TEKİRDAĞ ŞİİR ETKİNLİĞİNİN ARDINDAN... (5)
---------------------------------------------------------------------------------------- Final yazısı
Etkinlik için her şey hazırlanmıştı. Arkadaşlarımız masalarda yerlerini almışlardı. İçecekler, yiyecekler ile donatılan masalarda yüzlerde bahar havası hakimdi. Denizin nazlı dalgalarının kıyaya vuruşu, ılgıt bir rüzgarın eşliğinde başlayacaktı gecemiz. Proğramda her biri ayrı ayrı değerlere ve özelliklere sahip sanatçı dostlarımız, şairlerimiz ile güzel bir etkinliği solumaya hazırlanırken Tekirdağ Yazarlar ve Şairler Derneğinin muhterem başkanı Yıldız hanım proğramı başlatma telaşı ile eksiklikler var mı yok mu diye etrafı kolaçan ederken telaşlı halini görmeğe değerdi! Saki eksiklikler çıkarsa dostlarımıza mahcup olurum gibi gereksiz düşüncelerin kafasında tilki gibi dolaştığını kestiriyor gibiydim. Değerli dost kardeşimiz Yıldız başkanımız o kadar çok şeyler yapmıştı ki bizlere, sayfalar dolusu yazı yazsam kafi gelmeyecek! Misafirleri bizlerle tek tek ilgilenmesi yüreklerimizde taçlanmış, yıldızlaşmıştı. Bizleri çaysız, kahvesiz, yemeksiz koymaması ve her şeyimizle ilgilenmesi bizlere büyük sevgi beslemesinin en belirgin nişanesi, karşılıksız sevmenin ifadediydi.. Ama yine de telaşını ve mahcupluğunu üzerinden atamıyordu. O çocuk yüreği bize otağ olmuştu.
Elinde gecenin proğramı ile mikrafon başına geçen hemşerim Nuriz Gökmenoğlu hanım, bir iki ses denemesinin ardından söze girdi.
’Çok değerli arkadaşlar programımıza başlarken çok değerli siz arkadaşlarımız şiir etkinliğimize hoş geldiniz, hoşluklar getirdiniz, sefalar getirdiniz. Yıldız başkanım, Durani ve dernekte görevli diğer arkadaşlarımızın katkıları ile hazırlayıp bizleri şiir etkinliğine davet ederek birinci Tekirdağ Yazarlar ve Şairler Derneğinin bu güzel etkinliğinde bizleri buluşturarak ne güzel bir birlikteliğe imza attılar. Kendilerine adınıza teşekkür ederim. Sizler ne iyi ettinizde bu davete icap ettiniz. Var olunuz! Çok uzaklardan şiir, dostluk aşkına gelenleri bir kez daha anlıyoruz ki; uzaklıkların çok da önemli olmadığını buradan sizlerin gönül birlikteliğinizi görmek ne güzel. Ayrı ayrı teşekkürlerimizi sunarız!!! dedi kısa konuşması ile.
’Hoş geldiniz!’ konuşmasın ardından dernek başkanımız Yıldız TOKSÖZ’ü bizlere hitap etmesi için sahneye, mikrofana davet etti. Başkanımız yüzünden eksik olmayan gülücükleri ile bizlere selam vere vere mikrafonun başına geçti.
’ Çok kıymetli can dostlarım, bizleri kırmayarak birincisini gerçekleştirdiğimiz Tekirdağ şiir etkinliğine hoş geldiniz. Var olun, hep bizimle olun. İlk kez yapılan bu etkinlikte eksikliklerimiz olabilir, inşallah bu etkinliği gelenek haline getirir ve başarırsak daha da güzellikler sağlayarak en iyisini yapma gayreti içinde olacağız. Ben sözü fazla uzatmadan etkinliğimiz gönlümüzce olsun. Selam ve saygılar.
Misafirlerden gelen yüksek alkış sesleri ile bir kez daha mahcubiyet tavırları ile ve tabi o tatlı gülümsemeleriyle yerine oturdu. Arkadaşlar ve gazeteci arkadaş başkanımızın fotoğrafını çekmek için adeta yarışıyorlardı. Flaşların ard arda patlaması mutluluğun zirveye doğru tırmamışını karelere zımbalıyordu. Anılara kazınan bu anlar gün gelip tarih ve en tatlı anılarımızdan olacaktı...
Proğram isim sıralamasına göre şiirler okunmaya başladı. İlk şiirini okuyan arkadaşımız heyacanı ile coşuyordu. Elbette coşacaktı. Bizim gecemizdi. Arkadaşlar şairlerden belli sayıda sahneye aldıktan sonra araya müzik konularak sanatçı arkadaşlarımız türkü söylüyorlardı. Hiç tanınmamış ama dinlediğimizde muhteşem ses ve yorumları ile bizleri hayretler içinde bırakıyordu arkadaşlarımız. Ne güzel düşünülmüştü. Sırf şiir okuma yoktu. Bu da etkinliğe hoşluklar, keyifler katıyordu. Benim oturduğum masada çilingir sofrası hazırlanmıştı. Yetmişlik rakılar, mezeler dizilmişti içen arkadaşlar için. Müziğin eşliğine kadehler kaldırılarak gecenin ihtişamına imzalar atılıyordu. şarkılara ne güzel eşlik ediyorlardı. Yanan, aşk için kavrulan yürekler bir başka oluyor içerken havaları. Kimisi dertli, kimisi, neşeli, kimisi de benim gibi umutsuz yar yolu bekler! Tadında, tuzunda içen arkadaşlarımızın keyiflerine ben de ara ara tebessümle eşlik ediyordum. Aman ben alkol kullanmıyordum. Neredeyse 40 yıldır tek bir biranın damlası dahi dil ucuma dokunmamıştı. Sevmemiştim alkolü oldum olası. Öğrencilik yıllarının son senesinde arkadaşlarla bir kaç kez demlenmiştik! :) Sigarayıda bırakalı neredeyse 20 yıla yaklaşmıştı. Tütün içerdim. Sonra rahatsızlanınca oğlumun sözleri ile birden zıp diye kestim sigara içmeyi. Kişilerin özel hayatlarına sonsuz saygım oldu her zaman. Hatta zaman zaman onlara eşlik ederken ben gazoz, kahve vs. içecekleri tercih ederdim. Bir keresinde canlı müzik dinlemek için bir bara gittiğimde garson yanıma yaklaşarak; ’ şarap mı, cin tonik mi arzu edersiniz?’ diye sorduğunda, sakin sakin yüzüne bakarak; ’ lütfen sütlü bir kahve rica ederim!’ demiştim. Garson şaşkınlıkla bakmıştı bana. Kahve çıkmadığı için barda, bende meşrubatla işi geçiştirmiştim! :)
Nuriz hanımın enfes sunuculuğu ile gecenin ihtişamı devam ediyordu. Göreli minik arkadaşımız, şiirlerini okuyan ve müzik proğramını sunan arkadaşlarımıza özel hazırlanmış katılım belgesini sunuyordu. Bu minik kardeşimiz Yıldız başkanımın yeğeni tatlı kızcağızımızdı. Yıldız başkanımız ise, özel hazırladığı plaketleri veriyordu. Plaketi alanlardan biride bendim. Onurlandım. Bende kendilerine Akşehir’imizin simgesi Nasrettin Hocamızın eşeğine ters binmiş minik bir heykelciğini armağan ettim. Benim için özel bir yeri olan değerli can kardeşim Firdevs’e de aynı heykelcikten kırmızı renkli olanını ile onurlandırdım. Onlar bizi ziyadesi ile mutlu ettiler. Ne ki minicik bir hediye vermem?! Onlar nelere lâyıklar değiller ki?!!
Proğram o kadar pür neşe ile geçiyordu ki; her arkadaşımızın düşüncesini yüzlerinden okuyabiliyordum. Ben de dahil hepimiz; ’ne iyi ettikde geldik...’ diyorduk. Suskun şair ve yazar arkadaşlarımızın üzerlerinde biriken sıkıntı ve olumsuzlukları aratcasına çoşkuluydu etkinliğimiz. Kısa zaman aralığında, sadece bir gecelik etkinlik olmasına rağmen sanki haftalarca sürüyor havasındaydı. Koca ve tatlı bir yorgunluğun acısını çıkarırcasına bir ara elindeki kadehi bize kadırıyordu sayın başkanımız Yıldız hanım. Gerçekten böylesi dostluklar zor bulunuyor günümüzde. Affınıza sığınarak diyebilirim; bu tür bazı etkinlikler etkinliklerden öte artık duygulardan kâr elde etmenin peşinde olanları görüyordum. O tür organizasyonlardan yavaş yavaş sırlılıp böyle güzide, dostluğun, kardeşliğin daha önemli olduğunu vurgulayan etkinlikleri tercih ediliyordum. Ben seçici oldum. Kalbime kazıdığım gerçek dostlarımın toplantıları ön tercihimdir. Ve böyle dostluklar saman alevi gibi değil, ömre bedel oluyordu.
Sahnerde yer alan sanatçı dostlarımızın bir kaçı dışında diğerlerini sahne aldıklarında tanımaya çalıştım. Ozanlarımız, sanatçı olma yolunda ilerleyen yeni arkadaşlarımızdan bayan ve erkek olanların isimlerini tek tek sıralamak isterdim ama inanın not almadığım için isimleri şuan aklıma gelmedi, beni bağışlasınlar. İçlerinde Maraş’ımızın yiğitlerinden olan, ekmek kavgası için Tekirdağ’da nasibini yıllarca arayan, küçük işletme yeri açarak havalandırma sistemleri ile uğraşan can kardeşim Mehmet BOZLAKOĞLU’ da davudi sesi ile içimizdeki sevdayı körükleyen, içimizdeki deli aşkı rüzgârlaştıran arabesk şarkılarında hüzün sağnağına kaptırıyordu bizleri. Hele beni alıp götürdü ötelere. O şarkılarda kalbime vurdu acımasızca sevdasına yandığımın kızı! :) ’Şimdi gelde içme!’ dediklerini dedim demesinede, çare değil ki! :( Uzaklarda ne bilsin ne haldeyim... Mehmet, özel uğraşı müzik olduğunu söylemişti gündüz dışarıdaki özel bir sohbetimizde. Ben, İhlasi ve Mehmet bir konuda konuşurken İhlasi’nin düz gittiği :) bir konuda hem fikir olduğumu görünce Mehmet’e kanım daha çabuk ısınmıştı. Akşam yemeğinden saatler önce çarşıya gitmiştik arabası ile. Bize Tekirdağ’ın en meşhur bir lokantasında Tekirdağ’a özel lezzet olan köftesinden yedirmişti. Oradaki sohbetimizde de ne güzel konuşlara değinmişti. Yani üçümüze has sahbetti bunlar. Şiir ve türküler sohbetimizin vazgeçilmezi idi ama dediğim gibi diğer konuşmamız accık ANGARA ile ilgiliydi. :) )) Yüreği pırıl pırıl bir delikanlımız. Allah geelceğini aydınlık ve başarılı eylesin.
Her daim yüreğimin milli sanatçısı dediğim can kardeşim Firdevs ALTINDAŞ gitarı ile sahne aldığında ne çok keyiflenmiştim. O agustik, kadife sesi ve gitarının tellerinden dökülen nağmelerin pas tutmuş ruhumuzun derinliklerine nüfuz edecek olması keyiflerin en güzeli olacaktı. Kedi söz ve bestelerini ilk dinleyenlere tattıracak ve onlarıda unutamayacakları sesinin ahanginde kendine tiryaki edecekti. Gitarını ufaktan akord ayarının ardından giriş konuşması yaptı. Gönül gözü ile hepimizi kucakladı. Gülümseyişlerinden bahar çiçekleri serpildi gönüllerimize. O narin parmakları dokuntu gidartın tellerine... Onu ilk dinleyenler, ’ Vay beeee! Ne ses varmış maşallah!’ dediklerini duyar gibiydim. Ard arda kendi besteleri ile birlikte çok sevdiğim ’ Yalan Dünya’ şarkısı ile gönüllerde taht kurdu. Şu satırları yazarken bile yürekten alkış tutuyorum kardeşime. Muhteşem sahne hakimiyeti olan kardeşimi inşallah bir gün ülkemizde keşfedilir.... Proğramının bitiminde Yıldız başkanımız ona plaketini takdim ederken ne çok duygulanmıştı. Nice başarılara imza atması dileği ile onu uğurlarken şair arkadaşlarımızın şiir okumalarına devam edildi. Henüz bana sıra gelmemişti...
Şiir okuyan şairlerimiz ve bir kaç türkü, şarkı söyleyenlerimizi takiben yine muhteşem bir ses sahne alması için sunucumuz Nuriz duyurduğunda alkışlar sallamıştı etkinlik yaptığımız mekanı. Alkışlarla sahne alan Suphi KÖKSOY hocamızdı. Zarif, şık kıyafeti ile karşımıza gülücük ve bizleri selamlama ile sahnedeki yerini alırken kısa konuşması ile kendini tanımayanlara tanıttı. Mesela ben hocamızı tanımıyordum. Meğerse; devlet sanatçımız ve şöyle böyle değil, mükemmel bir sanatçımız olduğunu sanatını icra ederken gördüm. Kendime kızdım, neden daha önceleri tanımadığıma. Onun saz ekibi yoktu kendinden başka ve kendisi ta Ankara’dan aramıza katılıyordu. Onca kilometreleri kat ede ede bizim için gelmişti. Mükemmel bir vefalı yürekti. Playbek ,’ile şarkılarını icra edeceğini söylerken ’affedersiniz’ ifadesi yüzündeydi. Olsun, ne çıkar bizim için. Aynı saz ekibi çalıyordu zaten bilgisayara işlenmiş programdan. Onu alkışlayarak motife etmiştik. Sazlar çalmaya başlayıp şarkıya girdiğinde inanamadım Suphi hocamın o muhteşem ses ona mı ait diye! Böyle bir şey olamaz! Bomba gibi bir ses. Sırtım ona dönük olsaydı inanın ülkemizin sanat güneşi Zeki MÜREN mezarından bizim için çıkıp geldi sanırdım. O kadar çok ses ve mimiklerinin benzerliği vardı Zeki MÜREN’e. Müthiş ses desem ne yazar! Dinlemelisiniz onu canlı canlı. O zaman görüsünüz gönüllerin ve kulakların pası nasıl çözülüyor. Bizlere söylediği en güzel şarkılarımızla müzik ziyafetine dönüştürdü şiir etkinliğimizi. En uzun proğram zamanı ona ayrılmıştı. Son şarkısını söyleyip bitirirken hep bir ağızdan ’İsteriz... İsteriz’ naraları çınlatıyordu kulaklarımızı. Elbette her şeyin bir sonu vardı. Son şarkısının ardından başkanımız Yıldız hanım plaketini takdim etti.
İsmimin baş harfi Z olduğundan şiir okuma sırası en son bendeydi ama bazı arkadaşlar uzaklara gidecekleri için proğramın sonuna kalmadan kalkıp gitmişlerdi şiir okumaları öne alınarak. Mesela İhlasi şiir okumasının ardında biraz daha durup bana bile ’Eyvallah gardaş’ demeden yanımdan çekip gitmişti. Bir an vefayı düşündüm... Yine onun gibi yıllar öncesinden tanıdığım Dursun ELMAS vardı. O bile ’hoş geldin’ dememiş, giderken mi ’ eyvallah’ diyecekti. ’Ne çok vefalı dostlarımız varmış!’ demeden edemedim ne yalan diyeyim! Tanımadıklarımızın bazılarıda kalkıp gitmişlerdi. Bir ara yanıma yaklaşan Nuriz, ’ Seni birazcık daha öne alayım’ dediğinde, ’benim için fark etmez, sen bilirsin!’ demiştim. Galiba biraz öne almıştı beni ve giden arkadaşlardan dolayıda şiir okuma zamanım gelmek üzereydi derken kısa bir zaman sonra da beni davet etti sahneye. Geceye ayırdığım VEFA ve SEVGİ duygulu şiirimi okudum. Aslında ben pek iyi şiir okuyamam. Çok heyecan basar beni şiir okurken. Ses tonumu ayarlayamam, bazen şaşırırım okurken. İlkokul çocukları gibi ürkek ve korkak olurum sahnede şiir okurken. Bazen de ter boşanır bende. Neyse, iyi kötü kendimi disipline ederek okudum şiirimi. Diğer arkadaşlar gibi yürekten alkış almıştım. ’Her halde becerdim okumayı’ diye kendi kendime teselli ederken Yıldız başkanım hemen yanıma gelerek adıma hazırladıkla plaketle onurlandırdı. Kendisine sınırsız teşekkürlerimi sunarım.
Otel yönetiminden haber gelmişti. Belli saati geçtiği için ses ve müziğin kısılması gerektiğini polisler ikaz etmişler. Onu söylediler. Saat biri geçiyordu. Cihazın sesini kısarak bizlerin duyacağı şeklinde ayarlaması ile proğram bu ses düzeninde devam edildi. Yarım saat veya kırkbeş dakika daha proğram devam ettikten sonra sona ermiş, dernek adına Yıldız başkanımız kısa bir konuşma ile bizlere biz ona teşekkür ederek bir şiir etkinliğimiz noktalanmıştı alkışlarımızla... Yıldız başkanım ve görevli arkadaşlar Tekirdağ Büyükşehir Belediye Başkanlığının bizlere hazırlamış olduğu bir çanta dolu hediyelerde arkadaşlarımıza dağıtarak gecenin finali yapılıyordu. Belediye başkanımız sayın Kadşe ALBAYRAK beyefendiye şair, yazar ve sanatçılarımıza özel değer verdiği için bir kez daha kendilerine teşekkür ederim. Yüzlerde neşe ve muhabbetin çiçekleri renk renk açmıştı bu gece. Sevgi ve barışın mührü kazınmıştı Tekirdağ’a! Marmaranın masmavi suları ay ışığı ve yıldızlarla oynaşırken bizlerde yakamozların selamlarına eşlik ediyorduk gece yarısı müziğinin eşliğinde. Her gelen şair ve yazarlarımız mutlulukla ayrılırken, orada kalan bizlerden bir grup bir masanın etrafında gecenin tatlı havasını solumaya devam ediyorduk... Bitmesini istemediğimiz etkinlikteki güzellikler gerçek dost samimiyetlerimizle bir ömür perçinlenir inşallah diyerek gönlümüzü, yüreğimizi Tekirdağ’ın bize kucak açan sevgisine bırakarak hüzünle ayrılmıştık her birimiz tek tek!
Nice etkinliklerde buluşmak dileği ile...
Oradan ayrılırken üç damla gözyaşımı Yıldız başkanımızın ve yönetiminin dostluğuna, Tekirdağ’da bizi en güzel ağırlayan Görky oteline ve kumsalına, gözyaşımın son damlasınıda Otogara bırakarak huzur, mutluluk, sevgi dolu kalbimle ayrılıyorum...
Allah’a emanet olun can dostlarım...
Not: İsimlerini zikremediğim şair, yazar ve sanatçı arkadaşlarımızdan özür dilerim. İnanın; not alamadığımdan kaynaklandı bu durum. Anlayışınıza sığınırım...
Zafer Direniş
…
03 Ağustos 2018 Cuma 18:45 KARABULUT
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.