- 1317 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
‘’YORUM YAPMAK MI ASLOLAN, HAKARET ETMEK Mİ?’’
Son günlerde diyerek başlamayacağım yazıya, edebiyat defterine üye olduğum günden bu güne defterde zaman zaman yazar ve şair dostların arasında dozajı yüksek tartışmaların olduğu yazı ve yorumlara birçok kez tanıklık ettim.
Bu tartışmaların dozajı yüksek bile olsa seviyeli olanlarından istifade ederken ağır hakaret içerenlerinden istifra ettim.
Fikir ayrılıklarımızın düşünce çeşitliliği açısından okuyucuya son derece kültürel katkısı olurken,hakaret içeren yorum ve yazıların adeta bir virüs gibi yayılarak çok derin bir kültürsüzlüğe ve kültürel kirliliğe neden olduğu da çok açıktır.
Sonuçta hiç birimiz bilgi noktasın da mükemmel değiliz. Eksiklerimiz ve yanlışlarımız olması da gayet doğaldır. Önemli olan birbirimizi eksikliklerimizle kabul edip sayfa arkadaşlığımızı sürdürebilmemizdir. Yanlışlarımız noktasında uyarıldığımız da bunu kendimize yapılmış bir hakaret değil kendimizi geliştirmek adına bir fırsat ve bir avantaj olarak görmemizi gerekir.
Sanırım bizlerdeki en önemli eksiklik neyin hakaret, neyin dozajı yüksek eleştiri sınıfına girdiğini ayırt demememizdir.
Örneğin: Bir yorum da yorumcu okuduğu yazıya dönük yazının içeriği için gerçeği yansıtmadığını ‘’iftira ve yalan bilgi verdiğini iddia etmesi dozajı yüksek eleştiri sınıfına girer.
Yazının sahibinin,yorumcuya cevabı; (büyüklerimden ve hanım kardeşlerimden özür dilerim) göt kılı vs gibi ağır sözlerden oluşması da doğrudan hakarete girer. Bu seviyesiz karşı reaksiyon durumu, aynı zaman da yazarın kültürsüzlüğünü ve acizliğini gösterdiği gibi yazının da yorumcunun iddia ettiği gibi iftira ve yalan içerdiğini gösterir.
Edebiyat defterin de uzun yılardır süren diyaloglarımızı ziyan etmeden, dostlukların uzun süreli olmasını istiyorsak lütfen ağzımızdan çıkan ve klavye tuşlarına dökülen sözlerimize azami özeni gösterelim. Yok, eğer dostlukların bir önemi yok özen göstermemizi gerektirecek bir değeri de yok ise o zaman da bari yazmak için harcadığımız zamanı ziyan etmeyelim.
Unutmayalım ki, edebiyat defterindeki sayfa dostlarıyla kolayca paylaştığımız, duygu,düşünce ve kaygılarımızı bazen sosyal yaşantımızdaki en yakınlarımızla bile paylaşmamız pek kolay olmayabiliyor. Sanırım bunun değerini o diyalogları kaybettiğimizde anlarız.
Serhat BİNGÖL.31.08.2018
YORUMLAR
Anlayabildiğim kadarıyla çok eski zamanlar önce bir şölendi burada yazmak, hatta bütün yüreklerin açtığı ve aktığı tüm yazılar gibi...
Ama sövdüm saydım misali !
Silahlandım şiire, yazıya ve tüm tüze karşı... Kaçtım ey büyücüler büyücüsü, tüm insalcıl umudu silip,onun yerine o yeri ,yerle yeksan ettim...
Ve son camı da devirerek, o eski şölenin anahtarını aramaya koyuldum eyy bücülerin büyücüsü ...
Syglr...
Serhat BİNGÖL
Yorumunuza ve ilginize çok teşekkür ederim.
Saygı ve selamlarımla
Ayni cevabimi normal elestiri bölümüne de ekleyeyim, malum ne hikmetse kimsenin birseyi silinmiyor, geçen gün benim koca yazi paylasimim güme gitti/silindi.
Halbuki ben orada hirsiz bir prof.dr. olan Akgündüz isimli kisinin makalesini kanit/yanit diye veren kisiden tutun, herkese tek tek cevap vermistim.
Golleri atarken, ne hikmetse ben gol atmaya baslayinca yazi kaldirildi, bana elestiri/tepki/hakaret/saldiri yapanlar yazarken, paylasim kalkmiyordu. Ben yeni maçlarda yeni goller atarim.
Serhat bey, bakin bu yaziniz ne kadar kibar, siz kibar olursaniz, bizden daima kibarlik görürsünüz.
Biz sizin kadar insaniz, siz ne kadar, biz o kadar. Siz ne kadar degisirseniz, biz de o kadar degisiriz.
Ne bir eksik, ne bir fazla.
selamlar, saygilar,
Serhat BİNGÖL
Öncelikle, bu yazının senin şahsınla doğrudan bir ilgisi yok. Defterde çok sevdiğim safa dostlarımın birbiri arasın da yaşanan ve beni de çok rahatsız eden üzücü diyaloglara ve onların nezdinde defterin geneline dönük kaleme aldığım bir yazıdır.
Yazıda örneği geçen diyalog her ne kadar seninle aramızda geçen o malum paylaşımdan aldıysam da dediğim gibi seninle doğrudan ilgisi yok. Bunun nedeni benim yaşamak durumun da kaldığım bir olumsuzluk varken başkasının paylaşımından örnek vermemin abes düşeceğin dendir Yani Deniz hanıma dediğin gibi çevir kazı yanmasın durumu asla yok. Doğrusu şu aralar koşuşturmalarım, toplantılarım vesaire çok yoğun bir mesai saatim olduğumdan başımı kaşıyacak vaktim yok. Bu nedenle belki bir tarih vermeyeceğim ama er ya da geç karşına çıkacağım ve o çirkin sözü yüzüme karşı söyleyeceksin. Bakalım o zaman sen mi dayak atacaksın yoksa feriştahı gelse seni elimden alamayacak mı onu da o gün göreceğiz.
Gerek sosyal hayatım da gerekse defterdeki dostlarım bilir ki, insani diyaloglarım da prensip gereği saygıyı her zaman ön planda tutarım. Kibarlık ve nezaket, hayatın her alanın da benim için çok önemlidir. Gerçi bu özelliğim den kaynakla yeni tanıştığım insanlara ilk bakışta vur ensesine tokattı al ağzından lokmayı misali bir imaj veriyorsam da haksızlığa kesinlikle tahammülüm yoktur. Çünkü ‘’HAK’’ benim için çok önemlidir. Bu nedenle de korku gibi bir kavramı bilmem. Zaten bilmediğim için iş hayatımda üstüme gelen ve kafama silah dayayan, hem Rusyadaki, hem de Türkiye deki mafya ya eyvallah etmedim. Beni yakından tanıyan insanların haksızlığa yönelik tavrım karşısın da ağızları açıkta kalmıştır. Bu prensip ten hareketle emin ol ben kimseyi tehdit etmem, yapmam gerek neyse er ya da geç yaparım.
Bak arkadaşım, yazıda da söylediğim gibi dozajı yüksek eleştiriler, başka şeydir. Doğrudan insan haysiyetine dönük küfür içeren hakaret başka şeydir. Savunduğu fikrin ya da söylediklerinin iftira olduğunu bilen doğruluğuna kendi de inanmayan yani yalan söyleyen insanlar. Sanaldan olmak kaydıyla karşısındakine doğrudan hakaretle işi boğuntuya getirirler. Senin de yaptığın buydu. İlk hakaretinle diyalogu baştan bitirdin. Oysa tarih ve siyaset bilimi ilk gençlik çağlarımdan bu yana ilgimi çeken, tevazu göstermeyeceğim sayısız kaynaktan beslendiğim ve oldukça hâkim olduğum bir konudur. Dolayısıyla bilginin ve sohbetin yoğun olduğu keyifli bir paylaşımla diyaloğumuzu sürdürebilirdik ama maalesef olmadı. Neyse başka bir paylaşıma bakacağız. Eğer benim sana bir haksızlığım olduysa hakkını helal et.
Selamın başım gözüm üstüne benden de sana selam ve saygılar.
Not: Sabahtan buyana bölgesel internet sıkıntısı yaşıyorum elimde olmayan nedenle cevabım gecikti kusura bakma.
Yorum yapmaktır mesela ben şimdi öyle yapacağım. Ve 2 tane örnekle yazınızdan anladığımı özetleyeceğim;
1. Yazınızın başlığında kelime hatası var "ast olan" değil "aslolan"dır doğrusu.
Klavye hatası da oldu diye biraz daha süsleyebiliriz yorumu mesela. bu yorum
2. Yazının başlığını düzgün yazmıyorsunuz birde yazı yazmaya kalkışıyorsunuz. bu hakaret
Edebiyat edeptir evet ama bir yazım yanlışını bilgi kirliliğini bilgimiz ve birikimimiz doğrultusunda düzeltmeye çalışmak yorumla hakaret kabul edilebiliyor kimi zaman. Hece eksik yada kafiye yanlış deyip engelleniyorsunuz. Burda bulunma gayemiz yalan yanlış çiziktirip alkış toplamak değil ve elbette yazdıklarımız yüzünden hakarete uğramakta değil. Birde şu var ki milli değerlerimize inançlarımıza ve sevdiklerimize söz söyleyen yazı veya şiir oluncada sessiz kalınamıyor ama ben yine de hakaretle değil düzgün bir dille söylenmesi taraftarıyım.
Kırmadan dökmeden evet ama kırmayım dökmeyim derken de Türkçeyi şiiri edebiyatı katledenlere de düzgün bir üslupla uyararak burda bulunma gayemize de hizmet etmiş oluruz diye düşünüyorum ne çok uzattım. Kaleminize sağlık.
Serhat BİNGÖL
Yazının başlığına dönük uyarınız için çok teşekkür ederim. Hemen düzeltiyorum.
Saygı ve sevgilerimle.
Alp Aldatmaz
Geçen gün ben Atatürk'e çok fazla agir hakaret ve elestiriler, toplumda, medyada ve her ortamda tahammülümüzü zorlar seviyelere vardigi ve her geçen gün siddetlendigi için, bugünün popüler olan dizilerindeki bir padisahi da olaya müdahil ederek, kisa bir yazi paylastim.
Yazdigim yazi gerçegi ifade ediyordu veyahutta kismen gerçegi ifade ediyordu farzedelim. Serhat Bingöl bey, öncelikle bana bir yorum yazdi ve hiçte kibar olmayan bir üslup ile yalan/iftira gibi sözler kullandi.
Buna tepki olarak ben de ona en az onun kadar agir elestiri veya sözlerle mukabele ettim. Sonrasinda reelde beni bulmakla tehdit etti, bu onun son çaresiydi, beni sitede veya benim gibilere karsi bu onun kullanacagi son kozdu. Korkutur sindirirse, beni ekarte etmis olacakti bundan sonra Edebiyatdefterinde. Tabiki bu kozu da bosa çikti, daima da bosa çikacaktir.
Kendisi davetlimdir, herdaim gelir misafirim olur, tatli gelirse tatlilik görür, ukalalik yaparsa malesef dayak yer gider. Ben bunu kendisi bana öyle yaklastigi için bu sekilde ifade ediyorum, yoksa bir üslupsuzluk veya bir kabalik gibi bir maksadim asla yoktur.
Simdi de böyle bir yazi paylasip, çevir kazi yanmasin, gibisine tatli/sirin/kibar beyefendi moduna tekrar büründü.
Bu arada çok tarih bildigini zanneden Serhat bey ile biz daha Edebiyatdefteri'nin nice tarihi konularinda, paylasimlarinda karsilasacagizdir.
Bir fikra ile bitirmek istiyorum, zamaninizi çaldigim için, hakkinizi helal edin.
2 tane kör köfte yiyormus, bir ara körlerden birtanesi karsisindaki köre vurmus yeme esnasinda. Kendisine vurulan kör, hiddetli bir tepki vermis.
Neden vuruyorsun demis, beriki vuran körün tepkisi; "köfteleri çift çift yutuyorsun, tek tek ye" olmus. Kendisine vurulan kör bu sefer saskin saskin, ama sen de körsün nereden bildin çift çift yuttugumu diye sorunca, beriki çünkü bende çift çift yutuyorum olmus.
Velhasili kelam, Serhat Beg, köfteleri çift çift yutuyor, sonra bizim çift çift yutmaya kalkmamiza söz ediyor.
Kendisi köfteleri tek tek yutarsa, bizde ayni sofra kabul ettigimiz bu güzel Edebiyat sitesinde, köfteleri esit ve hakkaniyetle, saygi ve sevgi çerçevesinde paylasiriz.
Selamlar, Saygilar,