- 1584 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
Ondan hasıl olan sevabı....
Bu konu uzunca bir zamandır kafamı kurcalıyor.Şimdi soru cevap yapmadan okuyan arkadaşların da çokca yaşadığı mevzuya direk giriş yaparak bu konuda benim kafamdaki düşüncelerde mi bir sıkıntı var yoksa herşey normal ancak ben mi anlayamıyorum bunu sayenizde öğreneceğim...
Başlık malum , ondan hasıl olan sevabı...İçerik de malum Kuran_ı Kerim...
Çok fazla uzatmadan direk meramımı anlatmak istiyorum.
Kuran_ı Kerim , Allahu talanın peygamberleri vasıtasıyla kullarına gönderdiği emirler malumunuz üzere...
Ve bu emirlerin her kulun anlayacağı şekilde net ,açık seçik ve anlaşılır şekilde kullara ulaşması gerekir...
Anlayamadığım noktaları siz okurlarla paylaşmak istiyorum...
Kuran_ı Kerim zamanın şartlarında arapça indirildi ancak niçin arapça (bilerek küçük harfle yazdım) okutulmaya zorlanmakta...Müslüman bir insan Allahın emirlerini öğrenmek için ana dili gibi arapça bilmek zorunda mı? (Atatürk ün kendi parasıyla zamanın en değerli islam alimi Elmalılı Hamdi Yazır a yaptırdığı Kuran_ Kerimin yüce Meali) ve benzeri meallerle insanlar Allahın emirlerini öğreniyor...
Niçin , Kuran okunduğunda ondan hasıl olan bir sevap olur?
Kuran , yaradanımız Allahımızın bize emirleri ise onu okumak ,anlamak tüm kulların görevi değil mi?
Onu okumamız ve anlamamız tum kulların yapması gereken bir görev iken;
arapça okunan ve dinleyenlerin büyük bir çoğunluğunun hiçbirşey anlamadığı Allahın kullarına emirlerini içeren kurallardan hasıl olan bir sevap niçin oluyor?
YORUMLAR
Yerden göğe haklısınız.
Türkçe olmasını istemeyenler ellerinden ekmeklerinin alınacağı endişesinde olanlar.
Günümüzde tarikat şeyhleri krallar gibi yaşıyor. Ama hocalar şeyhler hep sabredin diyorlar. Fakirler 500 sene önce cennete girecekmiş. Sen de fakir ol da beraber girelim madem.
Atatürk tekke ve zaviyeleri kapatarak onların tekerine çomak sokmuş. Ondan sevmiyorlar. Ondan Türkçe istemiyorlar.
Adamın ağzı Türkçe konuşuyor ama Türküm diyemiyor.
O derece ileri götürmüşler.
Sene 93, Ankara Yüzüncü Yıl'da bir kooperatifte şantiye şefiyim.
Avustralya'da yaşayan Halis diye birisinin 3 üyeliği var. Herkes bir üyeliği zar zor ödüyor onun üç üyeliği var. Kooperatif başkanıyla sürekli fikir tartışmasında bulunuyorlar. Zinhar Türklüğü kabul etmiyor.
3 kızı varmış.
Kooperatif bakanı dedi ki sana bir şey soracağım. Şimdi senin 3 kızın var Allah bağışlasın. Kızlarından birine iki talipli var. Okumuş, üniversite mezunu, evi arabası var. İkisinin de işleri çok iyi. Yalnız biri Türk, diğeri zenci. Kızını hangisine verirsin?
- Canım tabii ki Türk'e veririm dedi. Bizim arkadaş güldü,
- Noldu Halis efendi. Kendine gelince Türk!
Tık yok. Çekti gitti.
Bir daha da tartışmadılar.
Selam ve saygılar üstadım.