- 503 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Sokak Kitapçısı 7
“Ünlü halk ozanı Âşık Veysel hayatı ve dünyayı iki kapılı bir hana benzetirken doğum ve ölüm arası manzumeler bütünü olarak görmektedir. Bu bütünlüğün arasında ki yaşanmışlık ve paylaşımlardır kişiyi mutlu veya mutsuz eder. Kitapları sergiye dizdiğimde her kitabın yazarının çektiği ıstırapları , sancıları gözümün önüne getiriyor kendimi onların yerine koyuyordum .Nice emekler verilmiş, nice uykusuz geceler geçirilmiş her bir satırda. Kitap okumak erdemliliktir. Kitap yazmak ise edipliktir.Edip olmak kolay değildir. Herkes yazar olabilir lakin edip olamaz. Edip, edep kökünden gelir. “ Sözünü bitiren Resul;
-Abi yağmur gelecek galiba kitapları toplasak mı ?
Ufuklarda kıvrım kıvrım kara bulutlar. Birbirleri ile buluşma merasimi yapmaktalar. Daha kitapları yeni dizmiştim. Siftah yapamadan kapatacaktım. Olsun Rabbim ne dilemişse o olur. Resule dönerek; Başka şansımız yok dedim. Tekrar kitapları sergiden toplayıp kutularına koyduk. Üzerlerini örterek beklemeye başladık. Islanmış ağaçların bin bir desenle işlenmiş elbiseleri güneşin açmasıyla parıltıları gün yüzüne çıktı. Bir saatlik elemli bekleyişim güneşle birlikte içimide ısıttı. Resul de giderken “Açar” demişti. Değişmek istiyorum. Yeniden doğmak, yahut yeknesak hayatıma hep yeni bir yön çizmek. Sokak kitapçılığını bir adım öteye taşımakta diyebiliriz. Keder tırnağıyla paralanan yüzüme bir kerecik gülsün. Hayat oyununun tatsız sürprizleriyle yuvasında kuruyan dilim, yeisle kapanan dudaklarım içten bir gülsündü.
Kitapları sereceğim dostum kaldırım taşları kurumamıştı hâlâ. Onlarla dertleşmek iyi geliyordu.Kimseler kitapların yüzüne bakmadığında onların yüzü yüzüm oluyordu. Yalnızlığın, kimsesizliğin simgesi bu taşlar Necip Fazıl’da ilham olmuşlar ve malum şiirler gönül dünyamızdaki müstesna yerini almışlardı.Kalabalıklar içinde yalnızlığın dibine vurmakta neydi? İlk kitabı sattığımda içimde ki uçurum küçülmüş, diğerlerinde iyice sığlaşmıştı.İnsanı kendinden de toplumdan da uzaklaştıran fakirlikti.Hem maddi hem manevi fakirlik.Seni anlamayan, anlamak istemeyen hatta hor görenlere karşı ördüğün duvarlar Çin seddine rakip olur.Yok yok büyütüyorsun. Hepsi senin suçun.Sana kim dedi işinden istifa et.İnsanlar senin yerinde olmak için neleriniz feda ediyor.Neymiş efendim bu yaştan sonra bankoda oturamazmış, para sayamazmış bilmediği işe neden vermişlermiş...Al işte sana iş, sabah kitaplar diz, satılacak mı, sayılmayacak mı...yok zabıtası yok bilmem nesi.
-Kitaplar ne kadar?
Hayal dünyasında alıp vermeleri sıklaşmıştı.Üçüncü tekrardan sonra müşteriyi duyabilmişti.Kendini toplaması gerek.Bu onun son şansıydı.Gök kubbe yere şnse onu affetmezlerdi.Hele küçük oğlu gözünün önüne gelince
burnunun direği sızlıyordu.Kıymet bilmek önemliydi.Hele de sevdiklerinin kıymetini.O karanlık günü hatırlamak bile istemiyor hep kendinden ve düşüncelerinden bile kaçıyordu.Keşke hafızasını sildirebilse , bazı olayları hatırlamak ve vicdan azabı çekmek zorunda kalmasa.
Devamı var
Komşu payı
Şehri kadim olan Erzurum malum kışı ve soğuğu ile meşhurdur.Yaklaşık sekiz ay sürer kar ve kış ile meşgalesi. Dadaş yiğitlerin kirpiklerine varana dek buz tutar.Lakin,lodos gibi insanın içine işlemez.Sıkı giyindin mi üşümezsin.Sert ve uzun kışa karşı mücadele eden erler vardır memleketimde.Sokaklarda ekmek parası kazanan nice erler...