Dünyamın Hasta Üyeleri
Bu dünya ne kadar güzel!
Koca bir kulübem var, evin arka tarafında, rengarenk! Sahibim beni satın aldığında (hayal meyal hatırlıyorum) o kulübeyi bir güzel boyamıştı. Gökkuşağının içinde uyuyorum her gece…
Bir dünyam var benim, bir de dünyamı dünya yapan onun üyeleri. İnsanlar! Beni karşılıksız seven, karşılıksız karnımı doyuran insanlar. İnsanlar gerçekten de böyle midir?
Dünyamın içinde çocuklar da var, komşunun çocukları. Susmak nedir bilmeyen, sürekli hareket eden çocuklar! Bende çocuk gibi oluyorum onları duydukça, sürekli bağırıyorum, bir o yana bir bu yana durmadan hareket ediyorum. Ama çoğu zaman onları göremiyorum, arada (benimle uğraşmak istediklerinde) kafalarını koca duvarın üzerinden çıkarıp gözlerimin içine bakarak ismimi söylüyorlar! Bu çocuklara benimle ilgili başka şeyler öğretmiyorlar mı? İsmimden başka söyleyecek kelimeleri yok mu bunların?
Ah kuşlar! Dünyamın kanatlı üyeleri. Durmaksızın uçmak varken neden benim duvarımın üzerine konup bana bakıp duruyorlar. Defalarca kovalamama rağmen, sürekli beni rahatsız ediyorlar. Ne o benim sahibimin olmasını mı kıskanıyorsunuz kuşlar? Tamam hadi artık gidin! Ne istiyorsunuz benden! Ben sizin gibi duvarların üzerinden uçamıyorum, gidin başımdan!
Benim koruduğum bu dünyanın bir parçasıyım ben, dünyamın dışındaki her şey, ürpertiyor beni. Her gün gizemli demir kapıdan çıkan sahibimin nereye gittiğini bilmiyorum, sabah çıkıyor o kapıdan, akşam geri geliyor. Kuşlar sinir bozucu bakışlarıyla bazen öğle vakti bazen de akşamüstü geliyor, sonra onları kovalasam da kovalamasam da bir şekilde dünyamdan ayrılıyorlar. Çocuklar da öyle; öğle vakti seslerini duyuyorum, sonra içlerinden biri (en haylaz olanı), duvarın üstünden bana bakıp duruyor ve sonra neden bir anda sessizliğe gömülüyor dünyam? Benim dünyamın üyeleri nasıl oluyor da bu dünyanın dışına çıkmış gibi yapabiliyor? Bu dünyanın dışı diye bir yer, şu gizemli demir kapının ötesi var mı ki?
Nedir bu bitmek bilmeyen agresifliğim? Sürekli bağırıyorum, amaçsızca, en ufak ses duysam bile ortalığı ayağa kaldırıyorum. Bir şeyler olmuş olmalı bana. Sahibim, ah onu çok seviyorum, her gün yemek getiriyor bana, geceleri uyuyabileceğim kulübem de var. Peki nereden geliyor bu huzursuzluğum? Sanki bir şeyler eksik gibi, daha önce böyle hissetmemiştim. Peki beni kıskanan şu kuşları neden ben kıskanmaya başladım? Nereden geldi bu fikir, bu kuşlar hastalık mı bulaştırdılar bana?
Belki kuşlardan, belki çocuklardan. Ama bu daha önce hiç hissetmediğim bir hastalık türüydü. Bir adı var mıydı bu hastalığın? Kim bilir… Kuşların söylediğine göre iki farklı adı varmış bu hastalığın: Onlar bu hastalığa “Merak” ve “Özgürlük” diyorlardı.
YORUMLAR
bir köpeği on insana değişmem hem zaten hayvanları tanıdıkça insandan uzaklaştım ben insanları tanıdıkça da hayvanlara sığınır oldum.O kadar temiz ve güzeller ki.Allah hayvanları insanların şerrinden korusun.
Köpeklerin merakı onların başına epey iş açmıştır ancak her zaman özgürlüğün ardına düşmezler.Ama belediyelerin işkencehanesi olan barınaklardan bahsetmiyorum tabiki oralardan böcekler bile kaçma derdindedir
Güzel başladım sayenizde güne sağ olun.
sağlıkla kalın
Filiz Şahin. tarafından 9/10/2018 7:36:19 AM zamanında düzenlenmiştir.