- 2268 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
TEVRATTAN AŞK MEKTUPLARI !..
Orijinal adı "shir ashirim" (şarkıların şarkısı) olan eser.Kitabı Mukaddes’in Eski Ahit bölümündeki Ezgiler Ezgisi (Neşideler Neşidesi) kitabı, yeryüzünün en eski ve en kutsal aşk dizeleriyle örülüdür. Bir çobanla Şulamlı bir köylü kızının aşk hikâyesidir. Şiirde kızın annesi ve erkek kardeşlerinin yanı sıra “Yeruşalim kızları (saraydaki kadınlar)” ve “Sion kızları (Yeruşalim’deki kadınlar)”ndan da bahsedilir Ezgiler Ezgisi. Bugünkü biçimiyle yazılış tarihi, İÖ 5. yüzyıl sonlarını göstermekle birlikte, içindeki şiirlerin İÖ 10. yüzyıldan kaldığı sanılmaktadır.
Tevratta süleyman tarafından kaleme alınan içinde bol bol meme, göbek ve kalça kelimesinin geçtiği mezmurlar bölümü,din bilimciler tarafından mecazi anlamda kullanıldığı iddia edilmektedir. Şulamlı kızla çobanın birbirine olan seslenmelerini, aşk mektuplarını alıntılar.Hikayenin sonunda ise süleyman, kızın çobana olan aşkını fark edip kızı özgür bırakır. Neşideler Neşidesi’nde kimin konuştuğunu ayırt etmesi zordur, ancak konuşan kişilerin söylediklerinden veya onlara söylenenlerden bunu anlamak mümkündür.
Neşideler neşidesi her açıdan erotik ve ilginç bir yahudi metnidir. Erotikliğinin gerçekliği kimilerini rahatsız etmiş olsa gerek.Denildiğine göre aslen eser erotik bir eser değildir.Bu iddiaya göre metin, kabının erotizm olduğu bir alegoridir.Bir başka ifadeyle, içeriğindeki erotizmin iki noktasından biri olan kadın, israiloğullarını; öteki nokta olan erkek ise tanrının bizzat kendisini ifade etmektedir.Metnin direkt okuması sıkıntılı görünüyor.Kutsal bir metinden ziyade ,bir insanın yazdığı aşk metinleri gibi.Bazı bölümlerini sizlere aktarıyorum.Yorum okuyucunun.
Neşideler Neşidesi / Süleyman Peygamber
BAB 1’den,
Neşideler neşidesi; Süleyman’ındır.
Beni kendi ağzının öpüşleriyle öpsün;
Çünkü okşamaların şaraptan daha iyidir.
Kokuca ıtrın ne güzel;
Senin adın kabından dökülen ıtır gibidir;
Bundan ötürü seni kızlar seviyor.
Beni kendine çek; biz senin ardınca koşarız;
Kral beni iç odalarına götürdü;
Seninle biz ferahlanıp seviniriz;
Senin okşamalarını şaraptan ziyade anarız;
Seni sevmekte onların hakkı var.
Ben karayım, fakat güzelim,
Ey Yeruşalim kızları!
Firavunun arabalarında koşulu kısrağa,
Seni benzetirim, ey sevgilim!
Yanakların saç örgüleriyle,
Boynun gerdanlıklarla ne güzel!
Sana altın dizileri yapacağız,
Gümüşten düğmelerle.
Kral sofrasında otururken,
Benim sümbül yağım güzel kokusunu yaydı.
Memelerim arasında yatan.
Safi mür çıkınıdır, bana sevgilim.
Engedi bağlarında,
Bir salkım kına çiçeğidir, bana sevgilim.
BAP 4’ten,
Ah. ne güzelsin, sevgilim,
Ah, sen ne güzelsin.
Peçen arkasından gözlerin güvercinler.
Gilead dağının yamaçlarında yatan
Keçi sürüsü gibidir saçın.
Kırkılmış, yıkanmaktan çıkmış.
Koyun sürüsü gibidir dişlerin;
O koyunların hep ikizleri var,
Ve aralarında yavrusuz olan yok.
Dudakların kızıl kaytan gibi.
Ağzın da ne güzel.
Peçen arkasından yanakların.
Sanki nar parçası.
Boynun Davudim kulesine benziyor.
O kule ki, silâh evi olarak yapılmıştır.
Üzerine bin büyük kalkan,
Hep yiğit kalkanları asılmıştır.
iki memen, sanki bir çift geyik yavrusu.
Zambaklar arasında otlayan,
İkiz ceylan yavrusu.
Kaptın gönlümü, kız kardeşim. yavuklum!
Gözlerinin bir bakışı ile.
Gerdanının tek zinciri ile gönlümü kaptın.
Okşamaların ne güzel, kız kardeşim, yavuklum!
Şaraptan ne kadar hoştur okşamaların,
Itrinin güzel kokusu da her çeşit baharattan!
Ey yavuklum, bal damlatır dudakların;
Balla süt senin dilinin altındadır;
Esvabının kokusu da, sanki Libnan kokusu.
Kız kardeşim. yavuklum, kapalı bir bahçedir;
Kapalı bir kaynaktır, mühürlenmiş pınardır.
BAP 5’den,
Bahçeme girdim, kız kardeşim, yavuklum!
Mürrümü topladım, pelesenkim ile;
Gümecimi yedim, balımla beraber:
Şarabımı içtim, sütümle beraber.
Entarimi çıkardım; onu nasıl giyeyim?
Ayaklarımı yıkadım nasıl onları kirleteyim? dedim.
Delikten uzattı elini sevgilim.
Ve içim oynadı onun için.
Ben kalktım, sevgilime kapayı açayım diye;
Ve sürgü tokmakları üzerinde kalan mür,
Benim ellerimden damladı.
Mür yağı benim parmaklarımdan.
Ben sevgiliye kapıyı açtım;
Sevgilim ise çekilmiş gitmişti.
O bana söz söylerken, ben kendimden geçmişim;
Onu aradım, fakat bulamadım:
Sevgilin senin, bir sevgiliden başka nedir?
Ey sen, kadınlar arasında en güzel kadın!
Sevgilin senin, bir sevgiliden başka nedir ki,
Bize böyle and ettiriyorsun?
Sevgilimin teni beyaz ve kırmızı,
On binlerin arasında seçkin olan odur.
Başı saf altın;
Kıvrılır kâkülleri, kuzgun gibi siyah.
Gözleri akar sular kenarındaki güvercinler gibi,
Sütle yıkanmışlar, oturur dolgun sular kenarında.
Yanakları sanki hoş kokulu çiçek tarhları,
Güzel kokular yığınları;
Dudakları zambaklardır, mür yağı damlatır.
Elleri, üzerine gök zümrüt kakılmış altın lüleler;
Gövdesi fil dişi işi, safir taştan kakılmış.
Bacakları mermer direklerdir, saf altın ayaklıklar üzerine kurulmuş.
Görünüşü Libnan gibi, erz ağaçları gibi hâlâ.
Ağzı çok tatlı;
Ve onun her şeyi güzel.
Budur sevgilim, evet yârim budur.
Ey Yeruşalim kızları!
BAP 7’den,
Çarıklar içinde ayakların ne güzel, ey emîr kızı!
Toplu kalçaların sanki mücevherler.
Üstat ellerinin işi.
Göbeğin yuvarlak bir tas,
Onda karışık şarap eksik değil;
Karnın buğday yığını.
Zambaklarla kuşanmış.
İki memen sanki bir çift geyik yavrusu,
İkiz ceylan yavrusu.
Fil dişi kulesi gibidir boynun senin;
Bat-rabbim kapısı yanındaki
Heşbon havuzlandır gözlerin;
Şama doğru bakan
Libnan kulesi gibidir burnun senin:
Başın, senin üzerinde karmel gibi,
Başının saçı da sanki erguvanî;
Kral senin kâküllerine esir oldu.
Zevkler içinde, ey sevgilim.
Sen ne güzelsin, ve ne şirinsin.
Bu senin boyun hurma ağacına,
Memelerin de salkımlara benziyor.
Hurma ağacına çıkayım,
Dallarını tutayım, dedim:
Memelerin üzüm salkımları gibi olsun.
Soluğunun kokusu da elma gibi.
(TEVRAT,ESKİ AHİT ,MEZMURLAR,NEŞİDELER NEŞİDESİNDEN)
(Biz Müslümanlara göre şimdiki Tevrat,İncil muharreftir.İfsat edilerek tahrip edilmiş, aslı değiştirilmiştir.)
YORUMLAR
Tebrikler, saygılar, selamlar
Alim Kahya tarafından 8/16/2018 6:53:13 PM zamanında düzenlenmiştir.
Oldukça yararlı bir paylaşım...
Kuran'ın "son kitap" olma nedenini, tahrip edilmemiş ve hiç bir değişikliğe uğramadan günümüze kadar gelebildiğini ve önemini açıklar biçimde...
Tebrik ve teşekkürler Hasan Bey.