- 586 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
KÜRK MANTO
KÜRK MANTO
Yıl 1974. Nasıl bu kadar emin olabiliyorum. Şöyle: kızımı 74 Temmuzun da dünyaya getirdim. İki ay sonra onu ve 2,5 yaşındaki oğlumu anneme Ankara ya bırakıp İstanbul’a gelmek zorunda kaldım. Eşimi çalışmakta olduğu temsilcilik şirketi işten çıkardı. Zor bir doğum yaptığım ve yanımda bana destek olacak kimse olmadığı için Attila bana bakıyor, gerekenleri yapıp işe öyle gidiyor, yani geç kalıyordu. Annem o dönem yine reaksiyonlarda. Sanki hep istediği kız torunu dünyaya gelmemiş gibi. Onun için yanıma gelmiyor.
Doğumdan bir hafta sonra oğlum evin bahçesinin duvarından düştü, kolunu kırdı. Mecbur bebeği anneme bırakıp oğlanı hastaneye götürdük. Neyse çok önemli değilmiş. Çabuk kaynar dediler. Eve gelirken içim içime sığmıyor acaba annem bebekle ne yaptı diye. Birde bakalım ki buzlar çözülmüş, bebeğe hayran. Artık bundan böyle Yeşim onun “ tombul menekşe “ siydi.
Neticede Ankara da iş bulamadığımızdan İstanbul a göç etmek zorunda kaldık. Şansımıza kısa sürede ikimizde iş bulduk. Bütçemize uygun evi ise Asya yakasında Selamiçeşmede bulduk. Ancak işlerimiz Avrupa yakasında. Ben üç vesaitle işe gidiyorum. Bir yılı aşkın bir süre çocukları alamadık. Birimizin maaşı ev kirasına, birimizinki yol ve yemek, o kadar. Sonunda çocukları getirebildik.
Neyse ki Şaşkınbakkal’da halamlar oturuyor. Babaannemde onlarla birlikte kalıyor. Ne zaman gitsek evde enfes yemek kokuları sizi kapıdan karşılar. Halam mutfağa meraklı. İstanbul o sene acayip soğuk. Benim uzun siyah bir paltom vardı. Ne yapmıştım onu? Kime verdim? Yok. Bir kalın ceketim var. Dizden aşağım üşüyor, buz kesiyorum. Babaannem durumu görüp bana kahverengi kürk mantosun u veriyor. Nasıl seviniyorum anlatamam. Çok şık, bana da çok yakışıyor. Tarım koruma ilaçları imal eden büyük bir şirketin genel müdür sekreterliğini yapıyorum. Yönetim kurulu toplantılarına katılıyorum. Hep derli toplu, şık olmalıyım. Pazartesi işe gittiğimde beni bu müthiş kürkle görünce arkadaşlarım başıma toplanı yor lar. Kıvançla anlatıyorum babaannemin hediye ettiğini.
Aradan birkaç gün geçiyor, bir telefon, halamdan. Kürkü geri getirmemi söylüyor. O, kızına aitmiş. Babaannem daha önce ona söz vermiş, bana verilemezmiş. Halamın kızının kocası önemli bir orta doğu ülkesinde ataşe militerdi. Yurda dönerken tam bilmiyorum ama en az on kürk manto getirmişti. Dolabında bana göstermişti de çok şaşmıştım.
O gece kürkü koluma atıp götürdüm. O kapı nasıl açıldı, halam ne dedi, ben ne dedim hiç bilmiyorum. Sonra nasıl affettim, onu da bilmiyorum. Hepsi öldü, rahmet diliyorum. Bizde ölünün arkasından konuşulmaz ama o zaman açılan derin yaralarda hiç kapanmaz.
Günseli Bozoğlu Yetkin
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.