- 661 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ANNENİN SAATİ
ANNENİN SAATİ
Tabiat ana yeşillenmeye, dereler coşmaya, erik ağaçları gelin gibi süslenmeye, kuzular melemeye başlayınca inekler de ahıra sığamaz olurlar. Büyük annenin gözleri heyecandan ay ışığı gibi parlamaktadır. Yayla hazırlıklarını çoktan tamamlamış , obaya ne zaman hareket edilecek beyin kararını beklemektedir.
Gök yüzü masmavidir. Uzaktan gelen ilk yayla kafilesi, genç kızların boynunda asılı teyplerden çıkan kemençenin sesi, ineklerim başı süslü püslü , gerdanlıklarındaki çanın tıkırtısı, bebekler beşikle birlikte gelinlerin sırtında karşıdan geçmeye başlayınca bey daha fazla dayanamaz:
-Hanım yarın sabaha karşı hazır ol saatimde dörde kur.
-Beyim ben o saate kalkıyorum biliyorsun .
Yarın olur hazırlıklar tamamlanır. Hanımın gözüne sevinçten uyku girmez. Gece biraz erken kalkar. İnekler, çocuklar ve bey yola koyulurlar. Bey hanımın zamanında kalktığını hesap ederek sabah ezanında Erik Belinde olması gerektiğini düşünür. Fakat ışıklar görünür. Olsun der daha erken gelmekte de bir hayır var diye düşünürken bir köpek havlaması duyulur. İnekler panikler kaçmağa başlar, baba peşinden gider. Aradan bir hayli zaman geçer. Oğul babasını aramaya koyulur.
-Baba baba!
Cevap alamaz. Bira ötede küçük bir uçurum vardır. Tekrar bağırır. Meğer “İnek o panikte yuvarlanmasın diye bey ineğin kuyruğundan tutunca ikisi beraber aşağıya doğru yuvarlanmış, yukarıya da çıkamıyorlar. Oğul biraz daha yüksek sesle bağırır.
-Baba baba!
-Aşasıdayım oğlum.
-Baba ne işin var orda?
-Annenin saatini kaybettin de onu arıyorum.
Yusuf Yılmaz
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.