Merhamet Çalan Hırsız
Ah anneciğim (hep böyle söylerdim Şükriye Teyze’ye) demedim mi sana acırsan acınacak hale gelirsin. Dinletemedim, yine merhametinin gölgesini boş bıraktın fırsatçılara. İnanma böylelerine, onlar senin gibilerinin gölgelerini arar dururlar, sahte hüzün kondururlar yüzlerine, acıklı bir ses çıkıverir dudaklarından, sende merhametlisin, acırsın; acırsın acımasına ama bak şimdi de acınacak hale geldin.
Bizim Şükriye Teyzemiz böyledir işte; kapısına geleni boş çevirmez, bırakın boş çevirmeyi, tanısın tanımasın evine alır o ‘tanrı’ misafirini. İkram eder, yedirir, içirir. Ah be annecim bir soruver kimsin, kimlerdensin, nerden geldin, nereye gidersin? Olur muymuş öyle şey, misafirlere böyle sorular sorulmazmış. Ama son gelen misafir, çok üzdü anneciğimi; sözde misafir olarak gelmiş, evin altını üstüne getirmiş, dolapları, çekmeceleri karıştırmış, sonra anneciğimin gözleri önünden çıkıp gitmiş. Ah ne üzülmüş annecim, bağırmadan oturuvermiş koltuğuna, öylece kalakalmış.
İnsanların merhametini sömürenler en büyük hırsızlığı yapıyorlar bana göre. Aman efendim neymiş; “Allah rızası için…” hep böyle başlarlar, elbette ağlamaklı bir tavır takınırlar, yanlarında 4-5 yaşlarında bir de çocuk olur. Kılık kıyafeti yırtıp pırtık, pis pasak içindedir. İşte, tüm bunları yapanlar, içimizdeki merhameti gün yüzüne çıkaran, insanların en hassas duygularıyla oynayan zengin sahtekarların işidir. Ah anneciğimin de merhameti boldur, onun karşısına nasıl çıkarsanız çıkın ne kıyafetinize bakar ne de sözlerinize, alıverir içeri; bir anda kendinizi anneciğimin evinde yemek yerken bulursunuz. Öyle merhametlidir o!
“Sen hiç üzülme annecim, ben evi bir güzel temizlerim, eşyalarını toparlarım, hadi, sen benim eve geç. Biraz uyu, dinlen. Üzülme, uyandığında her şey eskisi gibi olacak.” Gerçekten de her şey eskisi gibi olacak mıydı?
Evet olacaktı: Hırsız eve ‘misafir’ olduğunda anneciğimin çok parası olabileceğini düşünüyordu. Öyle ya bu kadar yardımsever insanın çok parası olmalıydı. Ama büyük bir yanılgı içerisindeydi. Ah anneciğimin üç kuruş parası dahi yoktu. Erzak fişi vardı sadece; Ayten abla (ona eskiden böyle söylediğimde sinirlenirdi) ve ben muhtarı sıkıştırdık, ona Şükriye Teyze’den bahsettik. Sağ olsun (mahalleyi aleyhine organize etmemizden çekindiğinden) aylık erzak fişi ayarlamaya çalışacağını söyledi. Sonunda, Şükriye Teyze nerden geldiğini bilmediği gizemli erzak fişleriyle her ayın başı eve yiyecek bir şeyler alıyor, yemek yapıyor, yaptığı yemekleri de meşhur misafirleriyle paylaşıyordu. Neticede, hırsız bey de bu kadar misafir ağırlayan birinin zengin olabileceği düşünmüş, kendi de Şükriye Teyze’ye misafir olmaya karar vermişti.
Annecim akıllanmayacak. Bana sakın kızmayın. Evi temizleyene kadar canım çıktı. Peki bu kadar uğraşmama rağmen ne dedi beğenirsiniz Şükriye Hanım; çok güzel olmuş, evin ilk hali onu çok üzmüş, ama neden üzmüş biliyor musunuz? Söyleyeyim: Yeni bir misafir bekliyormuş, dağınık, perişan bir evde nasıl misafir ağırlayacakmış. Pes doğrusu!
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.