ÇENGELKÖY'ÜN FERFORJE KADİR'İ...
Sevgili Çengelköy, ağustos ayının sıcağında Çengelköy Gazetemiz’de yine sizlerle beraberiz. Bu yazımız da, Çengelköy’ün Ferforje Kadir’i nin eski Çengelköy ile ilgili anılarını paylaşacağız. Efendim Kadir Çelikoğlu’nu ve ailesini çocukluğundan beri tanırım. O nekadar zor durumda olsa, ne kadar üzgün olsa ve ne kadar canı sıkılsa da, daima o sıcak gülüşünün ardında, kendini körleyebilen bir yapıya sahiptir.
Asla üzgün olduğunu belli etmez, onun o ufak boyunun arkasında, kocaman bir yürek yatar. Öylesine büyük bir yürektir ki o, neredeyse bütün Çengelköy’ü kendine sevdirebilir. Kadir usta, çok küçük yaşlarda çalışma hayatına atılmış bir kardeşimiz. Bu yüzden çocukluğunu ve gençliğini çalışarak geçirmiş, diğer gençler gibi o yaşların tadının ne yazık ki yaşayamamıştır. Ama sıcak demir ile rahatlıkla çalışabildiği, o kırmızı kor demirle , adeta oynadığı için ona eski Çengelköylüler; "Ferforje Kadir Usta" demişlerdir.
Kadir usta daha sonra, ’Milli Saraylar Daire Başkanlığına, çilingirbaşı olarak girmiş ve oradan emekli olmuştur. Bu gün Beylerbeyi, Dolmabahçe, Topkapı, Yıldız saraylarında, ayrıca Kasr’lar da ve diğer tarihi yapılarda, onun mührünü taşıyan, bir çok tarihi kilit bulabilirsiniz.
Evet Çengelköy’de onu sevmeyen yoktur dersek, asla abartmış olmayız, o iyi bir usta, iyi bir esnaf, iyi bir evlat, iyi bir eş ve iyi bir babadır. O bütün Çengelköy2ün sevgisini kazanmış, köyümüzün ender insanlarından biridir. Şimdi geliniz Ferforje Kadir’i kendi kaleminden tanıyalım...
Kadir Çelikoğlu anlatıyor; "Ben Kadir Çelikoğlu, sizlere bu sayfadan 1968 yılndan bu yana Çengelköy’de geçen yıllarımızı ve anılarımızı bölüm bölüm aktarmaya çalışacağız. Bu arada adı geçen kişi ve mekânları da tanıtmaya da özen göstereceğiz.
Efendim, yıl 1968 henüz 6 yaşımdayım, rahmetli babam Mustafa Çelikoğlu ve halamın oğlu Ayhan Civelek, Çengelköy Hamallar İskelesi Pazar Kayığı Sokak 11 numarada "Ördek" ve "Odun" sobaları imalatı yapan, ’Nur İş’ isimli bir dükkân açtılar. Ben de onların yanında, siyah saçtan yaplan soba borularının paslanmalarını önlemek için, onları mazotlardım.
İlkokula başladığım da bisiklet’de kiralamağa başlamıştık. Ben ara tatillerde ve yaz tatillerin de babam ve halaoğlunun yanlarında çalşmaya devam ederdim, ancak kiralanan o bisikletlere, bir kez dahi binememiştim. Bu arada malzemelerimiz, ’Mauna’ (bir cins kocaman sandal) İstanbul’dan getirilirdi.
Mauna ilkönce Karaköy Perşembe pazarına uğrar, ham maddeleri alır (malzeme), buradan Tahtakale’ye dükkânımz da imal edilen, boruları ve sobaları bırakır ve Çengelköy’e yeni üretim malzameleriyle geri dönerdi. Kuzine sobalarnda üstünde ki döküm yapraklarnı ise babam Eskişehir’den alıp gelirdi. Çengelköy’ün en ehil ustalarından Rum vatandaşlarımzdan İlya usta, tenekeci Lütfü usta, ve Konyalı Nuri usta unutulmaz ustaladır.
Nur İş İmalathanesi, bir süre sonra demir kap, pencere korkulukları ve doğrama işleri yapmaya başladı. Zaman geçtikçe, işlerin şekli ve gidişatı da yavaş yavaş değişmeye başladı. İlk göz ağrımız soba ve boru imalatı giderek azalmaya, Nur İş Kuzguncuk’dan Kanlıca’ya kadar bir çok yalının demir işlerini yapmaya başlamıştı. Çengelköy, Emek mahallesi, Nato yolu, Çakal tepe, Güzel tepe, Kirazlı tepe, Küplüce, Talimhane Bahçelievler gibi semtler, iş yaptığımız yerlerin sadece bir kısmı oldu. Daha sonraları başka semtlerde ulaşmaya başlamıştık.
Çengelköy pazar sokağın da at arabaları iskelesi vardı. At arabacılarının bazılarının isimleri, Kamil baba, Cingöz Ahmet, arabacı Osman, oduncu Sezai abi idi. Ev taşınmalarında, yük taşımalarında, hatta sünnet düğünlerin de sünnet olacak çocukları gezdirmek için bile, balonlarla, grapon kağıtlarıyla, defne yaprağından yapılan çelenklerle süslenen bu at arabaları kullanılırdı. Hatta çöpçüler bile at arabasıyla çöpleri tolarlardı.
Efendim, at arabalarının durduğu iskele, Norveç konsolosluğuun yanı idi. Yani, Abdullah Ağa yalısının yanından, Dere Sokaktan Norveç konsolosluğuna giden tek bir taş köprü vardı. Dere üstü pazar sokaktaki diğerköprü ise, Ömer Efendi Camii’nin önünden karşı tarafa geçen, ahşap bir köprüydü. Şimdilerde, Türkiye Jokey Kulübü tesislerinin - eski Villa Bosphorus bulunduğu yerde ceviz tomrukları vardı.
Sevgili Çengelköy gelelim Hamallar İskelesine, Çınaraltı tarafına düşen, Bostancıbaşı Abdullah Ağa yalısının Hamallar İskelesine bakan yanı, 60’lı yıllar da halk eviydi, daha sonra arka tarafı demirci atölyesi, daha sonra da marangoz atölyesi olmuştu.
Bu yalıda oturanlar, rahmetliler, manifaturacı Nail ve ailesi, Hayrullah amca ve eşi, oğlu Oğuz Allah uzun ömür versin küçükoğlu Cengiz Gürkem ve kız kardeşi, kambur İsmail amca, balıkçı Ali dayı ve ailesi idi.
Çınaraltın’da Hamdullahpaşa Camii, rahmetli kahveci İbrahim abinin kahvesi, Üstünde köyümüzün eski balıkçları rahmetli Horzoğulları İbrahim reis, Ülkü abi Ayı Nuri, kahvenin bitişiği, ayı Vasıf’ın mekânıydı. Rahmetli Vasıf abi, balıkçılıktan, organizatörlüğe kadar, her türlü işi yapabilen bir insandı. Bir çok kez içeri girip çıkmıştı, dolayısıyla kanunları, yeni bir avukattan daha iyi bilirdi. Nur sinemasında her yıl yapılan toplu sünnet düğünlerinde ki meşhur sanatçıları hep o organize ederdi. Vasıf abi, gerçekten organizasyon işini iyi bilirdi, Nur sineması konserlerine birçok ünlü sanatçıyı getirebilmişti.
Kuleli yönünde önce Panorama sineması olarak hizmet veren bu işletme, daha sonra Yeşilpark Gazinosu olarak açılmıştı, buraya da birçok ünlü sanatçı gelmişti. Çarşamba ve cumartesi günleri, saat 14.00’de kadınlar matinesi olurdu. Çengelköy’ün hemen bütün hanımları, buraya tepsi tepsi börekler ve yiyecek ile gelir, hanım hanıma eğlenirlerdi.
İskele sokakta, gişenin karşısında rahmetliler Niyazi amca ve oğlu Simon Taner’in tekel ve gazete bayii, trikotajcı Napolyon, terzi Hilmi, kuaför İrfan abla, Ziya Hekiman eczanesi, Denizbank, hemen karşıda PTT Ofisi ve PTT müdürü arkadaşlarımız Cihan ve Merih’in babaları İrfan Erduran vardı.
Kasap Tanaş, monkirik Aydın, maymun Erol ve Emin’in babaları kunduracı Ali, ciğerci Nuri, kuru kahveci Haldun abi, bakkal Yaşar, helvacı Osman, manav Niyazi, manifaturacı Nail, oğlu Yaşar ve Erol, bakkal Remzi, sevgili Engin abinin babası berber Nuri, Şeref’in büyük fırını, rahmetli İsmail abinin küçük fırını,fırının sırasında, manav Necip abi, oyuncakçı ve kırtasiyeci Semih ve eşi, ayakkabıcı Orhan, manifaturacı Adnan, terzi Ali, kasap Kadri ve oğulları, Volkan, Turan ve Tufan, bakkal Aslan abi, yorgancı Taner ve Şener, bakkal İlhami, kuaför Hulisi, sazcı Erdoğan, baba Tahir’in tekel bayii ve terzi Baki Haspolat vardı.
Caddenin karşısında ise, Rahmetli muhtar İsmail Güney abimizin kahvanesi, ve berber dükkânı, Seval Pastanesi 1957’den bu yana, rahmetliler, Kazım abi, İzzet abi, İzzettin abi ve Ziya Pelit abimiz, halen aynı titizlikle, aynı kültür ve aynı kibarlıkla Çengelköylülere hizmet vermeye devam ediyor.
Yine aynı sırada rahmetli Bahattin abinin büfesi, oyuncakçı teyze, bakkal - manav Cevat ve oğlu Behzat, bakkal Hüseyin ve oğulları Ahmet, optik Nezih, rahmetli kepekçi Muharrem, kardeşi Ali bakkal, Allah gani gani rahmet eylesin, fukara babası Dr. Halim Erdemli ve eczacı eşi, Emine Erdemli’nin Erdem Eczanesi, eczacı kalfası Şükrü abi, İlya usta, kasap Muammer, İsmail abinin ’Agora Meyhanesi’ ve hepimize edebinle içki içmeyi öğreten çilekeş garson Meno, berber Ahmet, kunduracı İbrahim, Turan Togar abimizin Yeni sineması ve Nur sineması vardı.
Çengelköy’ün eski balıkçlarına selam olsun, İbrahim reis,Ülkü abi, sarı Hasan, Orak reis , Baba Tahir, Lüp Mustafa, Sarı Hasan, kepaze Mustafa, Orkut abi, Almanyalı Mustafa, Ali dayı, Beyciimm ...
Çınaraltın da tuvalet işleten Halit abi, Şeref’in fırınınadoğru çıkarken, fırının çalıçırpı ve odunları, Dilek Bozkurt ablamızın katana atı olan, rahmetli Mehmet amcamız iki tarafında çinkodan yapılmış ekmek dağıtan atı ile, taa Kandilli’ye kadar ekmek dağıtırdı.
Bu arada, yıl 1967 olmuş, rahmetli Mehmet Kar abimiz Çınaraltı Gazinosunu açmıştı. Şimdiler de bu mekân da pek göremediğiniz eski Çengelköylüleri o zamanlar bolca görürdünüz. Çünkü bu gazino bir aile köy gazinosuydu, o yüzden köylülerimiz buraya sıkça gelirlerdi. Hatta bu gazinoda bira bile satılırdı ama asla bir tatsızlık çıkmazdı. Şimdiler de olsa kimbilir ne rezaletler çıkardı. O yıllarda köyümüze her gün, 250 - 300 yabancı turist gelirdi. Nedense, 1972- 73 yıllarından sonra gelmez oldular, daha sonra onların yerini, yerli turistler fazlasıyla aldı ve almaya da devam ediyor.
Evet şimdi Çengelköy Halk caddesine doğru bir çıkalım, efendim, Çengelköy’ün eski muhtarlarından rahmetli İsmail amcanın küçük fırını, Satılmış beyin yönetiminde, odun ateşinde işen mis gibi kokan ekmek, fırancala, tava, küçük sandviç ekmekler, özel pekmez şerbetli simitleri ile şimdilerde yerli turistleri sıraya sokmaya devam ediyor.
İskele meydanında, Şevket abinin şirin kahvesi, berber Dursun, eniştem berber Mustafa ve Ahmet abi, Menan abla ve Mehmet amcanın İskele gazinosu, karşısında, kel Mahmut ve oğlu Balbadem Nuri’nin gazinosu, rahmetli Anten Necati’nin gazinosu, iskelenin girişinde mısır kazanları ve ayakkabı boyacıları, İskele meydanın da Mehmet ağa Talimhane minibüsü ile vapurdan inecek yolcuları bekler, oğlu Melih abi ise babasına muavinlik yapardı.
Sevgili okurlar, Çengelköy anılarını yazmaya devam ediyoruz. Bu kez, köyümüz de bulunan, Rum Ortodoks Kilisesi’nin Haç atma törenlerinden kısaca söz edeceğiz. Çengelköy Rum Cemaati, iskele meydanın da toplanır ve 6 Ocak günü boğazın o soğuk sularına atlayıp, dalarak, Fener Patrikanesin den gelen bir Papaz’ın attığı Haç’ı çıkaracak olan gençler hazırlanır ve Papaz Haç’ı atasıya gençler hemen suya atlar ve dalarlardı. Haç’ı çıkaran genç kutsanır, küçük bir hediye ile ödüllendirilirdi.
27 Temmuz yukarı ayazma şenlikleri (Aziz Petrus Yortusu) görülmeye değerdi. Bir köşe de laterna çalar (bir tür müzik kutusu), rengarenk yumurtalar tokuşturulur, bizlere paskalya çörekleri ikram ederlerdi, bu bizim çok hoşumuza giderdi. Ayazmaya sadece istanbul’dan değil, tüm Türkiye ve dünyanın her yanından, Hıristiyan Ortadokslar gelirlerdi. Bir köşede Laterna çalar, Laternanın nağmelerinden dökülen sirtakilerle güzel Rum kızları, değme dansözlere taş çıkartırcasına doyasıya oynarlardı.
Sevgili Çengelköy, sazcı Erdoğan abi bir saz virtüözüydü, dükkânın da müzik aletleri, enstrümanlar, plak, kaset filan satar, ayrıca siyah bir perde ile ayırdığı arka tarafta, saz dersi verir ve ciro, bağlama, saz, divan sazı ve İspanyol gitar, ut yapar satardı. Zaman zaman köyümüzde ki müzisyen abiler burada toplanır meşk yaparlardı.
Evet biz, eski esnaflarımıza devam ediyoruz; ’rahmetli Bambino Yılmaz, elektrikçi ve Nur sinemasının makinistiydi, büfeyi Koçero Mehmet işletirdi, bu sinemanın işletmecisi ise,Sebahattin, eşi Hikmet abla ve kızları Hülya idi ve bu sinema yabancı filmler oynatırdı. Diğer Çengelköy sineması ise, rahmetli Turan Togar abimizin işlettiği, ’Yeni Sinema’ idi, bu sinemanın makinisti Haluk Erözcan ve benli Turandı, sinemanın büfesini, Faruk ve Tarık Erözcan abiler işletirdi.
Sarhoş Tahsin, Deve Erdoğan, Deli Ahmet gibi isimler köyümüzün renkleriydi, bir gün deli Ahmet sarhoş olmuş, orada ki aklı evveler de onu bir tabuta koyarak, Çengelköy Halk Caddesin de gezdirmeye başlamışlar. Sonra birer birer tabututun altından çıkmışlar, tabutu taşıyanlar bakmışlar tabutta bir kıpırdanma var, dikkat kesilmişler ancak tabutun kapağı birden açılınca, Cemaat-i Müslümi tabutu fırlatarak, kaçmaya başlamıştı. Deli Ahmet, o gür sesiyle, o gece okunacak mevlütleri ve cenazeleri mahalle mahalle gezerek Çengelköy halkına duyururdu.
Diğer esnaflarımız, beni çok seven manifaturacı Süleyman ve eşi Necla Fıstıkçıoğlu, köfteci Recep amcamız, Recep amcaya, öğle vakti köfte yemeye giderdik. Kuleli tarafındaki benzin istanyonunun karşısın da seyyar arabası ile dururdu. Bazen karnımız aç, cebimiz boş olurdu, Recep usta yine de bizi doyururdu. Bizler de cebimiz dolu olduğu zaman, bunu telafi ederdik. Mehmetçik İlkokulunun altında ki sıra ahşap evlerin önünde, bir pamuk şekerci ve bir de macun şekerleme satan iki satıcı vardı"...
Sevgili okur, eski Çengelköy adeta bir pınar gibi, anlatmakla bitmiyor. şimdi de Kadir usta, eski Çengelköy Halk Caddesinin, bir üst sokağı yani, eski zamanlar da Çengelköy’ün ana caddesi olan, Çengeloğlu Sokakta ki esnaflardan söz edecek.
Ferforje Kadir anlatıyor; "Efendim, nalbur Mehmet ve Ahmet Pehlivanoğlu, kepekçi Muharrem amca, kundura tamircisi Ahmet usta, karşıda eski muhtar Niyazi Alpaslan amca ve eşi, büyük oğlu Kadri, küçük oğlu Bülent, Bahriyeli Mustafa ki, evinin altı saman ve yem yeriydi. Tenekeci Lütfü amcanın yeri, İlya ustanın dükkânı, tenekeci Konyalı Nuri’nin dükkânı, kalaycı, rahmetli kürt Hasan Özdemir’in dükkânı, Can Nalbur Hasan ve oğlu Nurettin Can’ın dükkânı, hamam çeşmesi, rahmetli balıkçı Orkut abinin, duvarında çıma (şimdi yıkıldı) olan evi. Çengelköy karakolunun önünde ki Can Baba’nın balık tezgahı, Çengelköy halkına hizmet verirdi.
Çengelköy - Üsküdar arası servis yapan dolmuş durağımız, kilisenin tam karşısındaki çeşmenin önünde idi. Hatta, Üsküdar’a giden otobüs durağımız bile oradaydı. Dolmuşların çoğu İsmail Çakmak ve kardeşlerinin idi, yedi, sekiz tane strapenteli (sonradan uzatmalı 8 kişilik) arabaları vardı.
Yaşar abi 59 Plymouth, Anten Necati 54 Dodge, İsmail, Hüseyin ve Abdurrahman Çakmak kardeşler 64 Chewrolet, Fantoma Yılmaz Buick, Mastori Mazhar 49 Plymouth, Şişko Ali 59 Plymouth, Deli Kemal 56 Dodge ve 51 Dodge, Sarı Selim 58 Chewrolet, Romalı Halit 64 Chewrolet, Kel Sabri 48 Plymouth, Hulki Baba 51 Plymouth, Deli Jilet Ertuğrul 56 Plymouth, Mükerrem ve Nejat abiler 59 Fort, Galeksi Eyüp 51 Deseto, Anadol Ömer, Gogocu Kamil 48 Plymouth, Tilki Feridun 48 Dodge, Faysal Abi 59 Chewrolet, Sucu Zeki 54 Plymouth, Köse Kamil 55 Chewrolet, Co Cengiz 64 Plymouth, Olgun ve Oktay abiler 56 Plymouth, Manav Necip 48 Plymouth, Coşkun abi 55 Plymouth, Baş Çavuş Nusret 54 Chewrolet, Bakkal Yaşar 58 Chewrolet, Şarapçı Doğan 48 Chewrolet, Ahmet abi 48 Plymouth, Hacı Hayri 48 Plymouth, Besim Abi 56 Rampler, İstafo-Takarov, Edip Abi, Erdoğan Ürkmez Osman ve Nuri Ayanoğlu, Sucukçu Mustafa ve ortağı Ayı Muharrem 48 Plymouth, sevgili Nemci ve Naci’nin babaları Lütfü Amca 54 Plymouth, 1948 model desetosu ile, rahmetli Sabri amca, köse Kamil, 59 Chovrale Hayrullah amca, Sarı Hasan, Stefo (namı değer takarof) şişman Ali gibi şoförlerimiz, giyim, kuşam ve kibarlıklarıyla İstanbul’da ün salmışlardı. Ayrıca Havuzbaşın’da oturan ve Kadıköy yönünde 54 model Deseto dolmuşuyla çalışan, siyah deri pantolonlu bir bayan şoförümüz de vardı.
Eski Çengelköy’ün çiçeklerinden söz edecek olursak, ’Kırmızı Manolya’ ki, bu çiçeğe eskiler, Çengelköy menşeyli derler. Rengarenk Güller, şakayık, gece sefası, şebboy, sarı ve beyaz papatyalar, yaseminler, mor salkım ve leylaklar, krizantem, renk renk bengoviller, hemen her renk orkideler v.s.
Yiyecek ürünlerini sayarsak, Çengelköy (5-10 bahçe de hala ekiliyor) bademi, ayva, altın ayvası, elma, armut, kiraz, kızılcık, muşmula, beyaz Sultan Selim inciri, ham yenen hurma,üzüm, ceviz, fındık, çitlembik ki, çocukluğumuz da bu çitlembikleri mermi olarak kullanırdık.
Efendim, biz yaşlandık ama ruh yaşlanmıyor, dolayısıyla geçen anıları bir film şeridi gibi, bir bir hatırlamakta ve hatırladıkça, geçmişe özlemimiz giderek artmaktadır. Eee, ne yapalım doğanın kanunu ve takdir-i İlâhi bu, bizlerinde bu gidişata isyan edemeyeceğimize göre, her yaşın ayrı bir güzelliği vardır diyerek, bu işten sıyrılalım".
Dedi ve konuşmayı bitirdi sevgili Ferforje Kadir. Efendim Ferforje Kadir usta, kendisine iki evlat veren eşini, sonra elim bir trafik kazası sonrası babasını ve daha sonra sevilmeyen bir hastalıktan dolayı anneciğini kaybetmiş bir kardeşimizdir. Ferforje ve elektrikli ev aletleri tamirinde köyümüz insanlarına, uzun yıllar hizmet vermiştir. Ancak o da, eski Çengelköy’ün diğer esnafları gibi, köyümüzde ki değişime dayanamayarak, yıllarca emek verdiği atölyesini, ’Cafe’ye çevirmiştir. Şimdi o hayatına giren yeni eşi Ece ile birlikte tasarlayıp, dizayn ve dekore ettikleri, "Ecem Cafe"ile, gerek eski köylülere, gerekse Çengelköy’e gelen yerli turistlere hizmet vermeye devam etmektedir.
Sevgili Çengelköy, Ferforje Kadir’e bu röportaj için teşekkürlerimizi sunuyoruz. Allah ona hayırlı ve bol kazançlı işler ihsan etsin.
Efendim İnşallah bundan böyle, eski Çengelköy esnaflarıınla röportajlar yaparak, köyümüzün değişik renklerini, sizlere sunmaya çalışacağız. Çünkü Boğaziçi eski bir medeniyettir. Boğaziçi medeniyeti, İstanbul yedi tepe medeniyetine benzemez, dolayısıyla sizlere şimdiden bu renkler dolu medeniyetten, pasajlar sunacağımızın müjdesini verebiliriz.
Sağlıkla ve hoşça kalınız...
T u n a c a n
Hüseyin A. Tuna
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.