- 570 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
SENİN ADIN ÖMER OLSUN
Güven veren bir ses tonu vardı.Yanaklarını örten siyah beyaz sakalları, yorgun yüzüyle babacan bir idareciye benziyordu.Sert tavırlarından yine de heyecanlı ve korkuluydum. Göreve yeni başladığım bu birimde sima olarak bilsem de,herkesi yeni tanıyordum.Adıma bir mail adresi alınmış fakat aktif hale gelmediğinden sisteme veri girişi yapamıyor,bolca yönetmelik okuyordum.
Evimde çiçek yetiştirmeyi sevmem bu yüzden isimlerini de bilmiyorum.Odada ise bir sürü çiçek vardı.Adını tek bildiğim camın kıyısından şehrin bacalarını seyreden cam güzeliydi...
Bizim birim sessizdi.Kapımın önündeki fotokopi makinesinin sesi ve koridorun sonundaki Niyazi Bey’in meslek hatıralarını anlatan gururlu sesi olmasa "çıt yok" kıvamındaydı.Müdür Bey’le karşılıklı oturuyorduk.Bazen kendi kendine melodiler mırıldanıyor aynı zamanda veri girişi yapıyordu.Çok muhabbet etmiyorduk ama soğuk da değildik. Zaten büroda çok kalmıyor genelde araziye çıkıyordu.
Yine arazide olduğu bir gün elimdeki poşeti dolaba asmaya yönelince kapaktaki fotoğrafla yüzleştim.Uzun
uzun gözlerinin içine baktım.Yeni doğum yapmış bir anne için cesaretli bir girişimdi. Habertürk sitesindeki fotoğraf ile aynı kareydi.Şehit Polis Memuru Ömer Faruk. Şehadet şerbetini baba ocağından çok uzakta,Van’ın Gürpınar ilçesinde yudumlayan ana kuzusu...Bizler dünyanın kasvetli telaşına kapılmış giderken, Allah’ın cennetinde sakladığı yiğit bekçi...
Günler geçiyordu.Bir gün kurumumuzun Kadınlar Günü kahvaltı etkinliği ardından odama çıktım.Elimde menekşe ve karanfil,yüzümde sıcak bir gülümseme...Müdür Bey’e selam verip masama oturdum.Bir yandan önümdeki yazılara göz gezdiriyor,bir yandan 41 günlük kızımı sormak için ananemle konuşuyordum.Müdür Bey’de telefonundan birşeyler izliyordu.Bir an yutkunurcasına hıçkırır gibi oldu .Gözleri kızarmıştı.Dinlediği türkü diyordu ki; ’Kurban olam karlı dağlar,verin benim sevdiğimi.Sen küçüksün ölemezsin.Kefen bile giyemezsin...’
Az sonra ellerinde birer karanfil iki bayan girdi içeri.Müdür Bey’in eşi ve arkadaşı olduğunu , anlıyordum.Emine Hanım şehit oğlunun fotoğrafının altına, arkadaşı ise benim yanımdaki sandalyeye oturdu.Birbirimize hal hatır ediyorduk.Hem onları dinliyordum hem de bembeyaz ,nurlu,gülen bir yüze dikkatlice bakarken "Oğlu ne kadar annesine benziyormuş" diyordum.Yanımdaki bayan,çiçekleri farkedip övgüler söylüyordu.Emine Hanım da karşılık olarak "Evimize gelen çiçekleri buraya gönderdim,evde güçsüzdüler ,buraya gönderince canlandılar " dedi.Gözleri doldu,ciğerinde bir kor için için yakıyordu onu...Her saniye,her an.Sustuk...Hepimiz...Şu sessiz koridorda avazımız çıktığı kadar,çığlık çığlığa sustuk...
Artık odadaki çiçeklerin benim için tek adı var .
Ömer...
Ruhun Şad Olsun...
YORUMLAR
Merhaba Özge Hanım,
Şiirime yaptığınız övgü için teşekkür ediyorum.
Profil resminize baktığımda genç birine benziyor, yazınızı okuduğumda da edebiyat kokuyorsunuz.
Ben bir öğretmenim, sizi de kırmak istemiyorum ama ''Ne olur?'' yazım kurallarına uyalım.
Salih koç tarafından 11/16/2018 3:29:53 PM zamanında düzenlenmiştir.
Merhaba Özge Hanım,
Şiirime yaptığınız övgü için teşekkür ediyorum.
Profil resminize baktığımda genç birine benziyor, yazınızı okuduğumda da edebiyat kokuyorsunuz.
Ben bir öğretmenim, sizi de kırmak istemiyorum ama ''Ne olur?'' yazım kurallarına uyalım.