- 1304 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
İNSANIM, İNSANCIL OLAN HİÇ BİR ŞEY BANA YABANCI KALAMAZ - İRTİCA PROPAGANDASI YOLUYLA KOMÜNİZMİ YAYMAK (!)
Normal şartlarda ’İrtica’ denince aklımıza hiç bir zaman komünizm gelmez. Lakin gelin görün ki ileride kendileri de mürtecilikle suçlanacak ve partileri kapatılacak olan bir iktidar döneminde 1957 de bir doktor irtica propogandası yoluyla komünizmi yaymak suçundan suçlu bulundu ve kurduğu parti kapatıldı. Yani komünizm ve irtica kelimeleri yan yana gelmiş oldu bir mahkeme kararında.
Bahsettiğim Doktor Hikmet Kıvılcımlı idi. Partisi ise Vatan Partisiydi.
O zaman gelin biraz daha yakından tanıyalım Hikmet Kıvılcımlı’yı.
Hikmet Kıvılcımlı 1902 yılında Priştine’de doğdu. Henüz 19 yaşındayken Yörük Ali Efe idaresindeki Kuvay-i Milliye teşkilatına gönüllü olarak katıldı hatta Köyceğiz Kuvay-i Milliye Askeri Kumandanlığı görevini yüklendi. Vefa Lisesi ve İstanbul Askeri Tıp Fakültesini bitirip doktor olduysa da okul yıllarında komünizmle tanıştığı için siyaset daha fazla ilgi sahası oldu. 1920 de kurulmuş olan Türkiye Komünist Partiye 1921 yılında üye oldu.
1925 Yılında Şeyh Sait isyanı sebebiyle çıkartılmış olan Takrir-i Sükun Kanunu ( Örfî idare, Sıkı yönetim ) Hikmet Kıvılcımlı’yı da rüzgarına kattı ve ilk hapis cezasını aldı: 10 Yıl Kürek cezası...Lakin 1 yıl yattıktan sonra çıkan afla serbest bırakıldı. ( Yanlış anlaşılmasın. Şeyh Sait İsyani ile ilişkilendirilmedi. )
1927 Yılında 3 aylık bir hapis cezası daha aldı.
1929 yılındaki İzmir Tevkifatında 4,5 yıl daha hapis yattı.
1937 de ’ Demokrasi Türkiye Ekonomi ve Politikası ’ adlı broşürü bizzat Atatürk tarafından tehlikeli görüldü ve bu broşürün satılmasına yasak kondu ( 4. Resim )
1938 yılında Nazım Hikmet ve Kemal Tahir’le birlikte Donanma davasında yargılandı ve tekrar hapse kondu. Hapisten çıktığında tarih 1950 idi ve iktidarda Demokrat parti vardı. ( Hayatının 22,5 senesi hapiste geçmişti. )
1954 Yılında Komünist Parti artık Vatan Partisi olmuştu ve Hikmet Kıvılcımlı da bu partinin başındaydı.
Türkiye’nin ABD nin gözüne girmek için her türlü atraksiyonu yaptığı, hatta hiç alakamız olmadığı halde Kore Savaşına asker gönderdiğimiz 1950 li yıllarda aynı zamanda ABD nin uykularını kaçıran komünizim tabii olarak Türkiye’nin de baş düşmanı olmuştu. Bu durumda Komünist Hikmet Kıvılcımlı’nın bir sebep bulunarak tekrar içeri tıkılması gerekiyordu.
1957 yılına gelindiğinde ( 15 Ekim 1957 ) Hikmet Kıvılcımlı işte bu imkanı kendi elleriyle sundu. Lakin bu sefer yaptığı şey irticaydı...Evet, şaşırtıcıydı ama Hikmet Kıvılcımlı gibi biri en azılı mürtecinin bile söylemeyeceği (!) sözleri 15 Ekim 1957 de İstanbul- Eyüp Sultan Meydanında sarfediyordu. Hem de çıktığı kürsüde tam beş saat konuşarak. Hem de bu arada ezan okunması üzerine yaptığı konuşmayı yarıda keserek...Adam komünist olduğu için sağcıların zaten hedefindeydi. Bu konuşmadan sonra ise asılsa tek solcunun itirazı olmazdı. Nitekim de hiç kimse umursamadı bile bir kaç komünist dışında...
Peki ne demişti Hikmet Kıvılcımlı? ’ Kubbeler Miğfer, Minereler Süngü’ mü demişti?
Hayır, onun sözleri çok daha fazla irtica kokuyordu(!) Aynen Şunları demişti: ( Önemli bazı pasajlar )
....Bugün, Müslüman İstanbul’umuzun, İstanbul’dan önce Müslüman olan Eyüp bölgesinde Vatan Partisi’nin sesini duyurmaya geldik.
İslamın büyük prensibi, hepimizin bildiği gibi: “leyse lil insane illâ mâ seâ” der. (yani: insan için, çalışmaktan , emekten başka her şey yalandır) der. İşte, o büyük hakikat, aradan binlerce yıl geçtikten sonra bugün, dünyanın en ileri memleketlerinde dahi, tek büyük içtimai hakikat, insanlığın bulabildiği en büyük hakikat olarak tanınmıştır. Bugün insanlığın yarattığı değer emek üzerine kurulur. Avrupa’nın en büyük iktisat alimleri, İngiltere’nin klasik iktisatçısı denilen Adam Smith’ler, Ricardo’lar: binlerce senelik insan ilminin neticelerini toplarken, o hakikati bulabilmişlerdir: “leyse lil insane illâ mâ seâ!” hakikatini: “Değer, insanın emeğinden doğar” şeklinde ifade etmişlerdir… İşte Vatan Partisi’nin prensibi de, her şeyin temelinin, memleket siyasetinin de üzerinde kurulması icabeden temelin emek olması lazım geldiğini ifade eder.
Vatandaşlarım!
O zamana kadar insanlar arasında bütün düzeni kuran kanunlar ve kaideler “gökten iner” di. Hazreti Muhammed: “ben sonuncu peygamberim!” demekle, bizlere şu büyük hakikati anlatmış oluyordu: ’Artık kanunlarınızı kendiniz yapacaksınız’! demek istemiştir… Ve onun için insanların büyük toplantı yerleri Camiler meydana gelmişti. Bütün İslamların camii: Adı üstünde cami!..
......Mübarek Ezan-ı Muhammedi dolayısıyle buradaki hak davamızın konuşulması bir an için durdurulmuştu. Sözümüze, -müsaadenizle- yeniden başlıyoruz.
Ne zaman mübarek bir camiin, mübarek bir mescidin önünde bulunsam, daima, Hülefâyi Raşidin ( İlk dört Halife ) zamanındaki vatandaşların siyas hayatları gözüm önüne geliverir.. Bilirsiniz, o zamanlar, camiler Müslümanların siyasi toplantı yerleri idi. yani her cuma, halife bizzat camiin içerisine gelir, karşısındaki vatandaşlara bütün memleketin umur ve hususu hakkında hesap verirdi. Gene çok iyi bilirsiniz ki, devlet başkanı olan halife, bizzat halk tarafından biat suretiyle reis olur, yani seçimle iktidara gelirdi. Bizzat halifeler seçilmiş devlet başkanı idiler. Bu seçilmiş başkanlar, her hafta, bütün Müslümanları önüne toplıyarak, camide onlara memleket işleri hakkında hesap verirlerdi.
......Tek parti değil mi? Demokrasi yokmuş o zaman.. Şimdi bunu diyorlar.. O zaman da demokratız diyorduk, ama, şimdi anlaşıldı ki (7-8 seneden beri) o devrin ismi bal gibi istibdatmış. Yani, işte, halkın hissi sorularak; halkın reyi alınarak işler yapılmamış. Ya nasıl yapılmış? İşte böyle: Falan vekaletten bir memur koysun adaylığını, alkışlıyalım şakşak! Maaşallah büyük adamdır..Ver oyunu, girsin meclise.
Evet, bu konuşma sebebiyle Hikmet Kıvılcımlı ’İrtica Propogandası yoluyla Komünizmi Yaymak ’ Suçlamasıyla bir kez daha hakim önüne çıkar. Yani bu ülkede komünist olmak sebebiyle peşin peşin dinsiz addedilmek bile bir insanın ’ Allah, Peygamber, İslam Dini ’ gibi kelimeleri ağzına alması , hele hele ayet okuyup manasını vermesi sonucu ’ Mürteci ’ olarak damgalanmasını engelleyememiştir ve işin garibi bunu yapan da 1932 den beri Türkçe olarak okunan ezanı 1950 de tekrar Arapçaya çevirdiği için ’ Mürteci ’ olarak damgalanan DP iktidarıdır.
Kıvılcımlı, yukarıdaki konuşma nedeniyle 5 Kasım 1957’de tutuklanmış, parti faaliyetleri, bir süre daha devam etmiştir. 30 Aralık 1957’de ise İstanbul 1. Sulh Ceza Mahkemesi’nce partinin faaliyetleri durdurulmuş, Kıvılcımlı dahil 25 üyesi tutuklanmıştır.
Tutukluların soruşturması Harbiye Askeri Cezaevi’nin zindanlarında sürdürülmüştür. 1958’in sonlarına doğru tutuklular sivil Sultanahmet Cezaevi’ne nakledilmiş, “Komünist teşkilatı organize etmek” suçlamasıyla Ağır Ceza Mahkemesi’ne çıkarılmışlardır. Hikmet Kıvılcımlı, 2 Aralık 1959’da Vatan Partisi davasından tahliye olmuştur.
Hapisten çıkmasından 1 yıl sonra yapılan ihtilale Kıvılcımlı’nın yaklaşımı ilginçtir. Hatta bu ihtilali bir gaza olarak nitelendirir.Nitekim Cemal Gürsel’e
"Tarihimizde daima kuvvetle çarpan kalbimizin; yiğit ordumuzun kötülüğe baş eğdirişini huşûla selamlarım.İkinci Kuvvayı Milliye Gazanız kutlu olsun.Gerçek demokraside Allah yanıltmasın.
Vatan Partisi Genel Başkanı
Dr. Hikmet Kıvılcımlı"
Şeklinde bir mektup yazmıştı. Ancak ne CHP ye ne DP ye yaranabildiği gibi 1960 Darbesinin Milli Birlik Komitesine de yaranamamıştı.
11 Ekim 1971 de Belgrat’da dünyaya gözlerini yuman Hikmet Kıvılcımlı’nın İstanbul- Topkapı’daki mezar taşında dini hiç bir ifade yoktur. ( Annesi Münire Kıvılcımlı’nın mezarında da ...Ne Hüvel Bâki, ne Ruhuna Fatiha... ) Onun yerine mezarı çevreleyen mermer üzerinde şunlar yazar:
“İnsanım: İnsancıl olan hiçbir şey, bana yabancı kalamaz”(Bu sözler Karl Marx’ın da çok sevdiği Latin Şair Terentius’a aittir.)
Ne diyelim: Tanrı taksiratını affeylesin.
RESİMLER:
1-2- HİKMET KIVILCIMLI
3- HİKMET KIVILCIMLI’NIN İRTİCA İLE SUÇLANDIĞI GAZETE HABERİ
4- Kararname
T.C. Başvekalet Kararlar dairesi Müdürlüğü
Karar Sayısı 2/ 7829
Hikmet Kıvılcımlı tarafından yazılarak İstanbul Gütenberg Matbaasında basılan ’ Demokrasi Türkiye Ekonomi ve Politikası ’ adlı broşürün zararlı yazıları taşıdığı anlaşıldığından Matbuat Kanunun 51 inci maddesi mucibince satışının yasak edilmesi : Dahiliye Vekilliğinin 18.11.1937 , 10.12.1937 Tarih ve 7478/33 , 7969/3 sayılı tezkerelerile yapılan teklifi üzerine icra vekilleri heyetince ( Bakanlar Kurulu ) 15.12.1937 tarihinde onanmıştır.
15.12.1937
Reisicumhur K. ATATÜRK.
Bş v. ( Başvekil )
CELAL BAYAR
Ve diğer Bakanlar......
5- 1954 Tarihinde Kurulan Vatan Partisinin Amblemi
6- Hikmet Kıvılcımlı ve Annesi Münire Kıvılcımlı’nın mezarı.
YORUMLAR
Demokrasi uğruna ... irtica ediyorum sayfanıza...
“Tatsız bir doğa görünümüne gidiyor yorumlarımız,ve hocamız lehçesiyle bastırıyor davulu....
En hayasız kahpeliği besleyeceğiz sayfalarda, ve kılıçtan geçireceğiz mantıklı yorum başkaldırılarını.
Biberli ve posası kalmış sitelerde, en canavarca büyük edebiyatçı ağız ya da savaşçı buyruğuyla...
Selam bu yazarlara, şu ya da bu şair atalara... Biz gönüllü askerler saldırgan felsefemizle yeniden doğanlara bir kılıç daha çekmek için düşelim sayfalara, yollara ...”
Saygılar