- 713 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Anlaşılmak
Ağaçların arasına kurulmuş masalarda genci, yaşlısı, kadını, erkeği çaylarını yudumluyordu. Çay bahçesini ortadan ikiye bölen taş yoldan orta yaşlı bir adam yürüyerek geçip bahçenin arka bitişiğinde restore edilmiş kişisel eğitim merkezi binasına girdi. Bir üst kata çıkan merdiven basamaklarına yavaş yavaş bastı. Her adımda gıcırdayan tahtların sesine kulak veriyordu. Tavana kadar uzanan ahşap kapılar antre boyunca sıralanmıştı. Adam antrenin sonundaki kapıya doğru adımlarını sıklaştırdı. Kapı önünde durup üst başını düzeltti. Yavaşça kolu indirip içeri girdi. Dostça gülümseyerek kursiyerleri başıyla selamladı. Masasına yönelmişti, burnuna haftalarca yıkanmamış insanlarda hatta sokakta yaşayanlarda olan ter kokusundan geldi. Gözleri kısıldı. Kesik kesik birkaç defa nefes alıp kokunun geldiği yöne baktı. Pencere kenarında ki sıra grubunda sadece bir adam oturuyordu. Diğerleri orta gruba da oturmayıp duvar dibine sığınmışlardı. Öğretmen pencereyi açtı. Sınıfa döndü. “Arkadaşlar; diksiyon kursumuzun ilk dersine hoş geldiniz. Sırayla tahtaya çıkıp kendinizi tanıtmanızı ve kursa gelme sebebinizi paylaşmanızı rica ediyorum.” Sandalyesine oturdu. Genç bir kadın kalkmaya niyet etmişti ki pencere kenarındaki adam yakar topta, toptan kaçan çocuklardaki çeviklikle davrandı. Tahtanın önünde öğretmenle göz göze geldiler. Öğretmen eliyle sınıfı işaret edip onayladı. “Merhaba,” dedikten sonra söyledikleri anlaşılmıyordu. Sakız çiğnerken konuşmaya çalışan çocukların ağızlarında cümleler nasıl kayboluyorsa adamınkiler de kayboluyordu. Konuşmasının bir yerinde “Dilenciyim,” dediği duyuldu.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.