- 1305 Okunma
- 0 Yorum
- 2 Beğeni
DÜNYANIN İLK ASTRONOMİ OKULUNUN GİZEMİ VE CACABEY
DÜNYANIN İLK ASTRONOMİ OKULUNUN GİZEMİ VE CACABEY
ABD’li bilim adamlarının 2005 yılında dünyaya duyurduğu 10. gezegenin izleri Kırşehir’deki medresenin sütunlarında gizli olduğunu söyledi.
1272 tarihinde II. Gıyaseddin Keyhüsrev döneminde Kırşehir Valisi Nureddin Cibril Bin Cacabey taafından rasathane olarak kullanılmak üzere yaptırılan, tarihi Kırşehir Cababey Medresesi de bulunuyor.
Dünyanın ilk astronomi okulu
Türk-İslâm kültür ve medeniyetinin en muhteşem mimari özelliklerini yansıtan Cacabey Medresesi, Selçuklular döneminde dinî ilimler yanında müspet bilimlerin de öğretildiği bir fakülte olarak kullanılmış; gökyüzünün, güneşin, ayın, yıldızların hareketlerini inceleyen bir gözlemevi olarak yıllar boyu ayakta kalmıştır
Selçuklu dönemine ait Kılıçarslan oğlu Keyhüsrev zamanında Cebrail İbni Caca tarafından 1272 tarihinde Kırşehir’de yaptırılan Cacabey Medresesi, o dönemde astronomi çalışmalarının yapıldığı bir rasathâne olarak kullanılmıştır.
İlk rasathane
Gökbilim (Astronomi) araştırmaları yanında, hukuk, mantık, geometri, matematik, tarih, coğrafya, tefsir, hadis, tasavvuf; ayrıca Türk dili ve kültürünün öğretildiği Cacabey Medresesi, Kırşehir ve çevresinde zengin vakıfları olan geniş bir külliyenin bize ulaşan bir bölümüdür.
Anadolu Selçuklu Sultanı II. Gıyaseddin Keyhüsrev döneminde, Kırşehir emiri Nureddin Caca tarafından 1271-1272 yılları arasında yaptırılmıştır. Günümüzde cami olarak hizmet veren medresenin kubbesi açık ve altında su kuyusu vardır. Bu kuyuya akis eden yıldızlar tetkik edilirdi. Döneminde "astronomi yüksek okulu" olarak hizmet veren medrese, dünyada gayesine uygun gözlemevi olarak yapılan ilk yapıttır. Batı Türkistan’da Uluğ Bey’in rasathânesi neyse, Selçuklular zamanında Kırşehir Cacabey rasathânesi de o derece önemlidir.
Minare, gözlem kulesi olarak kullanılmış
Selçuklu devrinde yapılan medresenin taş işlemeli, tuğla örgülü, mozaik çinilerle süslü bir de kulesi vardır. Bugün, minare olarak kullanılmakta olan medrese kulesi: "gözlem kulesi" hizmeti görmüş, daha sonra minâreye dönüştürülmüştür. Minâreye çevrilmeden evvelki rasat kulesinin üzeri küp şeklinde bir kubbe ile kapalı idi. Rasat kulesin - minarenin - ışıl ışıl mavi firuze çinileri sebebiyle, halk, medreseye "Cıncıklı Cami" adını vermiştir. Minaresi; sınırlı tuğla ve çinilerle bezeli tek şerefelidir. Yapı, içten kubbe dıştan konik külahlarla örtülüdür. İçi beyaz siyah ve mavi çinilere bezenmiştir. Medrese, rasathane gayesine yönelik olarak yapıldığından üzeri tamamen kubbelerle doludur. Binanın ortasında toprak altında kalmış bir havuz mevcuttur. Kuyu şeklindeki bu havuza akseden yıldızlar üniversitede incelenirdi. Böylece yurdun çeşitli yerlerinden gelen öğrenciler burada astronomi araştırmaları yaparlardı. Ahmedî Gülşehrî ve Âşıkpaşa bu medresede okumuş öğrenciler arasında yetişmiş ilim adamlarından yalnızca birkaçıdır. Cacabey’e ait Arapça ve Moğolca 4 vakıfnâme bulunmaktadır. 1272 tarihli vakfiye, çok değerli bir içtimaî tarih vesikası olup; Kırşehir, Kayseri, Eskişehir ve dolaylarında yaptırdığı medrese, mescit, han, zaviye, mektep, türbe vs. eserler ile ilgili bilgiler bulunmaktadır.
Modern füzelere benzeyen sütunlar
Bugün cami olarak kullanılan medresenin dış köşelerine yerleştirilmiş kıvrımlı köşe sütunları ilgi çekicidir. Binanın batı, kuzeydoğu ve kuzeybatı köşelerinde, duvara bitişik, alt tarafları değişik işlemeli füze biçiminde birer tane olmak üzere üst kısmı konik külahlı üç tane kule vardır. Bu kuleler zamanımızda kullanılmakta olan modern füzelerin 700 sene evvel Müslüman Selçuklu Türkleri tarafından savaşlarda kullanılan füzelerin maketini andırmaktadır. Bu sütun düzenlemesinin Anadolu Türk Sanatında başka bir örneği bulunmamaktadır.
Medresenin taç kapısı mimari bir şaheserdir ve iki renkli taştan yapılmıştır. Bu kapıdan, orta eksen üstünde olmayan beşik tonozlu giriş eyvanına, oradan da ana mekana geçilir. Ana mekan, yuvarlak açıklığı bulunan kubbe ile örtülüdür. Bu kubbenin üzeri daha sonraları camekânla kapatılmıştır. Güneyinde mescit olarak kullanılan ana eyvan yer alır. Bu eyvanda bir de mihrap bulunmaktadır. Ana mekanın solunda türbe, yan eyvan ve bir medrese odası; sağında ise, revaklar arkasında öğrencilerin yatakhâneleri olan odalar vardır. Küçük kapıdan da, kubbelere çıkılan merdivenlerin bulunduğu hücreye geçilir. Buradaki merdivenle ikinci kata çıkılır. Üst kat koridor üzerinde beşik tonozlu iki küçük mekandan oluşmaktadır.Ana mekanın sağ ve sol kenarlarda dörder tane olmak üzere sekiz tane küçük bölmeler halinde odalar vardır. Bunlardan üçü fazla uzun ve beşi murabbaa yakın müstakil planlıdır. Üstleri yine sivri tonozludur. Bu binanın kemerleri iki merkezli Türk Kemerleridir. Kapıların üstlerini profilli bir merkezli mümas kemerler, resmedilmiştir.
10. gezeni yaklaşık 1000 yıl önce keşfetmişlerdi
Amerikalı bilim adamlarının 2003 yılında yerini saptayıp 2005 yılında dünyaya duyurduğu güneş sisteminin 10.gezegenin izleri Kırşehir’deki medresenin sutunlarında gizli. 1272 yılında yapılan Cacabey Medresesi’nin sütunlarında yer alan 10.gezenin simgesi aslında Selçukluların astrolojide ne kadar ileri olduğunu göstermektedir.
Amerikalı bilim adamları 2005 yılında yeni bir gezegenin keşfini duyurdular. Güneş etrafında döndüğü kesinleşen gökcismini astronomlar 2003 yılından beri takip ederek yörüngesini çıkarmaya çalışmışlar. Buz ve kayadan oluşan 2003 UB313 (Eris) geçici isim verilen yeni gezegen yaklaşık 3,700 kilometre çapında ve güneşe 14 milyar Km uzaklıkta olduğunu güneşin etrafını 560 yılda tamamladığını keşif etmişler. Nasa bu gök taşını 10.gezegen olarak kabul etti.
Oysaki 8 yüzyıl önce Anadolu Selçukluları’ın bilim adamları 10.gezegenin izlerini dünyanın ilk gözlem evi olan Cacabey Gök Bilim Medresesi’nde sütunlara kazımışlardı.
Günümüzde cami olarak kullanılan yapının giriş kapısının hemen karşısında sağlı sollu iki sütun bulunmaktadır. Bu sütunlar tespih tanenelerinin bir ipe dizilişi gibidir. Bir büyük küre , dört adet küçük küre , altı adet kesit kesik koninin yan yana gelmesinden oluşmaktadır. Bunlar gezegenleri sembolize etmektedir. Tüm bunlar Anadolu Selçuklular’da astrolojinin ne kadar gelişmiş olduğunun kanıtıdır.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.