TEKİRDAĞ ŞİİR ETKİNLİĞİNİN ARDINDAN... (4)
TEKİRDAĞ ŞİİR ETKİNLİĞİNİN ARDINDAN... (4)
--------------------------------------------------------------------
Sıcağın baskısı ile fazla uyuyamamıştım. Bunaltıcı bir hava hakimdi. Öğlen olmuştu. üzerimi giyinip lobiye indiğmde gelenler olmuştu ama çok arkadaşı ilk kez görüyordum. Kahvaltı yaptığımız yere giderek çay aldım otelimizin denize nazır dizilmiş masalarından birine geçerek denizin doyumsuz güzlliğini seyrederken içmek istedim istedim çayımı. Otelin lokantası baştan aşağı yıkanıyordu ve hummalı bir çalışma vardı. Sorduğumda akşam bir düğün olduğunu söyledi görevlilerden birisi. İyi etkinlik bir arada olacaktı. Onlarınki otelin çok büyük olan yemek salonunda, bizim etkinlik biraz daha romantik deniz içlerine yapılmış sundurma içinde yapacaktık. Havalı bir yerdi. Gelecek şair,yazar arkadaşlarımıza yeterli alanı vardı. Yanları açık olduğundan denizin ninni salıntıları ruhumuza nazlanarak, rüzgarın ılık ılık tenlerimizi, saçlarımızı okşayarak etkinliğin muhteşemliğini yaşayacaktık. Böyle bir atmosferi bulmak bize şans gibi bir şeydi ama tabi Yıldız başkanımızın özellikle burayı seçmesi başlıbaşına mükemmellikti.
Salonu yıkayan görevliden müsade isteyerek sulu olan yerlerden zıplayarak dışarı çıktım.Bir masada Yıldız kardeşimin beyi, etkinlik için görevli arkadaşlarımızdan Durani bey ve diğer kişiler çay keyfinde akşamın proğramını konuşuyorlardı. Selamlaşarak bende yanlarına oturdum. Tanıştık, tanıştırıldık değerli arkadaşalarımızla. Denizin iyot kokusu ve kıyıya vuran nazlı dalgaların eşliğinde çaylar yudumlandı, sohbetlerimizin tadına şerbetler döküldü. Daha yeni tanıdığımız arkadaşlaımızla hemen kaynaştık. Denizli’den gelen şair ve söz yazarı Meral Gökkaya hanımefendiyi gördüm aramızda. Ben pek çıkaramadım ama kendisi beni bir etkinlikte konuştuğumuzu söylemişti ama hatırlayamamıştım. Beni hatırlayıp söylediğinde nasıl ezildim karşısında. İçimden ’’galiba ben ihtiyarladım, hafızam eksildi’’ dedim. Çok cana yakın, arkadaşlarımızla şiir ve edebiyatla ilgili güncel konuların değerlendirmesini birlikte yaptık. Her şairimizin ızdırabı basılan kitapların çok az okuyucu bulması, toplumumuzun duyarsızlığı, ilgisizliği üzerineydi konuşmalarımızın yoğunluğu.
Ben yanlarında bir saat kadar kalmıştım arkadaşların. Müsade isteyerek Tekirdağ’ın çarşısını bir dolaşayım diyerek ayrıldım oradan. Otele elli metre ilerideki durağa giderek minübüsle çarşı yolunu tuttum. Şoför beni ineceğim yerde durarak yönlendirdi nerelere nasıl gideceğimi. Kalabalık bir yerde inmiştim. Sağı solu gözetledikten sonra alacağım gemici fenerinin satılabileceğimi düşündüğüm avcı malzemeleri satan dükkandan içeri girdim.İşyerini karı koca işletiyordu. Alacağım malzemeyi sorunca esnafın hanımı ’’sanırım var bir kaç tane’’ diyerek yukarı kata çıktı. Döndüğünde iki adet var ama malesef camları kırık!’’ dedi üzgün bir ifadeyle. ’’hayırlısı ve hayırlı işler’’ diyerek uzaklaştım oradan başka dükkanlara bakmaya yol aldım. Gemici fenerleri eskiden çok satılırdı ama şimdi bulmak hayli zor olacağa benziyor. Çünkü bulunduğum şehirde de çok aramış bulamamıştım. Köyümün kahvesinde bir tane vardı.Akrabam olan kahve işletmecisine günlerce gelip gittikçe ’’şunu bana versen sevabın çok olur’’ diye takıla takıla yirmi kayme vererek almıştım eski püskü gemici fenerini. Ama bana beş, on tane lazımdı süs için yeni yaptığım evimin çardağına asmak için. Tarif ettikleri istikamete doğru ilerliyor, bir yandan da cadde üzerindeki ilgimi çeken eski binaların, camilerin, heykellerin fotoğraflarını çekiyordum. Bizim şehirlerimiz bin yılların, hatta daha ileriki asırların izlerini taşıyor. Tekirdağ’da öyle bir şehir.
Gemici fenerini bulunma ihtimali ile bilmiyorum kaç dükkana girdim çıktı. Av malzemeleri satan yerlerde olduğunu söylemelerine rağmen aralıklarla iki dükkan daha buldum. O kadar yokuşları tırmandım ama maalesef onlarda da bulamadım. ’’Sol yola sap, sanayi var. Belki oralarda bulursun!’’ dediler. Sanki keşif yolculuğuna çıkmış seyyah gibi gezdim durdum. Yer yarılmış, gemici fenerleri oralara girip saklanmıştı adeta! İyice yorulmuştum. Ayak tabanlarıma karasular inecek sandım. Kaldırımda az soluklandım. Teslim bayrağını çekmiştim. Bulamayacağım kesinleşince durakta beklemeye koyuldum. Otele gideceğim 12 nolu minübüs gelincede doğruca otele gittim.
Etkinlik için gelenler çoğalmıştı. Edirne’den değerli kardeşim Metin BARBAROS üstadım, İstanbul’dan Bekir Akbulut (İhlasi ağamız), yine İstanbul’dan can kardeşim Faruk CİVELEK gelmişlerdi. Faruk CİVELEK kardeşimide uzun zamandır tanıyanlardanım. İstanbul Kadıköy belediyesinin tahsis ettiği bir mekanda BANLİYO ŞİİRLERİ gurubu adı ile her hafta şiir etkinlikleri düzenlerlerdi ve bende o etkinliklerden birine katılmıştım. Bu aralar biraz ara vermek zorunda kaldılar. Şiir aşığı can kardeşimin yüreğinde insan sevgisi, şiir aşkı oldukça kuvvetlidir. Vefalı yürektir. Onunla geçmişi yad ettik çaylarımızın lezzetinde. Onlara muhabbetle sarılarak, birbirlerimizi yeniden görmenin hazzını yaşıyorduk. İhlasi’yle Tarsus şiir etkinliğinde buluşmuştuk ramazan öncesi. Ama Metin hocayı Adana etkinliğinden bu yana görüşememiştik. Yeni tanıdığım çok değerli can Aytekin BULUNTİ beylede hoş sohbetlerimiz oldu. Ezilmişliğimizi iliklerine kadar hisseden devrimci bir YOLDAŞ kendileri. Memleket beselerine accık teyet geçtik! Aslında yok birbirimizin düşüncelerinde farklılıklar. Sadece isitkametlerimiz ayrı ama çıktığımız, vardığımız yolun sonu aynı yere vardığı kesin! Ülkesinin devrimcisi yani! Konya’dan gelen değerli hemşerim Nuriz GÖKMENOĞLU’da yorucu Konya yolculuğunun ardından aramıza katılanlardandı. Sevecen kişiliği ile gönüllere taht kuran zarif bir hanımefendi. Konya’mın gururu şiir aşığı kardeşim. Bütün arkadaşlarımızla bir arada olmak bence mutluluğumuzun en alası. Kalıcı dostluklar ne güzel. Şiir etkinlikleri vesile olarak bizleri tekrar buluşturmalarına ne kadar teşekkür etsek azdır. Ben tekrar Yıldız Kardeşime, Durani Kocaga’ya ve diğer görevli dernek yönetimine bir kez daha teşekkürü borç biliyorum onlara. Sağolsunlar bizleri yeniden bir araya getirdikleri için. Gerçekten kolay bir organizasyon değil böyle toplantılar. Görevli arkadaşları inanılmayacak derecede yoruyor. Şiir aşkı zorlukları, meşakketleri unutturuyor işte.
Otelin sahil kısmındaki masada çayımızı yudumlarken baktım merdivenlerden değerli kardeşim sanatçı, bestekar, şair ve güftelerini kendi yazıp besteleyen Firdevs ALTINDAŞ’ı gördüm. Yorgun gibi bir hali ile merdivenleri inerken gözgöze geldik. Kalktım ayağa masamıza aheste adamlarla gelirken. ’’Hoş geldin değerli kardeşim’’ diyerek en kalıcı kardeş sıcaklığındaki tebessümüzle ayak üstü kısa sohbet ettik. Sonra masamıza gelerek oturduk. Uzun zamandır tanırım kendisini. Muhteşem türkü yorumlarını dinleyen hep onu dinlemek ister. Kadife sesi ve kendine has uslubu ile gitarını adeta konuşturur. Yüreği, saygınlığı kalbimde yer etmiş bir kardeşim benim o. Kızı, damadı, eşi sürekli destek verdiklerinden başka bir coşku ile sarılır bestelerine,sanatına, şairliğine... Akşam şiir etkinliğinin özellerinden biri de Firdevs ALTINDAŞ kardeşimin olması ziyadesi ile benide çok mutlu etti. Onunla geçip giden eski hatıralarımızı konuştuk. Umarım bir gün gerçek sanatçı kimliği anlaşılırda Türkiye, Avrupa tanır kardeşimi. Allah yolunu açık eylesin.
Akşam neredeyse olmak üzereydi. Hava oldukça ılıman. Etkinliğin yapılacağı deniz içine yapılmış kafede sahne hazırlıkları bitmişti. Proğramın icra edileceği sahne düzenlemesi, ses efekt cihazları, mikser , masalar sahne düzenine göre hazırlanmıştı. Kafenin girişinede derneğin büyükçe afişi asılmıştı. proğramın saatlerinin gelmesini beklerken otelin dışındaki masalara arkadaşlarımızın hepsi oturmuş, akşam yemeğini hazırlıyordu görevliler. Çok kalabalıktık. Tahminen yüz kişiye yakın vardık. Kalabalığın sesine karışan çatal,kaşık, bıcak, tabak sesleri ortama ayrı bir neşe kadarken Tekirdağ Büyük Şehir Belediye başkanı sayın Kadir ALBAYRAK beyefendi ve beraberindeki belediye yardımcıları ile aramıza teşrif ettiler. Yıldız TOKSÖZ başkanımız, belediye başkanı sayın Kadir Albayrak’ı her masaya götürerek arkadaşlarımızla tanıştırıyor, kısada olsa sohbet ettiriyordu. Belediye başkanı Kadir ALBAYRAK, tam bir ALBAYRAĞIMIZ gibi pırıl pırıl vatan evladı. Yüzünden nur akıyordu. Şık giyimi, zerafeti bir İstanbul’un tarihine iz düşürmüş beyefendilerden hiö mi hiç farkı yoktu. Mütavazi, insanlara tepeden bakma gibi bir saygısızlığı üzerinde ve beyninde taşımıyordu. Konuşma nezaketi, arkadaşlarımızla ilgilenmesi Türk seciyesinin tüm özelliklerini üzerinde barındıran bir kişiliğini gördüm ayrıca. Tekirdağ, çok şanslı diye düşündüm Kadir ALBAYRAK beyefendiyi seçmekle. Nice yıllar Tekirdağ’ın başında kalmasını isterim. Bizim masaya geldiğinde de hemen ayağa kalkarak el sıkıştık, kısa sohbet etme imkanım ve bir kaç fotoğraf çektirme fırsatım oldu kendisi ile. Hazırlıksızdım geleceğinden dolayı. Çünkü kendisine bir kitabımı hediye etmek isterdim. Otel odama çıkmam gerekiyordu ama o zaman da vakit yetmezdi. Kendilerine posta ile kitabımı imzalayarak göndereceğim inşallah.
Yemekler yenmiş, proğram saati gelmişti. Otelin resteorantında da düğün başlamıştı. Oradan gelen kuvvetli müzik ile bizim etkinliğin müziği birbirlerine karışarak sarmaş dolaş olacağa benziyordu. Hele Firdevs’in gitarının ve sesinin büyüleyici etkisi, sanat dünyamızın duayenlerinden Suphi hocamızın muhteşem şarkıları, ozanlarımızın Anadolu sesi ve şairlerimizin müzik ritmindeki ustalıkla yazılan şiirlerin yankılarıda eklenince, düğünle birlikte iki coşkulu etkinliğin kucaklaşmasına şahit olacaktık birazdan!.. Yıldızların, ay’ın, ılık rüzgarın eşliğinde pırıl pırıl bir gece sabırsızlıkla bizi bekliyordu!..
Devam edecek...
Zafer Direniş
…
31 Temmuz 2018 Salı 01:30 KARABULUT
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.