Meyve Veren Aşk 1
...
Tam olmasa da az çok siyah beyaz film perdesi gibi hatırlıyorum.Köye askeriye arabaları geldi.Köyde bulunan adamları toplayıp köyün camisine götürdüler.O zaman askeriyeden askeriye arabası olan cemseden öyle korkardık ki cemse gördüğümüz zaman kaçacak saklanacak delik arardık.Niçin bu kadar askerden askeriyeden korkardık ki ...
Onlar da bizden biri onlar da ailemizden biriydi. Ya amcamız ya dayımız ya da köyden biri. Sonuçta Türk askeri ya...
Demek ki askerleri, askeriyeyi bize öyle kötü öyle korkunç anlatmışlar ki küçük çocuklar dahil herkes korkar hale gelmişti. Ama şimdi bu korku ortadan kalkmış bu kınalı kuzular çocuklara, çocuklar da askerlere kucak açar oldu.Bunu en güzel şekilde Türk askerinin Zeytin dalı harekatı kapsamında Afrin’e girişinde gördük doya doya yaşadık.Kınalı kuzuları analar babalar herkes bağrına bastı misafir etti ellerine kınalar yakıp neşe içinde hain teröristlerin üzerine gönderdi.Askerlerimiz de bulduğu bu moral, gördüğü misafir severlik ile hainleri kazdığı tünellere gömdü.Allah aileleri evlatsız, vatanı askersiz bırakmasın. Askerlerimizin bu harekatı karşısında ellerimiz havada dilimiz duada idi.Rabbimin yardımıyla askerlerimizin hücumuyla milletimizin duası ile hainler ardına bakmadan kaçıp gitti,kazdıkları tüneller de çoğuna mezar oldu.
...
Şirin mi şirin bir Anadolu köyü.Anadolu’nun hangi köyü şirin değil ki...Şöyle köylerin resimlerine baktığınız zaman ya bir dere kenarında ya dağın eteğinde ya da yeşil bir alanda kurulu mis gibi doğallığın koktuğu,koyun ve keçi sürülerinin otlağa gittiği, kuzuların oğlakların melediği; çocukların yaz mevsiminde dere kenarına gittiği, doya doya yıkandığı, köye gelen çerçilerin peşinden koştuğu yerler akla gelir.
İşte İhsan’ın doğduğu çocukluğunu geçirdiği yer de bu özelliklerin daha fazlasına sahip bir köydü.
Toroslar’ın bir uzantısı olan Amonoslar’ın eteğinde güneyinde buz gibi deresi akan yakın çevrelerinde kurumaya yakın pınarları olan,hemen yakınından çevreyolu geçen bir köydü.Yani ulaşımı,yeşilliği ağaçları,dağları,pınarları,dağları... yönünden eşsiz bir köy.
İhsan ilkokula çekine çekine biraz da korkarak başladı.Okul hemen evlerinin dibinde olmasına rağmen içinde okula gitmeme isteği vardı.Evin en büyük çocuğu olduğu için kendisine büyük işler ağabeylik görevi düşüyordu.Okulun ilk günleri annesi ile gittikten sonra üzerindeki okul korkusunu attı.Okuldan korkacak çekinecek bir durum yoktu.Köydeki arkadaşlarının da geldiği yabancı çocukların bulunmadığı beş sınıfın bir arada okuduğu birleştirilmiş sınıflı bir okuldu.Okuldaki sınıf öğretmeninin sevecen yaklaşımını gördükçe üzerindeki okul fobisini attı.Artık her sabah siyah önlüğünü giyer okulun zili çalmadan okula varırdı.Okul zilini sırayla öğrenciler çaldığı için sıranın kendisine gelmesini ve okul zilini çalmayı çok istiyordu.Sıra kendine geldiğinde sevinçle çan çan çan diye okul zilini çaldı.
...
Okula başladığından beri günleri daha planlı olsa gerek günler daha çabuk geçiyordu.Okul çıkışında öğretmeninin verdiği ödevleri yaptıktan sonra köye çıkar arkadaşları ile köyün deresine giderdi.Dere kenarında oturup gürül gürül akan dereye ve mora çalan dağlara bakarlardı.Dere kenarındaki mütevazi söğüt ağaçlarına dimdik duran kavak ağaçlarına merhaba der halını hatırını sorar,asırlık çınarın altına geldiklerinde biraz soluklanır hemen yanında duran ve çalışmaz halde duran su değirmenine bakardı.Çocuk işte gez, toz, oyna, eğlen, yorul yat...Eve bakacak evi geçindirecek hali yok ya...Çevremizde medyada çalışan çocukları görsek de çocuklar çocukluğunu yaşasın gezsin tozsun oynasın en önemlisi de okusun.Her anne baba evlatlarının okuması,iş sahibi olması ve iyi geleceğe sahip olması için gecesini gündüze katarak çalışır, çabalar; varını yoğunu evi için, çocukları için harcar.
...
Evde kazan kaynaması için kuru yiyeceğe, şekere,una,tüpe... ihtiyaç var.Bunun için de evin reisine helalinden çalışıp para kazanmak düşer.Her babanın para kazanıp evine ve çocuklarına bakması,eve yiyecek alması, hanımını, çocuklarını kimseye muhtaç etmemesi gerekir.İhsan’ın babası da para kazanmak için iş olduğunda işe gider; iş bulamadığında ise hemen sınır komşumuz olan Suriye’ye bir iki arkadaşı ile kaçak yoldan gider çay şeker getirirlerdi.Suriye’de çay şeker ucuz olduğundan her gitmeye bir iki çuval çay şeker getirir evin ihtiyacını böylece karşılar fazla olanı da komşularda olan yiyeceklerle takas yaparlardı.
...
Geçim derdi işte.Ya çalışacağın ya çalışacağın başka kazanç kapısı yok.Köy yerinde ne işi olacak ki ya birkaç koyun keçisi olup davara gidecek ya da mevsimlik iş zamanı geldiğinde bağa bele zeytine gidecek başka...Başka iş yok ki yapsın.
İşte o yıl köyün deresinden diğer adı ile Tiyek deresinden ilçeye içme suyu götürmek için belediye ve çalışanları suyun çıktığı yere gelirler.Kanal açmak ve boru bağlamak için çalışana ihtiyaç duyulur.İhsan’ın babasını da yevmiyeci olarak çağırırlar.Ama bu iş bir günlük bir haftalık değil ki.İhsan’ın babası çok sevinir her gün bu işe gider bu işte de su borusu bağlama işini üstlenir.İlk günler suyun altında kalıp ıslansa da zamanla bu duruma alışır.Yaz günleri duş alma gibi gelen boru bağlama işi kış günleri eziyete döner.Olsun her gün olacak değil ya.Zorun yanında kolay da var.Her gün kolay olacak yan gel yat olacak değil ya.Her işin zor yanı olur,sabrın sonu selamete çıkar.Her zorluk karşısında sabretmek sabırlı olmak gerek .İnsanoğlu bir işten hemen pes etmemeli zor günlerin geçeceğini bilmeli güzel günlere ereceğine inanmalıdır.
...
Başta zor da olsa bir işe girmiş işsizlikten kurtulmuştu.Köydeki istemezlerden boş ver o işte çalışılır mı diyenler olanlar olduğu gibi; sabret, sabırlı ol elbet bir gün kadro verilir diyenler de vardı.İhsan’ın babası sabırlı olup her türlü zorluğa katlandı bir yıl sonra da işçi kadrosunu aldı.
...
İhsan ve ailesi babaannesine çok yakın oturduğundan babaannesi her sabah ve her akşam oğlunun evine gelir.Ne var ne yok diye sorar.Bu sorma iyi niyetinden değil ha... Karı koca dövüşü var mı? Geçinebiliyorlar mı? Diye sormak için değil.Zaten böyle bir durumda olsa çok düşünse oğluna torununa acısa evindeki yiyecekten ,şekerden,katıktan...oğlunun evine getirir.Ama nerede?
Çünkü kendileri köyün en varlıklı ailelerinden biriydi.Koyun sürüsü olduğu için evlerinde her türlü katık (yoğurt,peynir,tereyağ...)bulunurdu.Bir koyun sattıkları zaman evin her türlü yiyeceğini alırlardı.
Çok erken saatte bile oğlunun evine gelir kapıyı vurmadan içeri girer.Bir değil, iki değil, üç değil İhsan’ın babası bu durumdan bıkar.Bir gün öfkelenip eline kazma küreği alıp köyün dışına anasından uzak yere ev yapmaya karar verir.
...
Hasan Kaya
Eğitimci-Şair-Yazar
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.