ESKİMİŞ ANILAR
Geçmişi beğenmeyen çağdaş düşünen sosyal medya paylaşımcıları, günümüzü yaşamanın, gelecekteki günleri daha iyi şartlarda düşlemenin doğruluğuna inanıyor görüşlerini de paylaşıyorlar. O günleri yaşamış bir insan, geriye dönerek yaşam kalitesini düşürmek ister mi elbet istemez. Bu görüşün doğruluğuna bizlerde katılıyor, beğeni butonuna basarak onları memnun ediyoruz. Zira bu gemide bizler de varız.
Biri şöyle diyor, geçmişe takılan geleceği, bir diğeri de geçmişini bilmeyen geleceğini göremez diyor. Aslında her ikisi de geçmişi takıntı yapmışlar, oynuyorlar yani. Bilmiyorlar ki gün gelecek, bu günve yarınlar dedikleri günler takvim yaprağı gibi birer birer yaşanıp tükenecek ve dün olacak. Onlar da başlayacaklar dünlerini genç kuşaklara anlatmaya. Bu tekerleme durmadan yinelenecek.
Konu geçmiş günler olunca aklıma eski arife ve bayramlı günlerimiz geldi.
O günlerde kıtlık ve yoksulluğun kol gezdiği yılları yaşamış, yorgun ve bitkin yaşlıları hemen hemen her hanede görürdük. Şehirler, kasabalar, köyler küçük ama canlıydı. Her ailenin bir sülalesi namı diğer lakabı olur lakaplarıyla anılırlar biri birilerini tanırlardı. Köyler kasabalar göç almaz gurbete zorlama olmadıkça gidilmez, arsızlık hırsızlık pek olmazdı. Akrabadan çoğunlukla kız alınmaz kız verilmez, akrabayla akraba olunmazdı. Başka sülalelerle dünür oluup akrabalık bağı daha güçlü olurdu. Uzak yerlere mecbur olmadıkça gidilmezdi. Köyler arası ulaşım yollarımız eşeğin takip ettiği çığırdan oluşmuş ham yol, kasaba şehir arası yollar kum çakıl serili şose tabir edilen tozlu yollardı. Şehre hasta götürmek için yada düğün dernek için köyden kasabaya hayvan terkinde ulaşılır, kamyondan bozma tahta koltuklu otobüslerle bir saatlik yolculuk düşük hızda üç dört saatte alınırdı. Her kasabada otobüs yoktu, olanına da bir gün önceden yer ayırt ettirilirdi. Yakın köylere kasabalara at arabası koşulur, köy içi işlerinde de hizmet hayvanlarından faydalanılırdı.
.................
Bayram öncesi arife günü çocuklara bayramdan bayrama alınan giysi ve ayakkabıları yenilenir, bayram sabahı ailenin büyükleriyle bayram namazına gidilir oradan mezarlık ziyareti yapılır el öpülür bahşiş toplanırdı.
Çocukların gözünde, kurban bayramı et bayramıydı, şeker bayramı gibi değildi. Büyükler arife günü kurban alımıyla, bayram günüde kurban kesimi ve et dağıtımıyla uğraşırlardı. Çocuklar bayramcı gezseler de gittikleri evlerde onlarla ilgilenen olmazdı. Onun için de şeker bayramı onların bayramıydı. Kurban bayramında birinci günden sonra diğer günler zaten büyüklerin biri birilerine bayramcı gezme günleriydi. Oysa şeker Bayramı öyle miydi. Birinci günün tamamı onların günüydü. Bayramlıklarını giyer gurup halinde kapı kapı dolaşırlar el öper şeker ve bahşiş toplarlardı. Üzüm iğde leblebi verenlerle, büyük para ile yaldızlı kağıda sarılı şeker verenleri hiç unutmazlardı. o birinci gün büyükler evden ayrılmaz onları bekler el öptürür aile durumuna göre harçlık ve şeker verirlerdi. Yaldızlı kağıda sarılı şekerler bir torbaya akide şekerleri bir torbaya, toplanan harçlıklar cebe indirilir, arada bir çıkartılır birer birer sayılır az harçlık alana hava atılırdı. Üzüm, iğde, leblebi, fıstık verilmişse çaktırmadan bir yerlere atılırdı.
Ülke fakirdi insanlar azla yetiniyordu ama mutluydu. Zenginlerine ağa denmez isminin ardına efendi eklenirdi. Efendiler paradan ziyade toprak zenginiydiler. Topraktan kazandıklarıyla geçinin fazlasını ihtiyacı olana borç verir eline geçtiğinde öde diye ucunu serbest bırakırlardı. Efendiler de köylü gibi giyinir yer içer yaşardı.
Teknoloji devi hayatımıza girdi her şeyimizi yok etti. çağdaşlık adı altında ekonomi canavarıyla baş başa bıraktı. Önce köyler kasabalar şehre, sonra küçük şehirler sanayi şehirlerine taşındı. Şehirler büyüdü büyükşehir oldu, yetmedi metro şehirler kuruldu. İnsanlar damlı kerpiç evlerden rezidans dedikleri akıllı evlere taşındılar. Ekonomisi düzgün işi olanlarla, okumuş meslek sahibi olanlar geri dönmediler. Köy evleri bağlar bahçeler talan tarlalar ekimsizlikten hozan oldu. Eski şehir mimarimiz her yirmi yılda bir yapıldı yıkıldı. Çocuklarımız ebeveyn ortamından koparıldı ana okulu kreş ve tahsil süresi derken oyun kuramaz çocuksuz ortamlarda internet denen canavara teslim edildi. apartman yaşamında yaşlı kalmadı. yaşlananların bir kısmı köylerine döndü yıkık dökük evlerde, bir kısmı huzur evlerinde yapayalnız, çocuklarım okusun adam olsun diye bir kısım köyünü terk edenler ise şehrin varoş mahallelerinde son günlerini yaşıyorlar.
Varını yoğunu çocukları uğruna harcayıp yurdunu yuvasını dağıtıp göçebe yaşayan yaşlılarımızın bu bayramda boyunları bükük, gözleri nemli kalacak. Ağıtlarını içine akıtacaklar. Ağıdım intizar olur Allahın gücüne gider de evlatlarım zarar görür diye. Oysa evlatları çoktan,çocuklarıyla birlikte bayram tatili adı altında çok uzaklara gittiler.
Çocuk yine yalnız kalacak oralarda. Her şey dahil beş yıldızlı otelde karnı doyacak ama şehirde bırakılan yaşlı dede ve ninesinin anlattığı geçmiş bayram anılarını hatırlayıp uzun uzun dalıp hüzünlenecek.
Hayallere dalan çocuk bir anda yüksek sesle ’’Anneciğim, babacığım dedemin anlattığı gibi ben de oda oda dolaşıp bu gün bayram elinizi öpebilirmiyim desem, kağıtlı şeker yada bayram harçlığı toplasam olur mu !’’ diye bağırdı.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.