- 498 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Sahiplik 5
El mana düşüncesi bir süre oluştuğu alan içinde kaldı. Yani kolektifi olan ittifak içinde kaldı. El anlayışı kendi alan içi yoğunlaşma belirmesini ortaya koydu. Böylece El yanlı alan yoğunlaşması oluştu. Üreten meslek ilişkileri çelişmesi üzerinde gelişen ve yürüyen sistem; şimdi kişi sahipli mantığın egemen olduğu sahili ve sahipsiz oluş çelişmesi üzerinde yürüyecekti.
Bu derişimin yansıması üretim ve üretim ilişkisi değildi. Süreci sınıf çatışması denen bambaşka bir zaman mekân olayları içine sürüklüyordu. Sistem denge değerlerini hızla normalden uzaklaştırdı. Böylece iç içe bir alan içinde “kolektifi iliğe karşı kurtarılmış kişi sahiplikler düşünce eylemini oluşan tutumlar yoğunlaştı”
O günün koşullarına göre kolektif etkili alan nedenle üreten ilişki bilinci artık ruhuna kadar biliniyordu. Adeta çocuk oyuncağı gibi gerçekleşiyordu. Ruhuna kadar bilinip oluşturulan alan etkili üretme bilinci, istenildiği gibi istenen modülasyonlar üzerinde olmakla çevrim edilebiliyordu. Bu yeni modülasyonlar sistem içi süreci anlama, bileme, süreci bilinene göre kılma iletilmesi olduğu kadar da bir enfeksiyon olabiliyordu. İşte enfekte bir üretim yapma gerçeklemesini sınıf hareketi üzerinde modüle etme işi de bunlardan biriydi.
İki farklı sınıfsal alanlı derişme gerilimi içindeki üreten anlayış, ön ittifakı; derişmeleri farklı iki alana parçalandı. Başta bu derişmeler özerk ve içe kapalı gizlilikle olabiliyorlardı. El anlayışı yayıldıkça kolektif ittifak içinde tutunamaz oldu. İnsan eskiden beri doğa tarafında güdülmenin izlerini de taşıyordu. Kişi sahipler hem bencilliğe hem de doğa tarafında güdülmenin kod frekanslarına iyi seslendi.
El’in bu iki etki alanı üzerine seslenme becerisi, bu iki etki alanına kolektifi iliğin düşüncesini değil de El’in kendisi olan modülasyonları yüklemesiydi. Böylece bencillik ve güdülme üzerinde seslenici irade ile ipler El’in eline geçmişti. Artık kişisi sahiplerle, kişi sahiplerin vaadine inanıcılar gruptan ayrılık vermekle göçebiliyorlardı.
Yani kolektifi ilik ve kolektifi ilik olmayan kişi sahipliği gibi iki farklı derişme olan bu yoğunlaşmaların kendi yön eğim topaklanması, süreci birbirinden kopardı. İlk başlarda kişi kolektifi iliğin dışında olan etkilenmeleriyle doğa tarafından güdülmüştü. Diğer taraftan zıt durumla buna çevreye uyum da denir. Bu güdülmenin kişi üzerinde beliren etki tepkisi de kişide güce sığınma şeklinde bir belirimdi.
Güce sığınma kişisel eğilim oluşla kolektif tarafından baskılandı ya da bu kişisi eğilim kolektif güce doğru yönelen bir koordinasyon haline getirildi. Herkese ne oluyorsa size de o oluyordu. Kişi üzerinde güdümlü oluşun oyuk etkilenme izleri kolektif etki alanında pasif duruma dönüştü. İşte bu pasif oyuk alanlar biri tarafında ya da enfekte eden modülasyonlarla güdülmeni etki izleri, tekrar aktif yapılabilir oluyordu. Bencilliğe ve güdülme üzerine ufak rötuşlerle dokunup, pasif etkilerle uyuyan iki devi uyandıran zekâ, üretim nesneleri üzerindeki enfeksiyonla kişisi sahipliğe gidecek yolun kotarılmasıydı.
Kolektifi ilik kendi karşıtlı gelişme nicelemeleri sonunda nitelik dönüşmesi yapıyordu. Kolektif yapı bu nitelik belirmesi ile birçok olan yol ayrımı noktasına geldi. Bu yollar başlangıcında kolektif süreç ille de salt üretim nesneleri sahiplerine ve sahiplerin inanıcıları olan sürüklenmeye doğru gerçekleşen bir yol ayrımına girmek zorunda değildi. İşte burada iki devi uyaran dokunuşlarıyla buluşçu bencil öznel zekâ devreye girmişti.
Yol ayrımı, çatallandığı yerde birçok yolun olmasını belirler. Üretim nesneleri üzerindeki kişi sahipliği ile süreci kendi sömürü DNA’sına çeviren bu enfeksiyonlu yol da onca olumlu ve olumsuz belirmelerin yanında olumsuz yolların sadece birisiydi. Kişisi sahiplik kişilerin kolektif etkili kendi emek güçlerine sahip oldukları olumlu bir belirlenme de bu yollardan biriydi. Ama bilinçli olarak bu yola sapılmadı.
Ana kontrastlara göre türlü yollarla ayrışmanın meyilleri oluşturuldu. Yeni vaadin getirisinin ne olup ne olmayacağı tam kestirilememekle beraber bencillik ve güdülme uyaranlarına göre cazip görünen özel mülkiyetçi köleci zihniyetin kendisi, dışlama dışlanma ve ayrılma salınımları verdi. Ayrılıkçıların genellikle sosyal mantık bağları da eski totem grup düzlemindeki duygudaşlık etrafında oluşan söylemlerle de destekleniyordu.
Ayrılıkçıların ön ittifakı yapan ilk grup bilinci vaade inanmasa da grup duygudaşlığı içinde bencil oluşa ve güdülme kodlarına hitap eden bir güden ilikle ayrılıkçılara katılmalarıyla göçler gerçekleşebiliyordu. Göçenler sadece yeni düşüncelerle göçmüyorlardı. Ön ittifakın kolektif enerji düzey bandı içinde etki ile etkileme deşarjları nedenle kişiler ittifak mesleklerini kazanmış bir kolektif yetenek olmakla da göçüyorlardı. Yani ayrılıkçılar kişisel düzeyde kimi birçok meslekleri de öğrenmiş olarak göçüyorlardı.
Bu nedenle bir yetenekler ayrışması da olan tarımcı bir El, maden ocağı sahipliği olan bir monarşin El gibi konuşmuyordu. Çoban El bunların hiçbiri gibi düşünmüyordu. Hele ana belirleyeni balıkçı meslek sahipliği olan köleci ittifak tümden ayrı bir havadaydı. Bunlar doğal ve normaldi her birinin devinme düşünce koşulları, kişi sahiplik söylem kuralları, ihtiyaçları, çalışma-çalıştırma ortamları çok farklıydı.
El sahipli parçalanan süreçler adeta totem yapı gibi o sahiplik etrafında gevşek bir monarşini yalıtıma içine çekildi. Kişi sahipliğin şartları kendi sahipliğinin özelliklerine göre El mana ittifakı yaptığı kişilerle bu yapılar içinde kendi El iman ahdini olgunlaştırdılar. Düzenin çekirdek inşası bu gevşek yalıtım içinde olmakla yürürlüğe koydular.
Bu gevşek monarşini tekil yalıtımlar içindeki sahipliğe göre sahipliğin doğası gereği birçok farklı söylemler de birçok El takdiri ve birçok El monarşini ile birçok El ortaya çıkarmıştı. Her bir El her bir sahipliğine göre kendi söylemiyle kendisini meşru etmekteydi.
Her bir monarşin yapı içinde her bir sahiplik kendisinin takdiri olmakla da o monarşin içinde o El tekti. Sahiplik çeşitliliği kadar sahipliği olan kişiler vardı. Sahipliği olan kişiler kadar El ve El takdiri çeşitliliği vardı.
İbrahim ve Nemrut gibi sahipliği çobanlık olan iki ayrı çoban sahipliği olan El yapı içindeki yapısalcılık kurallarında da ufak tefek anlayış kurallarında (sahiplik biat ve ritüel kurallarındaki farklılıklardan oluşuyorlardı. Aynı çoban inşa içinde olan El’ler bile birbirinden farklı ve birbirine rakip olarak konuşuyordular. Bunlar normal ve işin doğası gereği olması gereken beklenen çelişkin gelişmelerdi
YORUMLAR
Bayram Bey Merhaba,
Yazınız gerçekten çok iyi ama okuyucuyu zorlayan bir tarafı var. Daha önce de yazmıştım özüt bir diliniz var. Örneklerle açabilirseniz karşıt görüş ya da kolkola yürüyüş aşamasında daha kesin eleştiriler yapabiliriz.
...
Geçen bir arkadaşım şöyle yazmıştı; aile faşizmin başladığı en küçük toplumsal birimdir. Bu el olma, kollektif bilinçten çıkma durumunun aksine, hiç girmemiş olma teorisiyle açıklabilir diye düşünüyorum.
İlkel çağlarda ilk beraber avlanmanın neden yapıldığı sorusunun cevabına kadar gider bu mevzuu.
Menfaat yoksa el devreye giriyor.
Yanlış anlamadığınızı umarak, yazıyı çok beğendim. Saygılar.
Bayram KAYA 1
Eleştiriniz doğru, güzel ve yapıcı bir eleştiri olmakla yanlış anlama bir yana bana göre konu ekseninde anlamlara varmış olmanızdan ve istidlaller (yargı-hüküm) çıkarmış olmanızdan da ayrıca mutluluk duydum.
Teşekürlerimle...
Bayram KAYA 1
Ben yazılarımı ele alırken belirttim. Belli bir bilgi düzeyine yazıyorum. Yine de konuyu sürekli açıyorum.
Üç soru sormuşsunuz sanırım. 1-Aile ve faşizm. 2-Kolektif oluştan çıkma ve El mana anlayışı. 3-Beraber avlanma.
Aile ve faşizm sorunsalı şu an için yazımın konusu değildir. Eğer bunu anlattığım konu başa alırsak süreci olmayana erge indirmiş oluruz.
Ne totem dönemde ne ön ittifakı dönemde bugünkü gibi bir aile yoktur.
Aile ise, toplum demek hiç değildir. Aile anne, baba ve kardeşlerden oluşan bir topluluk olabilir.
El kavramı yabancılaşmak, akraba olmayan yabancı olmak anlamına değildir. Kolektif oluşun zıddını dile getiren bir mana anlayışıdır. Kolektif sahipliğe karşı kişisi takdirli mal mülk sahipliği olan mana anlayışıdır. Giderek köleci sistemi, feodaliteyi, oligarşiyi kapitalizmi ve liberalizmi doğurmuştur.
Faşizm ise bu yapıların kullandığı tahakküm, şiddet, baskı ve zülüm adalet denen adaletsizlik olmakla ortaya çıkmıştır. Elbette köleci yapı günümüze gelene kadar insanı insana, insanı topluma, insanı doğaya, insanı kendi bilincine ve insanı üreten ilişkilere yabancılaştırmadır.
Kısaca El kolektif iliği savunan ilahi anlayışa karşı kişi kayrasına aldığı kişileri mal mülk sahibi ve köle kılan takdir eden mana gücü anlayışı olmakla yoksullara vaatçidir.
İlahi dönem hemcinslerimizin insan olduğu ve uygarlığı ortaya koyduğu dönemdir. El ise insanın insana kulluğunu ortaya koyan mana anlayışı olmakla insan söylemini unutturan kulların diye söze başlayan süreçtir.
Avlanma konusuna gelince nasıl dün genetiği bilmiyorsak önceki gün de üretimi ve toplumu bilmiyorduk. Ama topluluklar halinde olunduğu da bir gerçektir. Topluluk toplum demek değildir.
Doğa tüm canlılara olduğu gibi insan eylemine de bir direnç, bir zorluk gösterir. Buna OERTAMIN ALAN ETKİSİ DENİR. Topluluk olarak hareket eden hemcinslerimiz bu zorluğu tek başlarına olduklarından daha kolay aştıklarını görmüşlerdir.
İşte doğanın toplam alan etkisine karşı ve alanın kişilere yüklediği zorlukları aşabilmek için daha büyük olma nedenle topluluk halinde avcılık toplayıcılık yapmışlardır.
Yani doğanın baskısına karşı av ve toplayıcılık hemcinslerin doğaya karşı birlikte direnci olmakla etkiye karşı toplu olmanın tepkisiyle hemcinsler avcı ve toplayıcı olmuşlardır.
İnorganikler ve organikler, sentezle ya da birleşerek inşa ve organize oluyorlar. Var oluş budur. Tıpkı hücredeki klorofil, mitokondri, ribozomlar, golgi aygıtları sentezli hücre bazlı birleşmeler organizesinin organeller olması gibidir.
Vücudumuzdaki hücre doku ve organlar gibidir. Kişinin dışta sentez olan inşası (organ doku ve organ elleri de) topluluk toplum ile diğer kişiler ve alet-edavat, teknik bilgileri ile sentez ve yalıtıma oluş ta bu avcılığın toplayıcılığın kişi dışındaki birleşen sentezleriyle yapı organik devimidir. Sorunun gidip gidebileceği başka bir yer yoktur.
Bunlar aslında yazılarımda uzun uzun ve genişçe açıkladığım konulardır.
Saygı ve selamlarımla