- 486 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
SOKAĞIN SONUNDAKİ EV BÖLÜM-11
BÖLÜM-11
Sinoplu’yu yolcu ettikten sonra biraz daha oyalandım. Beynimde korkuyla karışık düşünceler adeta resmigeçit yapıyordu. Eve doğru yürümeye başladım. Ev uzaktan göründüğünde, bütün düşüncelerim kafamdan silinip gitti. Geçte olsa benimle her şeylerini paylaşan bir aileye sahip olmuştum. Babam içeri girdiğimi görünce, ‘’Nerede kaldın kızım? Merak etmeye başladık.’’ Babamın yanına oturdum. Ellerini avucumun içine alarak, ‘’ İyi ki varsınız baba. Bir arkadaşımın yanına uğradım. Bu akşam yemekten sonra anlatınca benim için ne kadar önemli olduğunu anlayacaksınız?’’
Mutfağa girdiğimde annemin sofrayı hazırladığını gördüm. Hep beraber akşam yemeğini yedik.
Esma,
‘’ Bu gece kahve içmek yok çay içeceğiz.’’
Halil Dayı,
‘’ Bildiğin bir şey var ki böyle söylüyorsun. Dediğin gibi olsun.’’
Esma,
‘’ Bu gece İstanbul’a gelişimizi ve sonrasını anlatacağım.’’
Halil Dayı,
‘’ O zaman yerine geç ve anlatmaya başla. Dur, dur Münevver Hanım, hadi bırak şimdi iş yapmayı da buraya gel.’’
Çayı demledim ve ilk servisi yaptıktan sonra yerime geçip oturdum. Sıra hikâyemi anlatmaya geldi.
Esma,
‘’ Yıldırım’ın askerlik arkadaşının yardımı ile İstanbul’a geldik. On beş gün içinde yıldırım nikâhımız kıyıldı. Kocam iş sahibi oldu. Yeni evimizde yaşamaya başladık. Her şey gerçekleşmesi mümkün olmayacak bir rüya gibiydi. Evliliğimin ilk yılında kızım Ensal dünyaya geldi. Çok nazlı bir kızdı. Zor bir doğum oldu. Mutluluğumuza mutluluk kattı. Üçüncü yılımızda ise oğlum dünyaya geldi.
Babamın anısına, adını Güneş koyduk. Yıldırım gözümün içine bakıyor. Demek ki hayatta uyum böyle bir şeydi.’’
‘’ Ne yazık ki mutluluğumuz çok uzun sürmedi. Şemsiye birden tersine döndü. Fabrikada bir patlama oldu. Serhat’la Cemil Bey, bu kazada hayatlarını kaybettiler. Aile bir daha kendilerini toparlayamadı. Serhat’ın annesi fabrikayı satarak, memleketine geri döndü. Vedalaşmamız çok acı oldu. Ama hayat devam ediyordu. Yıldırım kendine yeni bir iş buldu.’’
Çay servisini yaptıktan sonra kaldığım yerden anlatmaya başladım. Kocamın maaşı biraz daha az olsa da geçinip gidiyorduk. O meşum kaza başımıza gelinceye kadar.’’
Halil Dayı,
‘’ Çocuklarınla kocan hangi mezarlığa defnedildi?’’
Esma,
‘’ Yıldırımın işi Güngören’deydi. Bizde iş yerine yakın olsun diye Güngören’e taşındık. Kazadan sonra da ailemi Güngören mezarlığına defnettik.’’
Halil Dayı,
‘’ İnşallah huzur içinde yatıyorlardır. Kırşehir’den hiç haber alıyor musun?’’
Esma,
‘’ Ara sıra ağabeyim arıyor ve ne zaman döneceğimi soruyor? Annem bana yaptıkları için üzülüyormuş, Çok pişmanmış?’’
Münevver Hanım,
‘’ Sen ne cevap veriyorsun?’’
Esma,
‘’ Tek kelime, asla geri dönmeyeceğim. Şimdilik izin verirseniz yatmak istiyorum.
Halil Dayı,
‘’ Tabi yatabilirsin kızım.’’
Esma yatmaya çıktıktan sonra Münevver Hanımla bakıştık. Esma’nın hali hiç iyi değil. Bu kız bir şeyler çeviriyor ama anlayamıyorum. Allah sonunu hayır etsin.’’
Münevver Hanım,
‘’ Sen de yine bir şeyler çevireceksin. Senin bu bakışlarını bilirim.’’
Halil Dayı,
‘’ Haklısın hanım bir şeyler düşünüyorum. Ama şimdilik bana kalsın.’’
‘’ Hayret bu güne kadar benden hiçbir şey saklamamıştın.’’
Halil Dayı,
‘’Esma’ya ufak bir sürpriz yapacağım, ama önce bir yeri ziyaret etmem lazım. Ondan sonra sana anlatırım. Geç oldu bizde yatalım.’’
Bütün gece yüzü karanlığa gömülmüş simsiyah düşünceleri beynimde dans eden bir hayalle cebelleşip durdum. Sabah uyandığımda, daha yeni yatmış gibi idim.
Mekândan içeri girerken, Suna bizi kapıda karşıladı. ‘’Ablam seni içerde bir sürpriz bekliyor.’’ Merakla bu sürprizin ne olduğunu sordum. Cevap olarak, ‘’ İçeri gel kendin gör’’ diye cevap verdi. İçeri girer girmez kitaplığın yanı başında iki büyük poşet dolusu kitap duruyordu. BU sefer sevinçten yüreğim tatlı, tatlı burkuldu.
Esma,
‘’ Ben kitap siparişi vermedim. Bu kitaplar nereden geldi?’’
Suna,
‘’ Hani sokağın sonunda ki tek katlı evin yanında bir bakkal dükkânı vardı. Adı Tuğrul amcamı, Turgut amca mı tam olarak hatırlayamıyorum yaşlı bir adam işletiyordu. Geçen ay vefat etmiş, çocukları dükkânı kapatıyormuş. Senin kitaplık yaptığını duyunca, bir işe yarasın diye getirip bıraktılar.
Halil Dayı,
‘’ Tamam anladım bizim Turgay bakkal geçen ay rahmetlik oldu. Küçücük dükkânıyla koca, koca marketlerin arasında, onlara karşı yaşam mücadelesi veren son cengâverdi.’’
Esma, Suna’ya ‘’ Hadi bakalım işe girişelim kitaplarla sonra ilgileniriz’’ derken bile gözlerini kitaplardan ayıramıyordu.
Akşam üzere bir fırsatını bulup kitaplarımı yerleştirdim. Şimdiden bir hazineye sahip olmuştum. Bu daha başlangıçtı ve arkası gelecekti. Hiç acele etmeden yavaş, yavaş.
Devamı var
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.