- 1588 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Mehdinin Birini Tıktık Kodese De Ötekini Ne Yapacağız - 4 . Bölüm -
Evet önce kaldığımız yerden Risalet Nurları adlı kitaptaki bilimsel ayetler(!)...
Hani demiştim ya Newton’u mezarında ters döndürecek bir ayet(!)var diye. İşte o :
HANGİ CİSMİ ATSAN O YERE DÜŞER. HAFİF GAZLAR AYRI. ELİNDEKİ KALEMİ ATSAN ONUN YERE DÜŞECEĞİNİ BİLİRSİN. GAYP ALEMİ İÇİN DE DURUM AYNIDIR.
Bizim daha ilkokulda Newton’un yer çekim kanunu olarak öğrendiğimiz Hangi cismi havaya atsan yere düşer kuralını bu İskender Evrenosoğlu’nun kafası bir türlü almamış okul yıllarında. ’’ Lan nasıl olur? Nasıl olur da havaya atılan her cisim yere düşer? ’’ Demiş durmuş. Allah da ’’ Bak oğlum ! Bak evladım ! Lan koskoca Mehdi Resul oldun. Şimdi insanların önünde de aynı eblehliği yaparsın da rezil olursun’’ Diyerekten mübareğe durumu ayetle(!) izah etmiş.
Yalnız İskender’in kitabındaki bu ayette - sanki ayrıntı gibi duran- bir kurnazlık daha var. Diyor ki’’ Hangi cismi atsan yere düşer. Sen düşeceğini nasıl ki bilirsen gaybı da öylece bilirsin’’
Oysa onun kitabının aksine Allah’ın, Resulullah Muhammed Mustafa’ya indirdiği Kur’an- Kerimin Neml Suresinin 65. Ayeti aynen şöyle diyor: De ki: "Göklerde ve yeryüzünde gaybı, Allah’tan başka kimse bilemez.’’
Bir başka bilimsel ayet..O da aynen yukarıdaki gibi Rıza Suresinden (!)
SEN (+) ELEKTRİK YÜKÜ TAŞIYAN PROTON VE (-) ELEKTRİK YÜKÜ TAŞIYAN ELEKTRONLARDAN MÜTEŞEKKİLSİN. BAŞ GÖZÜNÜN GÖRDÜĞÜ BÜTÜN KAİNATTA BÖYLEDİR. GÖNÜL GÖZÜNÜN GÖRDÜĞÜ ALEM İSE (-) ELEKTRİK YÜKÜ TAŞIYAN PROTON VE (+) ELEKTRİK YÜKÜ TAŞIYAN ELEKTRONLARDAN YARATILMIŞTIR
Resmen kafam dağıldı. Mehdimizin protonları + elektronları - yük taşıyor ama gönül gözümüzün gördüğü ( ya da onun gönül gözünün gördüğü ) alemde protonlar - elektrik yükü taşırken elektronlar + elektrik yükü taşıyor
Sanırım Einstein de mezarında ters dönmüştür.
Yine o sureden bir ayet(!)
RUHUN DA GAYP ALEMİNDE 70 KİLO AĞIRLIĞASAHİPTİR. (-) PROTON YAPISINA GÖRE. BU AĞIRLIK, BU DÜNYA ÖLÇÜLERİNE KIYASLANINCA - AĞIRLIK OLUR.
Allah kahretsin. Ulan sana kim dedi Tarihçi ol diye. Fizikçi olsaydın bak ne güzel anlardın ’’Bu ağırlık - ağırlık olur’’ ifadesini.
Neyse...Beyninizi daha fazla yakmayayım da şu Beyt-i Dost olayına geçelim
BEYT-İ DOSTTAN EHL-İ BEYTE, EHL-İ BEYTTEN MEHDİ RESULLÜĞE GEÇİŞ NASIL OLDU?
Sizler Ehl-i Beyt deyince ne anlarsınız? Tabii ki Hz. Muhammed’in ‘’ Bunlar benim hane halkımdır’’ dediği Hz. Ali, Hz. Fatıma ve onların çocuklarını değil mi? ( Hz. Hasan, Hz Hüseyin)
Bana göre Ehl-i Beytin ( Yani ev Halkının ) Hz. Muhammed’in beytini yani evini kapsaması, bu kapsam içinde de eşi Hz. Ayşe, kayın babası Hz. Ebubekir ve diğer eşlerinin, hatta kızları ve damatlarının da ’’Ehli- Beyt ’’ olması gerekir ama nedense gerek Sünni gerek Aleviler nezdinde Ehl-i Beyt sadece Hz. Ali, Hz. Fatma, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’i kapsar. Yani Hz. Muhammed’in hanesi değil Hz. Ali’nin hanesini...Neyse, o konu beni aşıyor...
Peki Ehl-i Beytten önce bir Beyt-i Dost olduğunu biliyor muydunuz?
Bugün Mehdi Resul olduğunu söyleyen zâtın piyasaya ilk olarak Beyt-i Dost olarak çıktığını biliyor muydunuz?
Şimdi soruyorsunuz: ’’ Hocam ! Nedir bu Beyt-i Dost? Ya da kimdir?’’
Hemen açıklıyorum:
Hz. Muhammed’in nasıl ki ehl-i beyti varsa Hz. İsa’nın da Beyt-i dostu varmış. Yani Evinin dostu.
Peki kimmiş bu dostu ve o dostun vazifesi neymiş?
Bu Beyt-i dost Hz. Yahya imiş.
Hz. Ali nasıl ki Hz. Muhammed’in amcasının oğlu ise, Hz. Yahya da Hz. İsa’nın teyzesinin oğluymuş ( Hz. Meryem’in teyzesinin oğlu olduğunu söyleyenler de var ) ve görevi Hz. İsa’nın, yaşadığı o kısacık ömründe anlatamadıklarını ondan sonra insanlara anlatmakmış.
Şimdi diyeceksiniz ki ‘’ Yahu Hz. Yahya, Hz. İsa’dan daha önce öldürüldüğüne göre nasıl olur da Hz. İsa’dan sonra onun söyleyemediklerini insanlara anlatır ?’’
Şimdi sıkı durun
Hz. Yahya, öldükten uzun bir süre sonra reankarnasyonla bir başka bedende yeniden dünyaya gelir. Ancak bu yeniden dünyaya geliş artık son peygamber Hz. Muhammed zamanında olmuştur(!). Yani Hz. İsanın anlatamadıkları Hz. Muhammed zamanında yeniden dünyaya gelen Beyt-i Dost tarafından anlatılacaktır (!)
İyi de kim olarak reankarne olmuş Hz. Yahya?
Koltuklarınıza çivilenin.
Hz. Yahya, Hz. Ali olarak yeniden dünyaya gelmiş. Hz. Muhammed’in kızı Fatma ile evlenerek Hz. Yahya’nın kutsal görevini devam ettirmiş (!) Yani son peygamber zamanında, son Peygambere ilk iman edenlerden olduğu halde Hz. İsa’nın, hayattayken söyleyemediği sözleri söylüyor.(!) Hz. Ali hem Hz. Muhammed hem de Hz. İsa yolunda (!) [Alın size buz gibi dinler arası diyalog ] Hatta Hz. Muhammed’in sözleri maksesi altında aslında Hz. İsa’nın sözlerini söylüyor (!)
’’Eeee?’ Dediğinizi duyar gibiyim.
Sonra bildiğimiz gibi 661 yılında Hz. Ali Şehid edilir. İyi de kutsal görev ne oldu? Yani Hz. İsa’nın hayattayken söylemediği sözleri nakletme işi?
Miladi 858 Yılında Hallac-ı Mansur dünyaya gelir ama o aslında reankarnasyona uğramış Hz. Ali’dir (!) ’’ Enel Hak’’ demesi de boşuna değildir. Hrıstiyanlarca da Hz İsa hem Tanrı hem de tanrının oğlı değil miydi? ’’ Hallac-ı Mansur’un -maalesef- hazin sonu hepimizn malumudur.
1077 yılında Abdulkadir Geylani Hazretleri dünyaya gelir ama o aslında reankarnasyona uğramış Hallac-ı mansurdur(!) Abdülkadir Geylani, Hz İsa’nın sözlerini nakletmek olan kutsal görevi ölünceye kadar devam ettirir (!) Yani Abdülkadir Geylani de aslında Hz. İsa’nın sözlerini söylüyor(!).
1207 yılında Mevlana Celaleddin-i Rumi dünyayaya gelir ama söylemeye gerek yok(!) o da aslında reankerne olmuş Abdulkadir Geylani Hazretleridir(!) Yani ’’Ben hayatta olduğum müddetçe Kur’an’ın kölesiyim./Ben Muhammed Mustafa’nın ayağının tozuyum./Biri benden, bundan başka bir söz nakledecek olursa,/ Ondan da şikayetçiyim, o sözden de şikayetçiyim.’’ Diyen Mevlana Celaleddin-i Rumi aslında takiyye yapıyor(!) çünkü söylediği sözler aslında hep Hz. İsa’nın sözleri (!) Hz. Muhammed’in ayağının tozu filan değil(!) Hz. İsanın havarilerinden biri aslında (!)
Biliyorum başınız döndü.
Şu ana kadar kaç reankarnasyon saydım? 1- Hz. Yahya(Beyt-i Dost ) 2-Hz. Ali 3- Hallac-ı Mansur 4- Abdulkadir Geylani( Kadir-i Dost ) 5- Mevlana Celaleddin-i Rumi
Sayının altıya tamamlanması gerekiyor ( Altı ışık ya da nur gelmesi lazım: [ Altı ok ya da Dokuz Işıkla asla bir alakası yok ]. Yani Mevlana Celaleddin-i Rumi de bir insan olarak yeniden dünyaya gelecek(!) ( O sebepledir ki İskenderciler konuşmalarında Mevlana Celaleddin-i Rumi’ye çok fazla atıfta bulunurlar )
İşte bu beklenen altıncı nur ( Buna medyum, kahin vs. Diyenler de oldu) Yeni bir akımın doğmasına sebep oldu. Bu akıma Beyt-i dost akımı ya da tarikatı dendi. Gelecek nur ise Beyt-i Dost olacaktı. Bu akım Beyt-i Dostun kim olduğunu bilmemekle beraber mutlaka geleceğine inanıyordu. Buna Sevgi yolu ya da Işık yolu da dendi.
Peki bu Beyt-i dost tarikatının en tanınmış simaları kimlerdi?
En başta Rıfat Kayserilioğlu. Onu pek tanıyan olmasa da son Beyt-i dostun o olduğuna inananlar vardı. Aynı şekilde Vedia Bülent Çorak adlı bir medyumun da Beyt-i Dost olduğu söylenmekteydi ve Cenk Koray bu tarikatın bir üyesiydi. Peki en ilginç üye hatta tarikatın yazar kadrosunda kim vardı? Şimdi sıkı durun: Üniversitelerde ikna odalarının kurulmasının mucidi olan en büyük Atatürkçü(!) Nur Serter… Evet evet Prof. Dr.Nur Serter bu tarikatın yazar kadrosundaydı.
Peki İskender Evrenosoğlu ile bu akımın alakası ne?
O bu tarikatın ne başıydı ne de üyesi. Tarikata girip çıkmazdı. İlle velakin ‘’ Madem ki beklenen bir Beyt-i dost var, o niçin ben olmayayım?’’ kurnazlığı ile beklenen Beyt-i Dostun kendisi olduğunu söyledi. Çok uzun yıllar öncesinde onu biz ilk olarak Beyt-i dost olarak tanıdık. Yani ne Rıfat Kayserilioğlu ne de Vedia Bülent Çorak, İskender Evrenosoğlu kadar popüler bir Beyt-i Dost değildi
İskender Evrenosoğlu sonraları baktı ki Beyt-i Dost daha ziyade Hristiyanların bekledikleri kurtarıcı Mesih’e benziyor ve de bu tarikat mensupları entel dantel tipler olup öyle biatmış, el etek öpmeymiş gibi şeylere gelecek tipler değil. İşin içine bir de ruh çağırma seansları filan girince Beyt-i dostluğu bırakarak Ehl-i beyt olmaya karar verdi.Zaten Beyt-i dostun bir ayağı da Hz. Ali değil miydi? Kandisi Türk olduğu halde Arap olan Hz. Ali’nin soyundan geldiğini başka nasıl izah edebilirdi ki bu reankarnason palavrası dışında ? Gerçi Hz. Ali’nin soyundan geldiğini, 12. imam olduğunu iddia ederken bu reankarnasyon palavrasını kullanmadı. ’’ Ben reankarnasyonla Hz. Ali’nin soyundanım’’ demedi( ya da dedi ama ben duymadım ) ama elinde önemli bir delil (!) vardı en azından... Müridleri kaz gibi önlerine atılan her şeyi yutan tipler değil de sorgulayan insanlar olsaydı, ’’ Sen nasıl oluyor da Arap olmadığın halde Hz. Ali’nin soyundan geliyorsun?’’ deselerdi delil olarak reankarnasyonu ileri sürecekti.Hoş müridleri sorgulayan tipler olsaydı onun etrafında ne diye toplansınlar ki değil mi? İşin bir de o tarafı var. Beyt-i dostluk ona Ehl-i Beytten olma konusunda güzel bir fikir vermişti.
Beyt-i Dostçuların İslamla filan da alakaları yoktu. Bir avuç yarı Hrıstiyan, yarı Mason, yarı Budist’e Beyt-i Dost olmaktansa milyonlarca Müslümana Ehl-i Beytten olmak daha kârlıydı. Düşünün ki özellikle doğu ve güneydoğu Anadolu’da beş yaşındaki çocuğun elini öpüyordu yetmiş yaşındaki adam, ‘’ Seyyidim benim’’ diyerek. Bir de işin içine Mehdilik katarsa ehli- kebap, ehl-i kaymaklı ekmek kadayıfı olurdu.
Velhasılıkelam Beyt-i Dosttan Ehl-i Beyte geçiş yapması çok uzun sürmedi.
Hani derler ya deli deliyi görünce çomağını saklarmış. Bizim mehdi(!) de kendisinden daha deli olanları görünce ve onların kendisinin mehdiliğini kesinlikle sallamayacağını anlayınca Beyt-i Dosttan Ehl-i Beyte geçmek zorunda kaldı. Zaten onun hayatında bu geçişler oldukça fazladır. İlk olarak Menzil Şeyhi Muhammed Raşit Erol’un bir sofisi iken daha sora onu kendisine baş yardımcı yapması gibi...Ehl-i Beytten Mehdi resullüğe sıçraması gibi...
Peki bu İskender Evrenosoğlu denen zavallıya bunca insan nasıl inanıyor? Bu adam ne yapıyor ki bu memlekette bunca saf insan bu sapığın Mehdi Resul olduğuna inanıyor?
Hatta şaşıracaksınız ama onu bir televizyon programından kedi gibi kaçırtan Yaşar Nuri Öztürk bile bir dönem bu sapığa ’’ Sultanım!’’ diye hitap etmiş...
Gelecek bölümde inşallah.
YORUMLAR
Belki sol ayağımdan,belki diyorum. Hiç hesaba katmadığım insanı hiç hesaba katmadığım Tanrı'ya adıyorum. Tanrı, sonsuz kıldığı gücünü heba ediyorsa ,suçlu şeytan mı? O halde Acının tek sahibi güç, vicdanın ise güçsüz olanlardır.
Sola bak ! Orada Tanrısız ve şeytansız bir hayat ama vicdanla dolu insan var... Cennet ise, en güçlü ve en korkakların PALAVRASIDIR.
Sadece bu tür konulara bakışımdır.
saygılar
sami biberoğulları
Sami bey
Bu memlekette o kadar sa../f insan var ki, bu yazdığınız güzel şeyler dönüp dolaşıp,bu kişiye(!)
reklam olarak dönmesin.Yaşar Nuri Örneği..
Allah muhafaza..
Biliyorsunuz anlatmak kadar,algılamakta önemli.
Siz birini kötülersiniz,o methettiğinizi anlar ve döner size teşekkür eder.
Sizi dikkatlice ve beğeniyle takip ediyorum.
Selamlar.
sami biberoğulları
Oldukça önemli bir konuya parmak basmışsınız. Evet istemeyerek de olsa bu sapığın reklamını yapıyor olmak gibi bir endişe bende de vardı bu yazı dizisine başlamadan önce. Ama bunların insanın karşısına ne zaman nerede çıkacakları hiç belli olmuyor. O halde karşımıza çıkmadan önce haklarında en azından bir ön bilgi sahibi olmak daha doğru olmaz mı?
Selam ve saygılar.