- 836 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
Ne İçin
Sonra o durup durup eskimeyen soru beliriyor: Ne için?
Parçalarına ayırsan da, yaksan da, yıksan da, kaldırıp bir yere atsan da beliriyor. İster kör kuyulara, ister uçurumların diplerine, kazabildiğin kadar derinine kazıp toprağın, saklasan da beliriyor. Cevapları öldürebilenler çıksa da, soruları öldürebilenler çıkmadı henüz.
Soruyu soranların dilleri kesildi, ayaklarına ellerine kelepçeler takıldı, bedenlerine işkenceler yapıldı. Soruyu soranlar değer verdikleri ile tehdit edildi. Olmadı soruyu soranların bedenleri yakıldı, kurşuna dizildi, infaz edildi her şekilde. Soranların nefesleri kesildi. Soru binlerce yıl gezdi, iklimler, çağlar geçti. Yine yine geldi. Hiç gitmeden, hiç bitmeden geldi.
Soranların türü değişti, ırkı değişti, teni değişti, dili değişti, dini değişti, yaşadığı toprak değişti. Soru değişmedi.
Cevapları öldürebilenler çıksa da, soruları öldürebilenler çıkmadı, çıkamayacak. O zaman be anlamazlar, hâlâ ’ne için? ’ i, ne için yok etmeye çabalamaya çabanız...