ESKİYE NUR YAĞDI
ESKİYE NUR YAĞDI
Eskiye rağbet olsaydı, bit pazarında nur yağardı ama bu yazım eski:))
Tarih : 30.06.2012 11:16 Konu: Kızlarımız ve başörtü..)
Eskiden bu olaylar köylerde yaşanıyor zannederdim, şimdi ise kentin göbeğinde ve tamda gözlerimizin önünde olup bitiyor her şey. Bu okadar basit, yada kısa bir sürede anlatılacak kadar da kısa değil aslında. Bu bayağı köklü ve de derin bir konudur, öyle ha deyince de çözülecek bir durum değil. Çünkü biz anneler kızlarımızı daha beşikteyken onlara kadın olmayı öğretiyor, onları daha ilk yaşlarda gelinlik kız gibi davranmasını ve elin oğluna köle nasıl olunur , ona göre yetiştiriyor, bu şekilde birçok şeyden uzak durmasını sağlıyoruz. Çünkü kız beşikte, çeyiz sandıkta diye başlayan sözlerle büyütüyoruz kızlarımızı..İki ayrı cins, ve iki ayrı kültürle aynı evin damı, aynı evin içerisinde ama birisi alabildiğine özgür, bir diğeri ise sınırları çizilmiş bir yaşam içerisinde gelişp serpilmeye çalışan geleceğin annesi olarak....
.. Bir süre önce bir olaya tanık oldum. Aslında birçoğumuzun yakından tanık olduğu olayların belki de en basitiydi benim tanık olduğum olay. Bankadayız, kuyruk var insanın canı bir süre sonra sıkılmaya başlıyor ve dedikodu yada konuşacak bir şey bulmak istiyorsun sıra beklerken. Hemen yan tarafımda oturan iki kadın sohbete başlamış, sohbeti derinleştirmişlerdi bile..Bir tanesi çok gençti, ötekisi de devlet dairesinden emekli olmuş, orta yaşta bir başka kadındı.Genç olan kadın çok sesli konuşuyordu, okadar sesli konuşuyordu ki,anlattığı olayı, içinde biriktirdiği öfkeyle birlikte oradakilere akıtıyor, bir şekilde rahatlamaya çalışıyordu sanki.... . Genç kadının, iki tane küçük çocuk vardı yanında, bir kız bir de erkek.. Kadın, ben açıktım evlendikten sonra kapandım, içimden kapanmak geliyordu ama bir türlü kapanmıyordum. Sonra bir gün eşim bana, sen kapan, sana ne istersen alacağım, deyince, ben de ona tamam kapanırım ama karşılığında, bir araba istiyorum, arabayı al bende kapanayım dedim eşime. Ertesi gün eşim arabayı aldı ve kapının önüne getirdi, bende kapandım, zaten içimde kapanmak vardı, Deyince benim içim dondu ve sadece baktım kadına boşluğa bakar gibi. Kadın, artık bir arabam var ve alıyorum çocuklarımı istediğim yere gidebiliyorum,böylelikle eşime ihtiyacım olmuyor, derken, ben bütün düşüncelerimi unutmuş, şaşkın- şaşkın bakıyordun o ikisine. Kadın,kendisinin bir mala sahip olması onu çok mutlu etmişti ama öte yandan neleri heba ettiğinin farkında değildi. En önemlisi özgürlüğünü, yani yaşamını kendi elleriyle bağlamıştı. Bana göre çok büyük bir olaydı ama bazıları, ne var ki, bende olsam aynını yapardım, dediğini duyar gibiyim, işte tıkanmanın tam da başladığı yerde oluyoruz. Yani, bir başkasının özgürlüğünü satın almak, yada vermek,en büyük tehlikedir insanlık için. Bunu anlayıp fark ettiğimiz zaman çözülecektir sorunlar, yada asgariye inecektir diye düşünüyorum.. ,,,,
-- Benim işyerime gelen kapalı kadınlara soruyorum, neden?Kapandınız.Hemen arkasından da ekliyorum, sorgulamak yada başka şey değil, sadece merak ediyorum nasıl bir şey kapalı olmak, diye..
Bazıları çok açık yüreklikle cevap veriyor, bazıları ise bakışlarıyla beni dövüyorlardı adeta. Dudaklarında en ağar hakaretler, bakışlarında ise nefret oluyordu çoğu zaman.
Kadınlardan biri açık yüreklikle, ben dulum, evden dışarı bırakmıyordu ailem, kapanınca beni rahat bıraktılar ve şimdi de istediğim yere gidebiliyorum dedi...Aslında bu kadın bu şekilde hem toplumdan, hem de ailesinden, özgürlüğünü satın almıştı..Başörtüyü bir yerde özgürlüğün kapısı gibi kullandı bu kadın..Bazı kadınlar da kapanma karşılığı para aldıklarını söylüyordu bazı cemaatlerden... Buna benzer pek çok hikâyeler de anlatıyorlardı ne yazık ki... ,, Evet. İşte kadın bunu yıkmalı..Ben,kadın neden kapalı, yada açık, onun derdinde değilim.Ben, İnsanlar kendi yaşamlarını kendileri belirlemeli,kendileri karar vermeli, ben bunu istiyorum diyebilmeli.
..İstemedikleri şeyi yapıyor,inandıkları gibi yaşıyor muş gibi davranışlardan uzaklaşmalılar. İstedikleri şeyin bu olmadığını bildikleri halde ,itiraf edemiyorlar, sadece içimden geldi, ya da dinimiz bunu emrediyor, demeleri, gerçeği yansıtmıyordu..Kadınlar,özellikle genç kızların birçoğu başlarını örtme karşılığı aylık alıyordu,ve bunu da artık saklamıyorlardı.Hayat pahalı ne varki altı üstü bir eşarp deyip işi şakaya vurmaya çalışıyorlardı.
...Bakıyorum evlerine, yaşam biçimlerine tam bir sefil hayatları var ama kıyafetlerine yüzündeki makyaja, inanılmaz üst düzeyde. Bunu nasıl başarıyorlar?- diye düşünüyordum? Direk kendilerine sorunca öğrendim işin iç yüzünü..Ha son zamanlarda yeni bir aksesuarları oldu, güneş gözlüğü..
---- Şevval Sam.., bir programda kendine yöneltilen soruya, ’türban benim için bir tekstil ürünüdür’ dediği için önceden anlaşması yapılmış bütün konserleri, ilgili yöre yönetimleri tarafından tek-tek iptal edildi, ediliyor...
,,, Bu çok normal, baskı altında kalan iş yerleri bunu yapacaktır, zaten sıkıntı bu, baskıya karşı direnememektir. Bana ne,kim gelirse başa onun tarafı olurum, dediğin an teslimiyette başlamış demektir. Hiç şaşırmadım vede bekliyordum böyle bir şeyi zaten.. ,,,, Aslında iyi oldu, yani birileri mutlaka bir şeylere önderlik yapmalı, Açıklama yapmasına da gerek yoktu aslında, duyarlı olmak, birileri cesaretini gösterip, çekin elinizi üzerimizden demelidir ve bunu da en başta sanatçılar yapmalıdır..
.. Göztepe Özgürlük parkında,şehir tiyatro sanatçıları bir hafta boyunca burada konakladı ve SUS mayacağız adı altında, yedi gün 24 saat buradaydılar; şehir tiyatroları kapatılsın çok yük oluyor, diyen başbakana bir protestoydu ve Kadıköy belediyesi onlara yer tahsis etti ve onlarda burada yapmak istediklerini yaptılar. ..Gönül isterdi ki çok kalabalık olsun, herkesin kolayca ulaşabileceği bir yer, Özgürlük parkı. Yer müsait, bedava üstelik ama olmadı. Hemen her gün gittim etrafı gözledim ve gördüm ki toplanan kalabalık arasında hiç türbanlı yoktu,Başı kapalı demiyorum, türbanlı, hani hedefli olan kişilerden bahsediyorum. Son günden bir önceki gün, bir kız gurubu geldi izlemeye ve aralarında sadece bir tane tesettürlü kız vardı ama diğer kızların hepsi açıktı….Tesettürlü olan kız uymuyor bir türlü yer bulamıyordu kendine oturmak için...Bir sağa gidiyor, bir sola gidiyor,adeta oradan çıkmak için mücadele ediyordu ama onu da yapamıyordu.Arkadaşları ona sürekli yer gösteriyor oturması için ikna ediyorlardı..Kız daha fazla direnemedi ve nihayet tam sahnenin önünde bir sandalyeye oturdu ve çok da rahat değildi aslında..Kısa bir konuşma yapan Çiçek dilligil ve bir anda gelen Kadıköy belediye başkanını sahneye davet etti konuşma yapması için. Ben pür dikkat tam önümde duran o genç kızı takip ediyordum. Kız sandalyeye gömüldü, saklanır bir biçimde öylece bakıyordu. Belediye başkanı konuşmasının ardından oradaki insanları selamladı, kısa ama hoş bir konuşma yapmıştı orada bulunan izleyicilere.. Herkes alkışladı, o kızın yanındaki kızlarda coşkuyla alkışladılar ama o kız öylece sindi ve kıpırdamadı bile.
.. ,,, Türban tarihtir..dinen ibadetinin ona verdiği tercihtir..samimi inacıyla nefsine hakim olup örtünen kişilere saygım vardır,çünkü bir açıdan bakıldığında nefsin köreltilmesi ancak beni içindeki insanın yaşma bakışı ve kattıkları ilgilendirir.. İdeolojiye alet edilmesi samimiyetsizliği ve kompleksleri doğurduğu için toplumsal etkileşimin sonucu zarar görüyoruz, nitekim o kızcağız orda tekil gibi hissetmiş olabilir olması, en acısı da bu bizler için...Kaamplaşmalara meydan vermememiz daha bilinçli olmamız gerekiyor...
,,, Benim anlatmak istediğim budur, kimse kimsenin yaşam biçimine karışmamalı. Ama bu mümkün mü, değil. Zorunlu hale getirilmiş ve kesinlikle kimse kendi istedi doğrultusunda hareket etmiyor. Konu türbandı bir zamanlar, bitti, eskisi kadar rant sağlamıyor artık, daha sonra bir sürü şey üretildi kadınlar üzerinden ve hala kadınlar kullanılıyor çıkarlara alet ediliyor, din sömürüsü yaparak, Oysa din, insanın kendi vicdanıdır, nereye gidebilir ki.Buna böyle bakmıyoruz, baktırmıyorlar. O kıza sözüm yok, ne hale getirildik, ona üzüldüm..
: Kuran’da başörtüsü yok --- Kuran’da başörtüsü yok
Eski Başbakan, merhum Bülent Ecevit’in isteğiyle araştırma yapan yazar İsmet Bozdağ, ’Kuran’a göre, kadınların gizlemesi gereken yerleri saç ve gerdanları değil, göğüsleridir’ demişti.
Yazdığı tarih kitapları ve araştırmalarıyla tanınan İsmet Bozdağ, 8 yıl önce dönemin başbakanı Bülent Ecevit’in kendisinden ’Başörtüsünün Kuran’da yeri olup olmadığı’na ilişkin bir çalışma yapmasını istediğini belirterek, bu konuda söyledikleri, anısına bir gözatalım ne dersiniz?
Özdağ, ’Araştırmayı yaptım ve Sayın Ecevit’e sundum. Çalışmayı inceledi ve sonra, ’Tıpkı benim düşündüğüm gibi. ’Ancak ben bunu açıklayamam, bence bunu siz yayın yoluyla açıklamalısınız demişti’ dedi.
Toplam 67 kitap yayımlayan 91 yaşındaki Bozdağ, başörtüsüyle ilgili bu çalışmasını yayımlamaya fırsat bulamadığını, ancak bunu kamuoyuna açıklamayı bir borç bildiğini belirterek, İslam dininin başörtüsünü emretmediğini, Nur Suresi’nin 31. ayetinde yer alan örtünme konusunun başla değil, göğüslerin örtülmesiyle ilgili olduğunu ileri sürdü.
Kadının ’ziynet yerleri’
...Bozdağ, ’Kuran, ’Dışarı çıkarken başınıza örtü alın’ diyor, ama bunu emretmiyor; ’iyi olur’ anlamında tavsiye ediyor. Ancak süslerinizi gizleyin dediği yer Diyanet’in dediği gibi ’gerdan’ değil, ’göğüsler’dir. Bunu bir tek Yaşar Nuri Öztürk mealinde dile getirdi’ diye konuştu.
Bozdağ, konuyla ilgili olarak şunları söyledi: ’Nur suresinin 31. ayetinde ayrıntıları ile açıklanan örtünme koşullarından anlıyoruz ki, ’örtünme’ herkese karşı değildir. Ev içi ilişkilerde örtünme; kadının karşısındaki insanda şehvet duygusunu uyandırmayacak biçimde giyinmesidir. Şehvet duygusudur..
...... Kuran’da başörtüsü yok; öyle anlaşılıyor ki, Tarih boyu kadınların orasıyla burasıyla uğraşmaktan bir gidim yol alamamışlar, bu çok belli değil mi halimizden.Yahu bunların başka işi yok mu.Çalışın üretin, yeni bir şeyler yapın ki, sürekli aklınız kadınların bedeninde olmasın . İyi ki dini,babamdan öğrenmişim. Kuran’da başörtüsü yok, fakat ülkemiz kamuoyununda başörtüsü hususu halen gündemde, birileri gerçeği yansıtmayan yorumlar yüklemekte/yüklenmiştir...
Rantt, tamamen rant üzerine kurulu bu sistem içerisinde,kadınlar kendilerini de bu sistemin bir parçası olarak gören sistem kurucularının bu oyunun fak edip kullanıldıklarını anladıkları an zaten hallolacaktır her şey.Erkeği de, kadını da yine kadın yetiştirse de tabi ki erkek egemenliği altında ezilen toplumlarız. buna birde bizim imkan vermemiz işin boyutunu daha da ileriye götürüyor..Din konusunda hasası davranan bir milletiz ama gerçek anlamda ne kadar dindarız, bu da tartışılır, o ayrı bir konu ayrıca.. Bu toplumu oluşturan biz insanlarız, kadın ve de erkek olarak ayrılmaz bir bütünüz ama işte, neden bunu böyle algılayamıyoruz, sorun burda işte ..Gündüz Yavuz... ,,
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.