- 417 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
30 Ağustos Zafer Bayramı
M. NİHAT MALKOÇ
Türk tarihi, emsali görülmemiş şanlı zaferlerle doludur. Bu zaferlerin en büyüğü de hiç şüphesiz Başkumandanlık Meydan Muharebesi’dir. Sakarya Zaferi’nden bir yıl sonra yeni bir savaşa girmek elbette riskli bir durumdu. Fakat askerî dahî olan Mustafa Kemal, Büyük Taarruz’u mutlak gerekli buluyordu. Anadolu’nun düşmandan top yekûn temizlenmesi ancak böyle bir muharebeyle mümkün olabilirdi. Zira düşman(Yunanlılar) Afyon-Eskişehir hattına çekilmişti. Üç kolorduyla, bu geniş hat üzerinde savunma yapıyorlardı. Bunlara toparlanma imkânı verilmemeliydi. Tabir caizse bütün kapılar taarruza açılıyordu.
Büyük Taarruz hazırlıkları büyük bir gizlilikle ve hızla sürdürüldü. Millet, elinden gelen her türlü katkıyı sağlıyordu. Bir yıl evvel savaştan çıkan ordumuzun, tabiatıyla pek çok eksiklikleri vardı. Bunlar kısa zamanda giderilmeliydi. Bu nedenle o zamanın meclisi bir dizi vergi kanunu çıkarmıştı. Ek gelir sağlamak amacıyla çıkarılan bu kanununlar, ordunun eksikliklerinin bir an önce giderilmesi içindi. Tam bağımsız olmadıktan sonra paranın ve malın ne ehemmiyeti olabilirdi. Elimizdeki maddî imkânların düşman tarafından gasp edilmesi tehlikesi mevcuttu. O nedenle halkımız bu hususta yekvücut olmuştu. Herkes elinde ne varsa gönüllü olarak orduya veriyor, bizzat elleriyle teslim ediyorlardı.
Büyük Taarruz, 26 Ağustos 1922 Cumartesi günü sabah saat dört buçukta topçu ateşiyle başladı. İlk günlerde, düşmanın, Karahisar’ın güneyindeki cepheleri düşürüldü. 30 Ağustos’a kadar düşmanın bütün kuvvetleri Aslıhanlar yöresinde kuşatıldı. 30 Ağustos günü düşmanın ana kuvvetleri yok edildi. Binlerce asker esir alındı. Bu esirler arasında Yunan ordusunun başkomutanlığını yapan General Trikopis de vardı. Görüldüğü gibi beş gün gibi kısa bir zaman diliminde netice alınabildi. Fakat iş burada bitmiyordu. Kurtarılmayı bekleyen başka iller de vardı. Atatürk, emrindeki ordularına şöyle sesleniyordu: “Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz’dir. İleri!” Bu buyruğu alan kahraman Türk askeri, esir vilâyetlerin kurtarılması ve düşmandan temizlenmesi için olağanüstü bir gayret sarf etmiştir. Sırasıyla Uşak(01 Eylül), Eskişehir(02 Eylül); Nazilli, Simav, Salihli, Alaşehir, Gördes(03 Eylül); Balıkesir, Bilecik(06 Eylül); Aydın(07 Eylül); Manisa(08 Eylül) düşman kuvvetlerinden temizlendi.
Memleketimizin en güzide yerlerden biri olan; düşmanın, elinden çıkarmamak için olağanüstü gayret sarf ettiği İzmir de mutlaka alınmalıydı. En sonunda Türkiye’nin gözbebeği olan İzmir 09 Eylül 1922 tarihinde eski sahipleri olan Türkler’in eline geçti. Türk Milleti’ni yurtsuz bırakmak isteyen hain Haçlı zihniyeti, çok şükür ki emellerine kavuşamadılar. Türk Milleti dimdik ayakta olduğunu bütün dünyaya kanıtladı. Başkumandanlık Meydan Muharebesi’nin muzaffer komutanı bu zaferle alâkalı şu manalı değerlendirmeyi yapmıştır:
“Her safhasıyla düşünülmüş, hazırlanmış, idare edilmiş ve zaferle sonuçlandırılmış olan bu harekât Türk ordusunun, Türk subay ve komuta heyetinin yüksek kudret ve kahramanlığını tarihe bir kere daha geçiren muazzam bir eserdir.
Bu eser, Türk milletinin hürriyet ve istiklâl düşüncesinin ölümsüz bir abidesidir. Bu eseri yaratan bir milletin evlâdı, bir ordunun başkomutanı olduğumdan, mutluluk ve bahtiyarlığım sonsuzdur.”(Nutuk, M.Kemal Atatürk, Cilt:2)
Başkumandanlık Meydan Muharebesi, Türk Milleti için bir ölüm kalım mücadelesi mesabesindeydi. Her zor zamanda olduğu gibi milletimiz, bu sefer de kenetlenerek tek yumruk olmuştur. Böyle olunca da zafer kendiliğinden gelmiştir.
Bilindiği gibi Ağustos ayı Türk Milleti’nin şanlı zaferleriyle doludur. Anadolu’ya, yine bu ayda (26 Ağustos) Malazgirt Zaferi’yle ayak basmışız. Onun için Ağustos’a “Zafer Ayı” da diyoruz. Bu zaferler her Türk’ün göğsünü gererek gururlanmasına vesile oluyor. Söz konusu zaferlerden de güç alarak, daha çok çalışarak Türkiye’yi Atatürk’ün hedef olarak gösterdiği, muasır medeniyet seviyesine çıkarmalıyız. 30 Ağustos Zafer Bayramınızı kutlarken, şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum. İyi ki varsın cennet vatan Türkiye…