3
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1431
Okunma
Son günlerde diyerek başlamayacağım yazıya, edebiyat defterine üye olduğum günden bu güne defterde zaman zaman yazar ve şair dostların arasında dozajı yüksek tartışmaların olduğu yazı ve yorumlara birçok kez tanıklık ettim.
Bu tartışmaların dozajı yüksek bile olsa seviyeli olanlarından istifade ederken ağır hakaret içerenlerinden istifra ettim.
Fikir ayrılıklarımızın düşünce çeşitliliği açısından okuyucuya son derece kültürel katkısı olurken,hakaret içeren yorum ve yazıların adeta bir virüs gibi yayılarak çok derin bir kültürsüzlüğe ve kültürel kirliliğe neden olduğu da çok açıktır.
Sonuçta hiç birimiz bilgi noktasın da mükemmel değiliz. Eksiklerimiz ve yanlışlarımız olması da gayet doğaldır. Önemli olan birbirimizi eksikliklerimizle kabul edip sayfa arkadaşlığımızı sürdürebilmemizdir. Yanlışlarımız noktasında uyarıldığımız da bunu kendimize yapılmış bir hakaret değil kendimizi geliştirmek adına bir fırsat ve bir avantaj olarak görmemizi gerekir.
Sanırım bizlerdeki en önemli eksiklik neyin hakaret, neyin dozajı yüksek eleştiri sınıfına girdiğini ayırt demememizdir.
Örneğin: Bir yorum da yorumcu okuduğu yazıya dönük yazının içeriği için gerçeği yansıtmadığını ‘’iftira ve yalan bilgi verdiğini iddia etmesi dozajı yüksek eleştiri sınıfına girer.
Yazının sahibinin,yorumcuya cevabı; (büyüklerimden ve hanım kardeşlerimden özür dilerim) göt kılı vs gibi ağır sözlerden oluşması da doğrudan hakarete girer. Bu seviyesiz karşı reaksiyon durumu, aynı zaman da yazarın kültürsüzlüğünü ve acizliğini gösterdiği gibi yazının da yorumcunun iddia ettiği gibi iftira ve yalan içerdiğini gösterir.
Edebiyat defterin de uzun yılardır süren diyaloglarımızı ziyan etmeden, dostlukların uzun süreli olmasını istiyorsak lütfen ağzımızdan çıkan ve klavye tuşlarına dökülen sözlerimize azami özeni gösterelim. Yok, eğer dostlukların bir önemi yok özen göstermemizi gerektirecek bir değeri de yok ise o zaman da bari yazmak için harcadığımız zamanı ziyan etmeyelim.
Unutmayalım ki, edebiyat defterindeki sayfa dostlarıyla kolayca paylaştığımız, duygu,düşünce ve kaygılarımızı bazen sosyal yaşantımızdaki en yakınlarımızla bile paylaşmamız pek kolay olmayabiliyor. Sanırım bunun değerini o diyalogları kaybettiğimizde anlarız.
Serhat BİNGÖL.31.08.2018