- 780 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE
Kırmızının üstündeki beyaz gibi saf, gökkuşağı gibi çok kültürlü bir millet bizimkisi. Türk milleti. Adını okuyunca bile tüylerim ürperiyor doğrusu. Genciyle yaşlısıyla, yediden yetmişe büyük ve köklü bir kültür yuvası. İnsanlarımız da çeşit çeşit. Sanki farklı farklı karakterler var ve rollerini o kadar iyi yapıyorlar ki biz anlamıyoruz. Mesela metrobüse her bindiğinizde bağırarak telefonla konuşan gergin insanı hep görürsünüz. Hayatı aksiyon filmi tadında yaşar. Ne oluyoruz arkadaş, Arka Sokaklar’ın çekimine falan mı geldik? Kamera nerede? Dur bir saçımı düzelteyim. Ya da bağıra bağıra siyaset konuşan altmışlı yaşlarındaki o görünmez kahraman amca. Ya amca git sudokunu çöz, konuştuğunla kalacaksın yani. Bir şey değişecek mi ki? Olabilecek en yüksek sesle müzik dinleyenler mesela. Hadi itiraf edeyim bu o kadar rahatsız etmiyor ama arkadaş, yolda yürüyorum, bir tane Murat 131 geçiyor, müzik de son ses. Ulan dünyaya mesaj mı veriyorsun bre gafil, az kıs şunun sesini de rahat rahat yürüyeyim yolda. Yolda yürüyorum, sonra birdenbire "Allah belanı versin, Allah seni kahretsin, bana gelen sana gelsin yar." dizeleri... Murat 131, içinde safkan bir keko. Dünyaya sesleniyor, haksız da değil hani. Kro ama para onda:) Ama şu müzik sistemini bir düzelt. Neyse devam edelim, metrobüste de var bu tipler. Nesilleri tükenmeyecek belli. Ama arkadaş, nesli tükenmeyen bir örnek var ki hayatın özeti resmen. 4 yaşında çocuk. Anacuğuyla babacuğuyla gidiyor yolda.
Anne: Emir Muhammed dikkat et düşeceksin. (Burada tiz bir Anadolu kadını sesi var. Çocuğun ismine gelecek olursak biliyorsunuz Türkiye’de iki isim hakkı var. İki isim söyledin bitti, sus:) Tabi bu kuralı çiğneyenler de oluyor. Mesela lisede bir arkadaş vardı. Adil Ahmet Bahadır SEZER. Yani bir ödül falan alsa, "Adil Ahmet Bahadır SEZER’i sahneye çağırıyoruz." [Adil Ahmet Bahadır SEZER sahneye gelir.]
-E diğerleri nerede?
-Benim ismim bu.
-Has s*ktir:)
Bu iki isim birbirine en yakışmayan ve en sinir bozucu isimlerden oluşur. Emir Hasan, Rahman Oğuz falan. Bir de tek isimler var tabi. Abdülmuttalip, Abuzettin, Abidin, Tonguç, Bigütay, Berkecan, Gülşişe. [Soldan sağa gittikçe doğudan batıya gidiyorsunuz:)]
Konu fazla dağıldı, sonra da çocuk birdenbire yere düşer, sonra ağlamaya başlar. Sonra anacuğu yerden kaldırır, bir de o döver. Düşene bir de sen vur. Nasıl anasın lan sen:) O çocuk 4 yaşında, beyinciği gelişmemiş, ayrıca niye düşmesin, yer çekimi diye bir şey var. Sana göre gök itimiyse onu bilemem:)
Otomatik tepkilerimiz var bizim, mesela biri bir şeyi eleştirince gelen tepki şu, "O zaman sen yap da görelim." Yav arkadaş, adamın öyle bir iddiası yok ki niye yapsın:) Sadece olan bir şeyi eleştiriyor. Zaten ülkedeki sorunların çok büyük kısmı eleştiri ve tartışma kültürünün eksikliğinden kaynaklanıyor arkadaş. Binbir çeşit insan var, haliyle binbir çeşit fikir var. Engelleme hakkına sahip değilsin ki. Kral mısın, padişah mısın, cumhurbaşkanı mısın? Bilirkişi misin:) Neyse çok sinir bozucular.
Ya da biri bir şeyi başardığında;
1- Kesin ip var.
2- Ben bunun şeceresini bilirim, dini imanı yok bunun.
Eğer tanıdıksa,
-Ya birader sen de parayı buldun, bizi görmez oldun.
He anasını satayım, parayı buldum, gözlerim bozuldu. Kafam da bozulmadan çık git şuradan. Bak hâlâ ya:) Ulan hemşehri hemşehriyi gurbette gondiklermiş ya, Türkse eğer gurbet fark etmez, her yerde aşağı çeker arkadaş.
-Bey bey, duydun mu benim arkadaşın kocası Vahdettin padişah olmuş.
- Ben onun şeceresini bilirim, haindir o.
Elektrik kesilince;
-Aaaaaaaaaa( Gittikçe düşen bir ses. Hep bir ağızdan:))
Uçakta(Elazığ uçağı);
- Sen nereye gidisin gadan gele?
- Elazığ’a gidiyorum amca. ( Elâzığ uçağıyla Buckingham Sarayı’na gidiyorum amk. AMK: Azıcık mantıklı konuş )
- Memleket nere?
-Elazığ.
-İçinden mi?
-Evet. (Yok dışından. Puanım yetmedi, daha çok çalışıp 4 yıllık kazanacağım. Hasbinallah:))
-Hangi bölümü okuyorsun kardeş?
-Yazılım mühendisliği.
-Bizim müdürün bilgisayarını "hack"lesene.
-Ben bir lavaboya gidip geliyorum. (Normal adımlarla gözden kaybolur sonra da koşmaya başlar.)
Hayır yani arkadaş senin beynin "hack" lenmiş bence, oradan kalmış aklında:)
Bir de ne idüğü belirsiz, ilginç küfürlerimiz var.
-Kıçını satsan alamazsın. (Pahalı)
-Kıçım gibi. (Çirkin)
-Hava gavur kıçı gibi. (Sıcak)
Kıçım dondu. (Soğuk)
-Anasının a*ında (Uzak)
Hele bir tanesi var, aman aman
-Pezevengin oğlu yapmış be abi! (Ulan övüyor musun, sövüyor musun belli değil. Safını belli et:))
-Sana oksijen veren ağacın yaprağını....
-Senin kıçına ağaç diker, gölgesinde sülaleni...
-Tahtanı s*kerim.
Bunlar da yaratıcı küfürlerimiz. Konuyu kapatsam iyi olacak:)
Bir de şu çok sinirimi bozuyor:
-Ya futbol ne ya. 22 tane adam bir tane topun peşinden koşuyor.
Yahu adam, memlekette de milyonlarca koyun bir adamın peşinden koşuyor, bir şey diyor musun?
Bu ülkede insan kalitesinin artmasını istiyorsun biliyorum. Herkes istiyor. Ama insan kalitesinin artması için insanın artması lazım. Koyun sayısı son 16 yılda fazlalaştı, şimdi insan sayısı artmaya başlarsa toplam zeka da artar. Biz de huzura kavuşuruz.
Okuduğunuz için çok teşekkür ederim:) Ben KAPKARANLIK. (Gerçek ismimi vereceğimi düşündünüz değil mi, pışık yağlı kaşık:) Yok ya, isterseniz özelden veririm:) ) Mizahsız gününüz olmasın efendim. Hayırlı akşamlar:)
YORUMLAR
Edebiyatın her türünde yazabiliyor ülkem insanı ama Küfür edebiyatını da es geçmiyor maalesef.
(kapkaranlık)
Dilek USTA
Sonrası için nice güzel yazılara
Huzurlu geceler arkadaşım