- 508 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
SARIMSAK
SARIMSAK
Yine serin bir temmuz akşamı kavlağanların altında otmuşum çayımı yudumluyorum. Öteden beri sempatik davranışlarıyla birde baba dostu olması dolayısıyla beni evladı gibi seven, yaşı doksanlı yıllara merdiven dayamış bu çınar ağacı hiç müsaade almadan yanıma oturdu. Bana geçmişle ilgili bir şeyler anlatacağını, benimle dertleşeceğini anladım. Elini öptüm çayını söyledim.
-Hala çakı gibisin.
-Daha dur bakalım yarın Kadırga var öbür hafta Sisin haftası, yaylalar gözümde tütüyor.
-Sağlığın nasıl?
-Bak sana bir şey anlatayım: Askerde Yavuz Zırhlısında aşçıbaşıydım. Bir gün hiç unutmuyorum İsmet paşa geldi tek tek ellerimizi sıktı hal hatırımızı sordu. Yemekte beni çağırdı bana “ üç baş sarımsak getirir misin evladım.” Yemeğin arasında hap gibi yuttu sarımsakları. Çiğnemedi. Bir zaman sonra Fevzi Çakmak Paşada bizi ziyarete geldi, o da aynı şeyi yaptı.
Yıl 1965 ben muhtarım. Kaymakam beni yanına çağırdı. Yanına üç güvenilir adam al, Alparslan Türkeş kasabamıza gelecek Onun güvenliğine yardımcı olacaksınız.” Bizim için şerefti bu görev.” Öğle yemeğine oturmadan Türkeş bana baktı “evladım yemekte bana dört diş sarımsak getirir misin.” Şimdi anladın mı nasıl çakı gibi olduğumu!..
Eve geldim hanım diyor ki bir sarımsak kokusu var. Hiç seslemedim
İçimden güldüm.
Yusuf Yılmaz
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.