- 411 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
FERNANDO
FERNANDO
- Fernando hoş geldin.
Bu Noel de gelmeseydin çok üzülecektim. Aslında tabii bu mevsimde İspanya ya da turist akını vardır. Hele senin müzen dolup taşıyordur. Kim Barcelona ya kadar gelip de Dalı’ nin eserlerini görmeden gitmek ister ki? Neyse, şimdi bırakalım bunları, geldin ya.
-Umuyorum burayı da seveceksin. Evet, çok soğuk -35 derece ama şu saçaklardan sarkan buzların güzelliğine bak. Resim gibi. Dışarıda biraz fazla kalınca insanın kirpikleri buzla kaplanıyor, burnu donuyor. Her yer kar. Ama bana kalırsa en keyiflisi gri dalgalarla ve saydam bulutlarla yarışarak bu soğuk havada deniz kenarında yürüdükten sonra eve gelmek.
Eve girince ayaklarını pat pat diye yere vurunca karlar etrafa saçılır. Bunlar anında eriyip yerde parıldayan su damlaları bırakırken misafirini içeriye buyur eder. Kendisi de halasının elinde ördüğü, ördek yeşili bereyle, atkıyı koltuğa fırlatır. Evin içi sıcacıktır. İçinden, iyi ki Ayşe ye ilk iş şömineyi yakmasını tembih etmişim der.
Hemen o tarafa yönelirler. Yanan odunların ısısı suratlarına çarpar. Mutludurlar. Şöminenin alacalı ve yeşilin her tonunu barındıran mermerleri bile ısınmıştır. Fernando şöminenin üstünde sıralanan aile fotoğraflarını incelerken eli ile bu pürüzsüz mermeri adeta okşamaktadır.
Ahu, acaba aklından ne geçiriyor diye düşünür; yoksa fotoğrafların arasında kendi resmini mi arıyor bunca yıldan sonra. Yavaşça Fernando ya arkasından sarılır.
- Akşam yemeğinden önce içimizi ısıtmak için birer kakaolu süt mü içelim, yoksa geceyi başlatalım mı?
- Sıcak kırmızı şaraba ne dersin? Ben her şeye hazırım der.
Günseli Bozoğlu Yetkin
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.