- 2148 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ON ALTINCI BÖLÜM İSTERİK MUHACİR KIZI
ON ALTINCI BÖLÜM İSTERİK MUHACİR KIZI
O akşam Nurcan ile şakalar yaparak yemeklerini yemişler, Melike Hanım bile sevincini iki de bir de, oğluna sarılarak gösteriyordu. Musa ‘nın sevinç naralarından uyanan Mustafa’yı, kucağına verip , havaya atarak oynamasına kadınlar da eşlik ediyor , herkes mutluluk ifadeleri, gülücükler ve sevgi kareleri paylaşıyorlardı. Nurcan kaş göz ederek yatak odasına girmeleri için işaret etmeye başlamıştı. Ne var kız? Saat daha çok erken değil mi? Sana bir şey göstereceğim Musa. Çocuğu Melike Hanım’a verip yatak odasına geçerken , Kayınvalide söylenmeye başlamıştı bile, Azdı gene muhacir kızı, azdı. Oğlanı bir deri kemik bıraktı, hala doymuyor. Mecali kalmadı oğlanın be .
Musa odaya girdiğinde , Nurcan ‘ı yatağın üzerine oturmuş ,sağ eliyle arkasında bir şey saklarken bulmuştu. Kız anamı kızdırıp duruyorsun , neymiş bakalım sürprizin ? Hah anladım, bana deri eldiven aldın değil mi? Daha hoşuna gidecek bir şey aşkım. Musa dayanamayıp üzerine atlayıvermişti. Gülüşmeler ,çığlıklar Melike Hanım dan beddualara aldırmıyorlardı. Azmış köpekler, oğlanı da kendine benzetti ,muhacir yosması. Utanmaz arsızlar. Musa , Nurcan’ın elindekini almıştı nihayet. Bu kırmızıya dönmüş bir prodüktör dü . Hamileyim sevgilim. Çok mutluyum. Teşekkürler aşkım, beni ikinci defa anne yapacaksın ama ikinci çocuğumun ismini ben koyacağım ,tamam mı? Musa ,ring de nakavt olmuş boksör gibi, kızı bırakarak karyolanın yanına çökmüştü. Gözünün önüne daha o gün yaşadığı kötü olaylar gelmişti. On yedi sene bekle demişti , kızını karını ,tavuğunu kazını demişti. Prodüktörü tuvalet masasının aynasına fırlatarak, Aldıracaksın o piçi, hemen yarın aldıracaksın ,diye bağırmaya başlamıştı. Gelen cevap dişi bir panterin öfkesinden daha korkutucuydu. Hayır aldırmayacağım. Sen tek başına buna karar veremezsin . Ölürüm de aldırmam . Ben onunla kaç gecedir konuşuyorum, onu okşuyorum, onunla dertleşiyorum . Kapı aniden açılmış, içeriye giren Melike Hanım da, Ne aldırması , tek çocukla olmaz, Asla aldırmayacaksın . İçine boşalırken düşünmezsin, korunmak yok, ilaç yok , ondan sonra da ben bu çocuğu istemiyorum. Haydi siktir oradan. Anacığım beni bir dinleyin , bu çocuk doğmamalı. Kamyon Recep’le neler yaşadık bilmiyorsunuz. Komiser Kemal şahit söylediklerine. Ben, bir yavrum daha olsun istemez miyim? Annem , canım annem, sen biliyorsun , Köye seni almaya geldiğimde neler oldu . O ibne muhtar kahvelere atılan resimlerin bazılarını Kamyon Recep’e para ile satmış. Ben ne yapacağım anacığım. Bu kız daha çocuk. Üstelik ailesi bir duysa başıma gelenleri . Anam bizim bu yerlerden kaçmamız gerek. O dükkana göreceksin, durmadan haraç almak için adam yollayacak. İçeride de bana bakacaksın diye haber salmış orospu çocuğu. Kim bilir Komiser Kemal’e neler anlatmıştır. Tamam Nurcan , bu çocuğu da doğur ama bir şartla . Başka bir şehre taşınacağız, kabul mü? Yoksa inan bana iki yavrumuzu da kaybederiz.
Ertesi gün dükkana, ürkek adımlarla gitmişti. Gözleri köşe bucak Recep’in adamlarını arıyordu. Bir kancıklık yapabilirler , işini bir bıçak darbesi ile bitirebilirlerdi. Onu dükkanda bekleyen Meryem ve Muradiye sevinçle boynuna atılmışlardı. Durun lan orospular, ben de sizi gördüğüme çok sevindim ama dışarıdan geçenler bir şey yapıyoruz zannedecekler. Oturun bakayım yanı başıma. Tamam lan ağlamayın ,korkacak bir şey yok. Bakın size çok önemli bir kararımı söyleyeceğim. Suratlarınız değişmesin ,bu karar ikinizin de geleceği için çok önemli. Zaten hemen uygulayamayız. Çok düşünerek adım atacağız.
Günler nereye taşınmalı, diye düşünerek , yorumlar yaparak geçiyordu. Nurcan annesinden ve ablasından fazla uzaklaşmak istemiyordu. Bir kaç hafta sonra, Kamyon Recep’ten ilk haber gelmişti . Para istiyordu. Karısına , kızına , Muradiye’ye çok iyi bakmasını söylüyor, o iğrenç resimleri çoğaltacağını, Edirne’nin her bakkalına ,her kasabına ,her kahvesine, her eczanesine dağıtacağını, her otobüs durağına yapıştıracağını yeminlerle söylüyordu. Musa en çok kendisine kızıyordu. Ah ulan Musa, geçmişimi s.keyim . Ne boktan bir adamım ben ulan. Böyle olmayı ben mi seçtim?
Ertesi gün bir pislik adam, erkenden gelip üst katta ki, Recep’in eşyalarının aynen korunacağını ve anahtarı kendisine vermelerini söylüyordu. Vay canına bela hız kesmeden üzerlerine doğru geliyordu. Muradiye, Bir hasta anam var . Bu pislik bana göz koyduysa , benim ne işim var Edirne de? Beni yanında tut , anamı ilaçsız koyma, ben seninla cehenneme bile gelirim Musa. Benim ayrılmama imkan yok. Çocuklarım Lüleburgaz’da. İnşaat işine girmiş. Zengin çocuğuydu, onu bulup bir konuşayım.
Akşam eve yüzü biraz gülerek gelmişti. Nurcan boynuna sarılarak , Seni çok özledim, beni bu koca evde yalnız bırakma Musa. Anası salonda kedi gibi pıştmış vaziyette oturmuş, onları seyrediyordu. Tek kelime etmiyordu ama kıpırdayan dudaklarından beddua fısıltıları duyuluyordu. Sevgilim mutlaka bu şehirden gitmemiz gerekiyor değil mi? Sen ne dersen, onu yaparım ben. Oğlum nerede kız? Mustafa, len Mustafa ! Mustafa ağlayarak cevap veriyordu. Çocuğu yatağından kaldırarak karnını sıvazlayınca , susup ona gülücükler vermeye başlamıştı. Bu velet bana benziyor. Baksanıza kara kuru bir şey. Kara kuru değil benim oğlum . Sırım gibi pilot olacak o.
Vay tertibim, Musa gelmiş. Hangi dağda kurt öldü lan? Ne arıyorsun Burgaz’da? Yahu Nihat aslında biraz da ocağına düştüm. Sorma kardeşim başım belada. İsmim artık Musa değil ,Caner. Bir beladan kaçıyorum. Burada senin olduğunu duyduğum için , Nihat beni anlar, beni korur diyerek kalkıp çoluk çocuk geldik kardeşim. Lan Musa , pardon Caner, askerde bile anam ölüyor diye bizden yardım paralarını alıp izine çıkmıştın. Başçavuş , inzibatlar seni kerhanede yakalayıp getirince, bölüğün önünde iyi bir sopa çekmişti. Bizim bütün paralar ise ,barbut oyununda el değiştirmişti. İnzibatlar gelmese zar geliyordu lafına , bir dayak da bizden yemiştin. Ama ocağına düştüm diyorsun , içim sızlıyor. Sana yardım ederim asker arkadaşım. Peki ya beni kandırırsan , ya pişman olursam , bana yalanlar söylersen? Bak şu kütüphanenin üzerinde Kur’an – Kerim var ya , vallahi de billahi de oyarım seni. Yemin et lan . Musa kutsal kitabı öperek alıp, her türlü yemini ederek yerine koymuştu. Sen boyacıydın değil mi? Sana koğuşu boya diye verilen boya tenekesinin birini , nalbura geri vererek yerine sigara aldığını, bu sefer de bölük komutanından iyi bir sopa yediğini , unuttum diyelim. Aha sana güzel bir iş. Benim üç bloktan oluşan bir inşaatım var. İç ve dış boya ,sıva, badana işlerini sana versem altından kalkabilir misin? Sana avans da veririm. Yanlış yapmayı sakın aklından geçirme. Babam başımızda onursal patron ve çok prensipli bir adamdır . Gözünü seveyim beni mahcup etme. Bak ikinci çocuğun da olacakmış. Haydi kardeşim yerleştir aileni ve kendi işin gibi dürüstçe çalış benimle.
Musa Lüleburgaz’dan çok sevinerek gelmişti evine. Cebi avans olarak aldığı paralarla doluydu. Ne güzel bir haberle girmişti yuvasına . Akşam yemek biter bitmez, yatak odasını işaret etmişti karısına. İçeriden gelen Nurcan’ın kesik çığlıkları Melike Hanım’ı rahatsız etse de, Küçük Mustafa katılarak ağlasa da, çocuğuna baksana azgın gelin bağırışlarına kimse aldırmıyordu. Allah belanızı versin utanmazlar, evi geneleve cevirdiniz be, diye bağırsa da, bu sefer de Caner’in, Oh oh ölüyorum, dur kız çıkartma , bir şey olmaz naraları evi çınlatıyordu. Kıza hamileyken dokunulmaz da ama oğlan çok sinirli ve elini kaldırmaktan sakınmazdı . Yarı deli gibiydi zaten , kadına bir günde hasret kalmış , aman bana ne be. Veren de razı alan da. Aklına köyün çeşmesinin arkasında onu sıkıştıran Jandarma çavuşu gelmişti. Sabah bir posta akşam bir daha. Kocam duyuncaya kadar devam etti lanet olası. Ama tam erkekti be. Herifin kulağına kim fitnelediyse, beni bir güzel dövmüştü. Çavuşu da çok uzaklara sürgün ettiler . Dayak yerken onun ki seninkinden iki kat büyük demeseydim Mustafa’ya iyi olacaktı ama ben kendimde değildim zahir.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.