- 622 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
şiddet
ŞİDDET
Belki de tarihin başlangıcından bu yana insanların en çok rahatsız oldukları, fakat en çok başvurdukları alışkanlıklardandır şiddet. Günümüzde de aynı biçimde, hatta artarak devam ediyor. Oysaki, bizi insanlığımızdan çıkaran, hayvanî yönümüzü ortaya çıkaran, uygulayanın da uygulananın da somut hiçbir kazancının olmadığı bu hareket tarzının, insanları itibarsızlaştırmaktan, topluma kötü örnek olmaktan başka sonucu yoktur.
Uzmanlar faillerini nasıl sınıflandırırlar, bilmem, ama mağdurları güçsüz, çaresiz ve zayıflarla, haksızlıklara isyan eden veya ettirilen, ölçüyü haklı olsa bile, haksız duruma düşecek şekilde kaçıran, iradesiz insanlardır. Olayın sonucunda herkesin pişman olduğu, galibin zafer ilan edemediği, mağlubun yenilgiyi kabul etmediği bir kısır döngü başlar. Çünkü, dünyadaki hiçbir canlı şiddeti içine sindiremez. Şiddete maruz kalan herkes, her canlı bir intikam bir rövanş alma derdine düşecektir. Bu, uluslararası ilişkilerde de böyledir. Atalarımız bunu “Rüzgar eken fırtına biçer.” Diyerek ne kadar güzel özetlemişlerdir. Bu yüzden ister insana, ister bir hayvana, isterseniz bir millete karşı sergilenen şiddet olsun, onların ruh dünyalarında telafisi mümkün olmayan yaralar açar.
Ancak, biz insanlar ve kullandığımız kitle haberleşme araçları, şiddetin sebeplerinden çok sonuçlarıyla ilgilendiğimiz için, hiçbir şiddet olayından gereken dersi çıkaramıyor, yenilerinin ortaya çıkmasını engelleyemiyoruz. Sözgelimi, gazetede, sahibini öldüren devenin, daha önce sahibi tarafından defalarca dövüldüğünü yazmazsanız, bu yazının magazin yazısı olmaktan başka anlamı olmayacaktır. Şiddeti engellemenin yolu, caydırıcı cezalardan önce, şiddeti meydan getiren sebepleri çözmektir.
Bizler, evlilik hayatıyla yeterince bilgilendirmeden, eğitmeden evlendirdiğimiz gençlerin birbirlerine uyguladıkları şiddet, saygısızlık ve güç konusunda onlara şaşıyoruz. Allah’ın bütün yarattıklarına merhametin doğal sonucu olan sokak hayvanlarının başı boş ve sürüler halinde sokaklara bırakılmasının ne insanlığa ne hayvanlara faydası vardır. Dünya bunu nasıl çözüyorsa biz de böyle çözmekten aciz miyiz? Bu hayvanları seviyorsak, bunun yolu onlara barınak, yiyecek ve merhamet görecekleri ortamlar hazırlamaktır. Onları insanlarla sokaklarda karşı karşıya şiddet sarmalında bırakmak, hayvan sevgisi değildir.
İnsanlığın vicdanını kanatan olayların başında, güçlü devletlerin zayıflara karşı kullandıkları güç ve şiddet gelir. Ancak, dünyayı sömüren bu devletler, kendilerinin yaptıkları sivil katliamlarına “terörle mücadele”, hedef aldıkları devletlere karşı musallat ettikleri şiddet örgütlerinin mensuplarına “özgürlük savaşçıları” demekten utanmazlar. Çünkü onlar için şiddet, kendi menfaatlerine zarar vermedikçe şiddet değildir. Kendilerine zarar vermedikçe, başkalarının felaketi ise onları için önemli değildir.
Gazete ve haber kanallarında bazen okur, görürsünüz: “Aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu 15 kişi öldü.” Kadın ve çocuklardan geri kalanlar, yani erkekler ölmesi normal olan insanlar mıdır? Siz bu şekilde şiddetle mücadele edebilir misiniz? Şiddetin kadına yöneliği, erkeğe yöneliği, çocuğa yöneliği, hayvana yöneliği olur mu? Şiddetin kendisi vardır ve kime veya neye yönelikse derhal karşı çıkılmalıdır. Aksi takdirde, “Şiddeti sadece erkekler yapıyor.” Gibi cinsiyetçi, kolaycı yaklaşımlar, toplumdaki şiddet olgusunu çözemeyecektir.
Toplum ve bireyin ruh ve beden sağlığını tehdit eden, insanları barış, huzur ve güvenlikten mahrum bırakan şiddetin her türlüsüne karşı olmak, ancak gerekli tedbirleri almamak da çok büyük felaketleri beraberinde getirecektir. Bu yüzden akademik, hukuki, sosyal ve siyasi her türlü tedbirin alınıp, insan hayatını yaşanmaz yapan şiddet olgusunu millet olarak ortadan kaldırmak zorundayız. Aksi takdirde katlanarak çoğalmasını ve daha büyük felaketlere yol açmasını engelleyemeyiz. Doğru teşhis ve doğru tedavi ile iyileşmeyecek hiçbir hastalığımız yoktur. Toplumun bünyesinden şiddet denilen bu hastalığı silelim.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.