ZAMAN:
An dedi şair an:
Sonrada zaman dedi nasıl bir zaman ne kadar zaman hiç düşünmedi. Kızıl güneşin altında kaynamış çöl toprağını andıran o sıcak topraktan bir avuç aldı ve parmaklarının arasından kaydırarak yere döktü. 1942 yazıyordu mezar taşında doğum tarihini. Ölümünü ise 1975 diye fısıldıyordu soğuk mezar taşı. O kadar cık ömre neler sığdırmıştı ki bir, bir düşündü…
Yedi çocuk hastalıkla mücadele edilen yıllar. İki çocuğunun ölümü ve sıcak bir yaz gününde daha loğusa iken beşiği sırtına yükleyip tarlada çalışmaya gittiğini anlatan cümleler…
Yine an dedim ve ardından zaman dedim:
Yaşını sorarlar kırk dersin geçer gidersin. Oğlun kızını sorarlar söylersin yaşlarını söylersin. Bazen ne zaman geleceğini ya da ne zaman gideceğini sorarlar hemen anında yarını ya da takvimden bir günü söyleyiverirsin. Zaman kelimesi cümlelerin içinden akar gider.
Bir çiftçinin avucundaki tohumlar gibi savrulur insanoğlu ve düştüğü yerde hayata tutunur. Kimse anasını babasını ya da doğduğu yeri seçmek gibi bir şansı olmaz. Zaman meftunu bize sormadan akar gider. Ne tutmak mümkündür ne de durdurmak. Ne acılardan ibret alırız, ne kaybettiklerimizden ders çıkarırız. İnsanoğlu garip bir yaratıktır. Doymayan mutlu olmayan yetinmeyen öleceğimizi bile, bile bir dünya meşakkatidir gider.
Şimdi arada bir mezarlığa gittiğimizde çok düşünelim. Sevdiklerimizi kaybetmek an meselesi olamaz mı? Giden zaman geri gelmediğine göre ve zaman durmayacağına göre sevdiklerimizi ve çevremizdeki insanları kırarken ya da bir yanlışı yaparken bir değil iki kere düşünmek gerekmez mi?
Şimdi yılda bir ya da iki kez mezar ziyaretine gittiğim ve mezar taşını sevdiğim annem, ne kadar isterdim ki hayatta olsun ona bir tas suyum bir lokma aşım kısmet olması için neleri feda etmezdim. 1942 ve 1975 bu iki tarih arasına sıkıştırdığı hayatında kim bilir ne elemler ne kederler sığdırdı. O yılların yokluğu fakirliği anasız ve basız olmanın garipliği beklide hastalığından dolayı çektiği acıları ve sevdaları ve canı gibi sevdiği çocukları ölürken son nefesinde adını sayıkladığı Ali si ve Emine si…
Sevdiklerimiz çok kıymetli aslında hem de çok… Zamanı tutmak elimizde değilse şu anın kıymetini bilmek her anı değerli kılmak elimizde ..
"bak nasılda zamana yenilmiş bir zamanlar dalında çiçekler olan yaprakları yeşille sallanan kuru dal"
DUDUBAYRAM EYEOĞLU/ANKARA
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.