortaya çıkması kaçınılmaz oluyor. Ergenlik çağına yeni
giren erginlerin, ellerinin, ayaklarının, sesinin değişmesi, gelişmenin belirtisi olsa da
ergenin kendisi açısından kabul edilebilir bir durum olmayabiliyor. Değişimin, zihinsel ve
fiziksel bünye ile uyumlu olması beklenir ancak olgunlaşmak bazen istenmeyen değişimlere
de gebe kalabiliyor. Değişimden anlamlı ve olumlu sonuçlar almak bazen orantısız
değişimlerin gerçekleşmesiyle mümkün olabilmekte. Değişimin gelişim olarak kabul
edilebilmesi olumlu sonuçlara adım atabilmekle oluyor. İç huzurun hâkim olması gelişimle
kaçınılmaz oluyor. Orantısız değişimler ergende iç huzursuzluk oluşturmakta. İç
huzursuzluk sonucunda verilen karalarda tutarsızlık olabileceği gibi iletişime kapalı birey
olarak ta ortaya çıkmakta. Bu sonuçlar toplumsal beklentileri karşılayan durum değil.
Bir ergenin kabul edilebilir gelişmiş birey olduğunu makul görmek ve benimsemek için
gerek fiziksel gerekse zihinsel gelişimini tamamlaması beklenir.
Ülkeler de tıpkı ergenler gibi bazı yönleriyle gelişmiş oluyor bazı yönleriyle de
değişmeden gelişmeden kalabiliyor. Değişim ve gelişim hızına uyum gösteremeyen
ülkeler insanlarına huzur vermeyen yapıları içinde besliyor. Bir ülkede huzur ve barışın
hâkim olması için bütün yönleriyle gelişim sağlayan, orantılı ve dengeli büyümeyi
kendisine hedef almalı.
Ülkelerin ekonomik büyüklüklerine bakarak gelişmiş olduklarını söylemek kabul edilebilir
bir ölçüt değil, Ülkelerin gelişmişlik düzeyleri çeşitli değerlendirme ölçütlerine göre
puanlanarak bulunabilmekte. Buna göre gayri safi yurtiçi hâsıla, borçluluk, yatırımlar,
dış ticaret, fert başına düşen milli gelir, okul öncesi eğitim; ilköğretim; ortaöğretim ve
yüksek öğretim hizmetinden yararlanan vatandaş sayısı, sağlık hizmetinden yararlanma
durumu, anne adaylarının ve bebeklerin ölüm oranı, demokratik yaşam kültürü gibi
hizmetlerin yeterlilik oranı ülkelerin insani gelişim endeksini göstermekte.
Türkiye Cumhuriyeti, cari fiyatlarla gayri safi yurt içi hâsıla sıralamasından 190 ülke
arasında 17 sırada, kişi başına düşen milli gelir açısından 64. Sırada, insani gelişmişlik
endeksi bakımından 72. Sırada yer almakta.
Yukarıda ki veriler birlikte değerlendirildiğinde ülkemizin kabul edilebilir düzeyde
değişmediğini ve gelişmediğini söylemek yanlış olmayacaktır, değişim ve gelişlim süreci
ergen gibi orantısız büyüme trendi içinde. Değişim ve gelişim süreci dengeli ve iç huzuru
sağlayacak dinamikleri birlikte taşımalı. İkbal elde etme, yandaş kayırma zihniyeti ur gibi
bünyeye hâkim olmamalı. Vatandaşları eşit, demokratik yaşam tarzının kullanılması için
şartların oluşturulduğu, siyasal, sosyal ve ekonomik hayatta huzurun hâkim olduğu,
yalpalamayan, her türlü olumsuzlukları dış mihraklara yüklemeyen, ergenlikten çıkmış,
ne dediğini ve ne istediğini bilen, küresel ölçekte sözü dinlenen, sözü tutulan, olmuş,
pişmiş, gelişmiş, bir ülke istiyorum.
Özer YILMAZ
YORUMLAR
__ İkbal elde etme, yandaş kayırma zihniyeti ur gibi bünyeye hâkim olmamalı elbette bu konuda hemfikir olmamak mümkün mü? Ancak kayırmacı zihniyetle personel alımı. ikbal elde etme arzusuyla yağdanlık görevi üslenme ülkemizde daha uzun yıllar süreceğe benziyor. saygılarımla.
Biz sadece pişiyoruz... Gelişmişlik ve olgunluk sanırım gelecek yüz yıl içinde ... Adalet , gak ve hukuk sadece hayal diyelim şimdilik...